05

A Blue Bird Cannot Fly Alone
Please Subscribe to read the full chapter

Luhan derin bir nefes aldı.

Gitmesine bir hafta kalmıştı ve artık her şey hazırdı. Üniversite kaydını yaptırmış, kalacak yerini ayarlamış, gideceği dil kursuna bile kaydolmuştu.

Yanında her zamanki gülümsemesiyle fotoğraf çeken Mei’ye baktı.

Öğrenci vizesini bile almıştı! Gerçekten kaçacak bir yeri yoktu.

Gözlerini kapattı ve bir kez daha derin bir nefes aldı.

“Mei.”

“Bir saniye bekle! Şu anda ışığın açısı çok güzel!”

Mei sağda solda rastgele fotoğraflar çekmeye devam ederken Luhan bekledi. İsterse sonuna kadar beklerdi zaten. Ama geçen her saniye ile birlikte cesareti biraz daha azaldı. Daha fazla azalmasına izin vermeden bir kez daha seslendi. Bu sefer Mei gülümseyerek başını salladı ve kendisini banka attı.

“Geldim. Sanırım hiç durmaksızın fotoğraf çekme hastalığına yakalandım.”

Bunu yeni mi fark ediyorsun? Luhan kelimeleri bastırdı ve devam etti. “Sana bir şey söylemem lazım.”

Mei karnına sert bir şeyle vurulduğunu hissetti. Yumruk yemek gibi bir his değildi bu. bıçaklanmakla yumruk arası bir şey belki ama sonuçta daha önce ikisi de başına gelmediği için emin olamadı.

“Evet?”

“Ben… bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama…”

Gideceksin. Beni terk edeceksin.

“Aslında bir süredir nasıl söyleyeceğimi…”

Mei Luhan’ın söylediği hiçbir bahaneyi dinlemedi. Gözlerini kapattı ve yumruklarını sıktı.

“…gidiyorum.”

Uzun bir sessizlik oldu. Luhan gözlerini vereceği tepkiyi kaçırmamak için genç kızdan ayırmıyordu ama genç kız da kendisini başını kaldırmak için zorlayamıyordu.

Luhan Mei’nin kafasında neler olduğunu hiçbir zaman çözememişti. Elbette genç kızın davranışlarını tahmin ettiği zamanlar olmuştu, hocalarından birisi genç kıza yerden aldığı silgiyi sahibine verirken görüp çok konuşmakla suçladığında genç kızın buna sinirleneceğini biliyordu ama genç kızın kalkıp sınıfı terk etmesini beklemiyordu mesela. Mei her zaman etrafındakileri özellikle de Luhan’ı şaşırtmanın bir yolunu bulmuştu. Ama kendisini hiç içinde bulunduğu andaki kadar aptal hissetmemişti genç kızın karşısında. Mei’nin ne tepki vereceğine dair bir tahmini yoktu.

“Ne… kadar kalacaksın?”

“Şimdilik okulum bitine kadar.”

Genç kız gülerek başını çevirdi ve dudaklarından alaycı bir şimdilik kelimesi kaçtı. “Ne zamandır böyle bir şey düşünüyordun?”

Genç kız elbette Luhan’ın sormaması için binlerce kez dua ettiği soruyu soracaktı. “Bir süredir…”

Mei başka bir şey sormadı. Bu bir sürenin uzun bir süre olduğunu biliyordu ama bir şey söylemedi. Luhan’ın sebepleri vardı, kendince, bunları sorgulayamazdı.

“Ama yazları geleceksin değil mi? Ve yılbaşı tatillerinde?”

Luhan bir elini yumruk yaptı. Hayatı boyunca kalbinin bu kadar ağrıdığı başka bir an hissetmemişti ve ileri de hissedeceğine de ihtimal vermiyordu. Bütün düşüncelerini kafasında tekrar gözden geçirdi, tekrar tarttı, bütün ihtimalleri hesapladı. Gözlerini açtığında ve kendisine zoraki bir gülümsemeyle bakan kızın gözlerine baktığında sadece iki saniye geçmişti ve Luhan başka bir sonuca varamamıştı.

“Mei… b-ben… bekleme.”

Genç kız sevgilisinin ne demek istediğini anlamamıştı.

“Beni bekleme.”

Luhan’ın kelimeleri ikinci söyleyişinde –üstelik bu sefer daha kararlı bir hal almıştı- bile bir anlam ifade etmiyordu genç kız için.

Genç adam bunu fark edince derin bir nefes aldı ve ciğerleri kendisini zorlayana kadar tuttu. Acı yüzünden ağzı açıldığında kelim dudaklarından kaçtı. “Ayrılalım.”

Zaman o anı bir fotoğrafa hapsetmiş gibiydi Mei için.

Zihninde bütün parçalar birleşirken şimdi Luhan’ın ne demek istediğini anlamıştı. Ağzını açtı ama kelimeler çıkmadı. Zihni neden dedi ama dudakları oynamadı. Bir şeyler söylemek istedi ama dudakları yine izin vermedi.

“Mei-“

“Gerçekten bunu istiyor musun?”

“İstemek değil-“

“O zaman ne LUHAN?!”

Parktaki küçük bir çocuk bir anda duyduğu sesle irkildi. Arkasını döndüğünde bankta oturup birbirine bakan iki genç gördü. Bir tanesi mavi saçlıydı… Oyuncak arabasının rengi gibi…

“Ben…” Mei öfkesini ve kalbindeki ihanete uğramışlık hissini açıklayacak kelime bilmiyordu. Belki başka bir dilde ya da başka bir yerde vardı ama Mei bilmiyordu. Daha önce bir kez yaşamıştı bu duyguyu ama bu sefer daha fazla acıtıyordu. Geçen sefer yaptığını yapmaya karar verdi.

Ayağa kalktı ve hızlı adımlarla uzaklaştı. Parktan dışarıya adım atmıştı ki bileğini tutan bir güçle durmaya zorlandı.

“Mei lütfen-“

“LÜTFEN NE?!”

Luhan bir adım geri attı. Mei’yi hiçbir zaman bu kadar kızgın görmemişti.

Ve de kırgın.

“Ne dememi istiyorsun Luhan? Olur hadi ayrılalım mı?”

“Hayır ama-“

“O zaman istemediğin şeyleri yapmayı bırak!”

Luhan çevredeki insanların kendilerini izlediğini biliyordu. Yine de genç kızın cümlesiyle

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Cemre01 #1
Chapter 10: Bu çok, çok güzeldi. Şu ana kadar okuduklarım arasında en iyilerden biri. Ay ne desem bilemedim:) Çok güzel yazmışşın, ellerine sağlık.