6.BÖLÜM (6/10)

The flaws in Park Chanyeol
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; blehmeh

Çeviri; SeKaism

 

"Ondan o şekilde hoşlanacağımı sanmıyorum."

Chanyeol düşündü.

Aimi'nin tekrarı gibiydi, Baekhyun ondan hoşlanmayacak diye hayatını Baekhyunla geçirmek yerine onunla geçirmeyi düşünmesi gibi. Şimdi de aynı şeyi düşünüyordu. Hayatına devam etmek istediğinden değildi (çünkü istese bile edebileceğini sanmıyordu) ama en azından birine mutluluk verebilirdi, kendisi öyle mutlu olamayacak olsa bile.

Ve bu sefer, bunun ağırlığı daha da fazlaydı çünkü Chanyeol Baekhyun'un kalbinde olmadığını biliyordu. Ve Baekhyun olmadan hala mutlu olabilse de tam anlamıyla olamazdı çünkü onu asla unutamayacaktı.

Bir zamanlar, Chanyeol aşık değilken, hayatına devam edebilir ve onu gülümsetecek başka şeyler bulabilirdi. Şimdiyse durum çok farklıydı.

"Kyungsoo ile denemek istiyorum." Dedi Chanyeol karanlıkta. Artık Baekhyun burada olmasa da Chanyeol Jungsoo'yu rahatsız edici bulmamaya başlamıştı. "Sanırım artık onu uzağa itmemeliyim." Bu sefer Jungsoo'nun cevabı hızlıydı.

"Ama –"

"Baekhyun'u hala seviyorum." Chanyeol lafını böldü. "Ve bu değişmeyecek de. Belki biraz azalabilir ... Ama belki de onun yerine Kyungsoo'yu mutlu edebilirim."

"Hyung, öyle değ –"

"Ben de bir şans istemiştim." Dedi Chanyeol. "Onunla denemek istemiştim ve denedim de. Bunun için mutluyum ve minnettarım." Jungsoo sessizdi. "Ve Kyungsoo'ya da ... şans vermek istiyorum çünkü hey, zamanında ondan hoşlanıyordum."

"Kim bilir? Belki Kyungsoo ile yeteri kadar uzun kalırsam ondan hoşlanmaya başlayabilirim." Chanyeol duvara bakıyordu. "Hep Baekhyun'a aşık olacak olsam da Kyungsoo'ya da bir aşk besleyebilirim. İkisini de severim ama sadece Soo'yu seçmeyi öğrenirim. Bence – "

"Hayır." Jungsoo'nun sesi sertti. Chanyeol döndü, karanlıkta Jungsoo'nun kalkan bedenin hatlarını izledi. "Yapma."

"Neden?" Chanyeol şaşkınlıkla sordu.

"Yapma." Dedi Jungsoo. "Sadece ... yapma."

"Sonsuza kadar böyle kalmamı mı istiyorsun? Bana asla bakmayacak birinin yasını tutmamı?" Chanyeol'ün sesi kızgın, incinmiş ve şaşkın geliyordu.

"Bana güven." Dedi Jungsoo sessizce. "Bana güven, hyung."

Baekhyun da böyle demişti. Chanyeol tatsızca düşündü. Yine de düşüncenin kendisi gülünç gelmeye başlıyordu. Böyle aptal bir şeyi bile nasıl düşünebilmişti ki? Kyungsoo ile denemek mi? Ha! Şu noktada Kyungsoo'nun onu kabul edeceğini bile sanmıyordu.

İşaret gibi zil sesi bölmüştü düşüncelerini.

Chanyeol şaşkınlıkla uzandı ve açtı.

"Alo?" Hoparlördeydi.

"Chanyeol." Kyungsoo selamladı. "Biliyorum ... Benimle çıkmayı düşündüğünü biliyorum." Chanyeol'ün gözleri genişledi ve Jungsoo'ya döndü. Jungsoo'nun gözleri de kocamandı.

"Ama acımana ihtiyacım yok. Bunu yapmana ihtiyacım yok."

"...Soo?"

"Beni sevebilecek birisiyle çıkmak istiyorum. Benimle gerçekten olmak isteyen birisiyle. Bana mutluluk vermeyi isteyip kendini düşünmeyen birisiyle değil." Kyungsoo'nun sözleriyle Chanyeol'ün kalbi göğsüne sığmadı.

"Beni anlıyor musun? Chanyeol?"

"Evet ..."

"Bu yüzden Jongin ile çıkmıyorum. Onu ortada bırakmayacağım."

"Evet, anlıyorum." Chanyeol fısıldadı. "Lütfen, Kyungsoo. Jongin iyi biri. En azından ona bak bi'." Diğer hatta bir sessizlik oluştu.

"Böyle diyorsun ama kendi mutluluğunu düşünmüyorsun, Soo." Dedi Chanyeol uysalca. "Onu sevebileceğini biliyorum. Nedense içimdeki bir şey onu öyle sevebileceğini söylüyor. Sen sadece ... Sen sadece yine reddedilmekten korkuyorsun, değil mi?"

"Üzgünüm, Soo. Bunu yaptığım için gerçekten üzgünüm ama Jongin'in seni mutlu edeceğini biliyorum." Fısıldadı. "Seni ortada asla bırakmaz." Sonra Chanyeol Kyungsoo'nun cevabını beklemeden telefonu kapattı. Çünkü Kyungsoo gerçekte nasıl hissettiğini bildiğini düşünerek cevap verme eğilimindeydi. Çünkü telefonu kapatırsa o zaman Kyungsoo'nun düşünmesine zaman verecekti. Aksi halde Kyungsoo yine kızacak ve onun hakkında konuşmayı kesecek ve tüm süreç boyunca suçlu hissedip özür dilemek isteyecekti yine.

Yine de görebiliyordu. Ne zaman Jonginle konuşsa Kyungsoo'nun gözleri hep çok nazikti. Jongin ile ilgilenmeyi ve onu ilgiye boğmayı seviyordu. Kardeşçe sevgi olsun ya da başka bir şey, Chanyeol Kyungsoo'nun bir gün onu bir erkek olarak sevebileceğini biliyordu.

"Ee? Şimdi aklın rahat mı?" Jungsoo sordu. Chanyeol ofladı ve yorganın altına saklandı.

"Kes sesini." Mırıldandı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Chanyeol'ü arayan sonraki kişi Jongin'di.

Uzun zamandır Chanyeol ile konuşmamıştı çünkü düşünüyordu. En yakın iki arkadaşını düşünüyordu. Baekhyun'un geçmişini düşünüyordu. Chanyeol'ün sadakatini düşünüyordu. Baekhyun'un karakterini düşünüyordu.

"Jongin?" Jongin içeri girerken Chanyeol gözlerini kırpıştırdı.

"Bana neler olduğunu tekrar anlat. O haftayı." Dedi Jongin yatağa otururken. Chanyeol boğazı kuru bir halde yatağa yerleşebildi sadece. Neden bunu yaptığını bile bilmiyordu ama yapmıştı. Jongin'e tekrar anlatmış, Joo Sung'un Baekhyun'a o zamanlar ne dediğini ve ona nasıl zarar verdiğini tam olarak hatırlamaya çalışmıştı.

Bitirdiğinde Jongin yoğun bir şekilde düşünüyordu. Chanyeol Jongin'in bunu yaptığını daha önce hiç görmemişti. Jongin basit fikirli biri değildi ama karışık şeylerin hep anlamsız olduğunu düşünerek her şeyi basitleştirmeyi severdi.

Jongin çelişkili gözüküyordu. Şu günlerde Chanyeol'ün hayatından çelişki hiç gitmiyordu, Baekhyun gittiğinde beri hep oradaydı. Her yerdeymiş gibi gözüküyordu. Bundan nefret etmesi gerektiğini biliyordu ama alışmaya başlamıştı.

"Jongin?" Mırıldandı, en yakın arkadaşının ne düşündüğünü merak ediyordu. Jongin'in 'Yine depresyondasın' falan saçmalığını tekrar başlatmamasını umuyordu çünkü Chanyeol daha da iyileşiyordu. Elbette Baekhyun'un düşüncesiyle dikkatinin dağıldığı ve hayatının geri kalanını geçiremeyeceğini düşündüğü anlar vardı ama ilk baştaki halinden kesinlikle çok daha iyiydi.

"İçimde ... içimde bir his var." Jongin sonunda konuştu. Chanyeol eğildi, dinlemeye istekliydi. "Sadece ... içimde bir his var."

"Hm?" Chanyeol gözlerini kırpıştırırken sesine kafa karışıklığı ve merak karışmıştı. Jongin aniden dönüp gözlerinin içine baktı, odaya girdiğinden beri ilk defa yapıyordu bunu. Chanyeol o kadar şaşırmıştı ki içgüdüyle geriye doğru kaçınmıştı ama Jongin onu sabit tutmak için omuzlarını kavradı.

"Baekhyun-hyung'a inanmalısın diye düşünüyorum." Jongin uysalca fısıldadı. "Onu geri almalısın diye düşünüyorum."

"Huh?" Chanyeol donakalmıştı. Jongin hayal dünyasında gibi gözüküyordu!" Uh, Jongin ..."

"Bana güven." Jongin fısıldadı. Chanyeol bunu daha önce nerede duymuştu? "Bana güven, Chanyeol ve Baekhyun'a güven."

"Ona güveniyorum, Jongin. Neyden bahsediyorsun?"

"Ona inan o halde." Dedi Jongin. Nedense Jongin saçmalasa da gözleri sanki onu motive edercesine – sanki dediğinin gerçek olduğuna tamamen inanırmışçasına - canlıydı. "Seni her şeyden daha çok sevdiğine eminim."

Chanyeol'ün kalbi tekledi.

"Seni sevdiğine eminim." Jongin devam etti. "O benim en yakın arkadaşım, Chanyeol. Sorgulama beni."

"Ne...?" Chanyeol umutlanmış ve gözlerini kapatmıştı çünkü yine umudunun kırılmasını istemiyordu. Jongin'in gözleri çok büyüleyici ve korkutucu olsa da göz kapaklarında onların yandığını hissedebiliyordu. Gergince güldü. "Jongin, yapma – "

"Hyung bundan daha güçlü." Jongin devam etti, sesi kendinden emindi. "Aynı tuzağa iki kez düşmez."

"Bunun bir tuzak olduğunu nerden çıkardın?" Chanyeol hafiften rahatsız olarak sordu.

"Aşkın kendisi tuzak." Dedi Jongin. "Baekhyun-hyung onu tanıdı artık. Çok uzun zaman oldu, Chanyeol, eminim. İnan bana, Chanyeol." Ama Chanyeol geri çekilmiş, başını iki yana sallamıştı. Bunu düşünmek istemiyordu. İnanmak istemiyordu buna. 

Yine canının acımasından korkuyordu. Umutlanıp sonra umudunun kırılmasından korkuyordu, Baekhyun'un sanki dünyada başka birini sevmemişçesine Joo Sung'la gizli gizli konuşmaya gittiğini gördüğü günkü gibi.

"Bir sebebi var, Chanyeol." Jongin'in sesi yükselmişti. "Seni seviyor, Chanyeol."

"Dur." Chanyeol kalbinin acıyla attığını hissediyordu. Geri geliyordu. Keskinlik geri geliyordu. "Baekhyun çok uzun zamandır güçlü, Jongin. Joo'yu çok seviyor, göremiyor musun bunu?" Jongin ağzını kapattı.

"Baekhyun'un mutlu olmasını istiyorum." Chanyeol'ün sesi çatladı. Çökmek istemiyordu, şimdi olmazdı. Bu delikten kurtulmak için bu kadar çok siktiğimin eforunu harcadıktan sonra olmazdı. "Ben ... ben sadece mutlu olmasını istiyorum. Senin de benim mutlu olmamı istediğini biliyorum ama böyle olmaz."

"Hayır, bu –"

"Mutlu olmasını istiyorum ve sanırım onu Joo Sung mutlu edebilir."

Chanyeol sanki tüm oda yanıyormuşçasına kapıya yönelmişti.

"Baekhyun ... Baekhyun'un benim önümde ağlaması üç yıl sürdü, Jongin. Onun için birkaç gün."

Jongin sessiz kaldı.

"Joo Sung ile mutlu. Ben ... Bence istediği hep buydu. Bu yüzden onun adına mutlu ol, Jongin. Ben iyiyim." Chanyeol'ün sesi son kelimesinde çatlamıştı ve başka ne yapacağını bilemeyerek kaçıp gitmişti, biraz daha kalırsa yine aptal gibi umutlanıp yeni kurtulduğu deliğe geri batmaktan korkuyordu.

Birkaç saniye önce Chanyeol'ün olduğu yere bakıyordu Jongin.

"Joo Sung ile mutlu." Demişti Chanyeol, gözlerindeki içtenlikle. Sanki gerçekten buna inanıyormuş gibi. Jongin inanmıyordu.

"Ama görmüyor musun?" Jongin boş havaya üzgünce fısıldadı. "Seninleyken daha mutlu."

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Millete ne halt oluyordu?

Chanyeol Baekhyun'un başkasıyla daha mutlu olduğu gerçeğini yavaş yavaş kabul edip iyileşirken herkes Baekhyun'u düşünmesine sebep oluyordu, tekrar ve tekrar.

Baekhyun'u unutmak istiyordu. Ne kadar imkansız gözükürse gözüksün Baekhyun'a olan hislerini gerçekten bırakmak istiyordu.

Ama hiç özgür olamıyordu.

"Bana güven." Demişti Jungsoo.

"Bana güven." Demişti Jongin.

"Ona güven." Demişti Jongin.

"Bana güven." Demişti Baekhyun.

Niye? Sadece ne haltlar oluyordu?

Niye birileri ona bir şey söylemiyor gibi hissediyordu? Niye birisi ondan bir şey saklıyormuş gibi hissettiriyordu?

Ama o kimdi? Onun bilmediği bir şeyi bilen kimdi?

Ve niye bunu söylüyorlardı? Chanyeol onlara güveniyordu. Chanyeol onlara güvenebilirdi o yüzden bununla neyi kast ediyorlardı?

Lanet olası çok kafa karıştırıcıydı.

Ya da onlar onunla alay edip her şeyi başlatan Baekhyun'u tekrar düşündürmeye mi zorluyorlardı?

Aşırı düşündüğü için kendini yumruklamak üzereyken cebindeki telefonu titremişti. Çıkardı ve cevapladı.

"Alo?

"Benim." Chen'in ciddi sesi yanıtladı. "Seninle konuşmak istiyorum."

Önce Kyungsoo, sonra Jongin şimdi de Chen miydi?

"Tamam." Chanyeol sertçe yanıtladı. "Odana geliyorum."

Geldiğine içeri girdi ve yüzünde maskesi olan Kris'i buldu. Yine.

"Sanki zaten bir sevgilin yokmuş gibi." Dedi Chanyeol. "Tanrım, bu kadar narşist olmayı kes."

"Günlerdir beni yok saydıktan sonra dediğin ilk şey bu mu yani?" Kris tek kaşını kaldırdı – ya da, Chanyeol kaşını kaldırdığını sandı.

"Neyse, şimdi daha sıkı rutinlerim var çünkü Joonmyun için iyi gözükmek zorundayım." Kaşlarını kaldırdı – ya da, Chanyeol ka

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet