2.BÖLÜM (2/10)

The flaws in Park Chanyeol
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; blehmeh

Çeviri; SeKaism

"Baekkie." 

Nasıl? Çok uzun zaman öncesinden bir masal gibi gelen bu adam nasıl olur da hiçbir şey olmamış gibi önlerinde bitebilirdi? 

Baekhyun'a üzgünce ve nazikçe gülümsemişti, çok yakışıklı gözüküyordu – Chanyeol'ün olabileceğinden daha fazla. 

İçindeki öfke biraz geç ama neler olduğunu fark etmesinden daha hızlı yükselmişti. Nedense, Baekhyun'un hissettiği acı ve ifade su üstüne çıkmıştı, neden ve nasıl burada olduğunu soramadan çocuğun yüzüne yumruğunu geçirmek istiyordu.

Ayaklandı, canını yakmaya hazırdı ama bir el omzuna dokunmuştu. 

Öfkesi birden geldiği gibi birden gitmiş ve eski haline geri dönmüştü. Baekhyun'a dönmüş, kısa olanın başını onu uyarırcasına iki yana sallayışını izlemişti. Şimdi olduğu gibi, konuşmadan iletişim kuracak güçleri vardı ve Chanyeol yerinde donmuştu. 

"Burada kal. Ben onunla konuşurum." Baekhyun fısıldadı. 

"Ders ne olacak?" Aptalca bir bahaneydi ama Baekhyun'u şu şerefsizle yalnız bırakamazdı. Hissettiği öfke ve huzursuzluk karnının içinde bükülüyordu ve vücudundaki her bir hücre Baekhyun'un isteğini yok saymak ve kendini şu şerefsize atmak istiyordu ama Baekhyun hep aklı başında olandı.

Ve Chanyeol Baekhyun'a hep istediğini vermek istiyordu. 

"Sen git." Dedi Baekhyun, Joo Sung ile yüzleşirken sırtını doğrultmuştu. Chanyeol de onunla kalkmaya hazırdı fakat Baekhyun elini sıkmıştı. "Güven bana." Chanyeol şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı – Baekhyun daha önce hiç böyle bir şey dememişti. Chanyeol ne kadar gergin olduğunu, yüzündeki gülümsemenin nasıl solduğunu görüyordu. Baekhyun'un şu şerefsize yürüyüşünü ve onu geçişini, gülleri eğişini izledi. Chanyeol dişlerini gıcırdattı, Baekhyun'u takip etmemek için tüm gücünü kullandı. 

Burada kalıp seyredeceğim. Böylece onu incitmem. Chanyeol sonunda kendi kendine düşündü, etrafa bakarken kollarını çaprazladı. Baekhyun Joo Sung'un yüzüne bakıyor, altta kalır bir yan göstermiyordu. Joo Sung ona sık sık bakıyor gözüküyordu ve Chanyeol ne konuştuklarını merak ediyordu. 

Muhtemelen neden tıpatıp bana benzediğini soruyordur. Chanyeol sonunda kendi kendine düşündü, rahatsızca ofladı. Sanki ben senin gibi gözükmek istiyorum ya, şerefsiz! Chanyeol gidip Baekhyun'un yanında kalmak, son sefer onunla yalnız başına yüzleşse de şimdi yanında birisi varken yüzleşmesini istiyordu. 

Şimdi Joo Sung'u görebiliyordu, saçlarının uzun ve atkuyruğu şeklinde bağlamış olması hariç büyük adamı kendine çok benzetmişti. Eğer kafasına bir şapka geçirse yakından bakmadıkça kimsenin ikisini ayıramayacağına emindi Chanyeol. 

Joo Sung Baekhyun'a adım atmıştı, Chanyeol ayaklanmış koşmaya hazırdı ama Baekhyun geri çekilmiş, kolunu büyük olana, durdururcasına uzatmıştı ve büyük olan nazikçe boyun eğmişti. Chanyeol dudağını ısırdı, Baekhyun'u tekrar aramasını söylemeden önce Baekhyun'u geri çekip sikiğin yüzüne indirmek istiyordu. Ama Chanyeol kendini durdurmuştu çünkü Baekhyun ona güvenmesini istemişti. 

Güven bana. 

Bu Baekhyun'un daha önce kimseye söylemediği bir şeydi. Baekhyun kimsenin ona güvenmesini istemez ya da beklemezdi çünkü o karşılığında kimseye güvenmezdi. Ve şimdi Baekhyun'un ondan isteği buydu. 

Küçük bir şey olsa da Chanyeol yerine getirmek istiyordu. 

Baekhyun'a güveniyordu. Sadece şu şerefsize güvenmiyordu. 

Joo Sung sanki yanağından öpecek gibi Baekhyun'a eğilmiş, sonra çekici bir şekilde gülümsemiş ve gitmişti. Chanyeol'ün duyguları karmakarışıktı – şaşkındı, kızgındı, öfkeliydi, şu adamı pataklamak için her şeyi yapardı. 

"Bu neydi?" Baekhyun ona doğru yürürken Chanyeol sesini dizginlemeye çalışarak sordu. Kısa olan ona bakmıyordu.

"Hadi gidelim." Dedi, yürürken sesi mesafeliydi, Chanyeol'ü şaşkın, kızgın ve incinmiş halde bırakmıştı. 
















 

Baekhyun sonraki birkaç gün onunla çok konuşmamıştı. Chanyeol konuşmaya çalışsa da Baekhyun ya kısaca yanıtlıyor ya da hiç cevap vermiyordu. Chanyeol dokunmak, onu tutmak, belki hissettiği her neyse rahatlatmak için uzandığında Baekhyun çekiliyor ya da hiç tepki vermiyordu. Chanyeol ne yapacağını bilmiyordu. 

Aşacaktır. Sadece biraz şokta. Chanyeol kendi kendine söyledi, kendini neşelendirmeye çalışıyordu. Ona sadece hala ilgilendiğimi göstereceğim. 

Rüyasında yine Joo Sung'un Baekhyun'a tecavüz ettiğini gördüğünde on yedinci geceydi, Joo Sung'un şeytani kahkahası ama nazik yüzü aklında tekrar edip duruyordu, kendi aklında olduğu gibi. Uyandı. Uzun zamandır gecenin ortasında uyandığı ilk seferdi. Elleriyle yüzünü kavradı, çocukça gelse de korkunç bir kabustu. Chanyeol derin bir nefes aldı ve bir süre sonra, korkusu gitmişti. Chanyeol dönmüş, Baekhyun'u aptal gibi uyurken bulmayı istemiş ama boş bir yatakla karşılaşmıştı. 

Başta panik yapmıştı çünkü rüyası aklına geri gelmişti. Telefonunu açıp Baekhyun'u arasa da ondan çok da uzak olmayan bir EXO zil sesi çaldığında, hüsranla telefonu kapattı. Bu sefer sakinleşmeye çalıştı. Baekhyun gerçekten tecavüze uğrasa yorgan yerde dağılmış halde ve Baekhyun muhtemelen ayakkabısız pijamalı olurdu. Chanyeol önce yorganın yerde olup olmadığını kontrol etti. Değildi. Sonra Baekhyun'un pijamalarını bırakıp bırakmadığını kontrol etti. Bırakmamıştı. Sonra Baekhyun'un ayakkabılarını aradı. Yoktu.

Baekhyun tek başına gitmişti.

Chanyeol nereye gittiğini merak etti. Derin bir nefes aldı ve yatağa oturdu. Geri gelmesini bekleyeceğim. Chanyeol kendi kendine söyledi. On dakika sonra gözleri düşüyordu. Geçen haftadan beri endişeden yatma zamanından daha geçlere kalmıştı çünkü. On beş dakika sonra yatağa düştü, uyuyakaldı. 
















 

Gecenin ortasında birkaç defa daha uyandıktan sonra, Chanyeol Baekhyun'u hiç yatağında bulamamış, uzaklarda olduğunu bulmuştu hep. Sormak istiyordu ama Baekhyun'un cevap vermeyeceğini biliyordu. 

"Umarım... Umarım o şerefsizle gizli gizli buluşmuyorsundur." Chanyeol bir gün fısıldamıştı, daha fazla dayanamıyordu. "Yapma. O tehlikeli. Ne yaparsa ne derse desin siktiğimin çok tehlikeli." 

"Sorun değil." Baekhyun kısaca söylemişti. Chanyeol içinden hayal kırıklığıyla iç çekti ama vazgeçmiyordu. 

"Baek, ciddiyim." Chanyeol devam etti. "Ne halt dediğiyle ilgilenmiyorum, sadece – sadece yanına gitme, olur mu?" Sesi son kelimesinde biraz çatlamıştı çünkü şuan Baekhyun'un iyi olmasını her şeyden daha çok önemsiyordu. 

Baekhyun hiçbir şey demese de telefonun üzerindeki başparmağı biraz duraksamıştı.

"Chanyeol –"

"Lütfen, Baek." Chanyeol yalvardı. "Lütfen." Chanyeol daha önce böyle yalvardığını sanmıyordu ama Baekhyun'un gerçeği görmesi için fazla çaresizdi. 

Sadece o da değil, bir yanı da korkuyordu. Kendinden. 

"Ben iyiyim – " 

"Baekhyun, bu – " 

"Chanyeol." Baekhyun lafını bölmüştü. Chanyeol kendini durdurmuştu, telefonunu yatağa atıp ayaklanan Baekhyun'a gözlerini kırpıştırarak bakıyordu. "Bana güveniyor musun?" 

"...Huh?" 

"Bana güveniyor musun?" Tekrar sormuştu. Baekhyun ilk defa gözlerinin içine bakıyordu ve gözleri çok çelişkili gözüküyordu. Chanyeol'ün kalp atışları ayaklarına düşmüştü. Öyle olsa bile başını salladı çünkü, güveniyordu. Ne olursa olsun, ona güveniyordu. 

"O zaman neden endişeleniyorsun?" Baekhyun tekrar yatağa otururken, yorganı başına çekip sırtını Chanyeol'e dönerken sesi rahatsız olmuş gibi çıkmıştı. Sevgilisinin yine ve yine geçiştirdiğini fark ederken uzun olan boş boş bakmıştı. Aptalcaydı ama canını yakıyordu. Baekhyun'un soğuk omzunu ona dönmesi canını acıtıyordu. Hepsinden öte, canı yanıyordu çünkü hepsi döndüğü cehennemde ölmesi gereken siktiğimin bir göt deliği yüzündendi. 

Chanyeol bir şey demedi. Hayatında gerçekten ilk defa, Baekhyun'un ne düşündüğünü aslında bilmiyordu. 

Göğsünde kalbi acıyla atarken yorganı üzerine çekti ve sessizce gözyaşlarının hayal kırıklığıyla yanaklarından düşmesine izin verdi. 














 

"Hey." Jongin heyecanla Chanyeol'ün yanına otururken söyledi, Kyungsoo da sessizce onu takip etmişti. "Şu yeni şarkıyı dinle bir diyecektim. Kyungsooyla ben çok sevdik." Jongin Kyungsoo'ya dönüp genişçe gülümsedi. Kyungsoo da ona gülümsemişti. Jongin oynatma tuşuna bastı, sonra Chanyeol'ün kulağına yanaştırdı. 

Chanyeol gönülsüzce salatasından bir ısırık aldı.

"Hey, neyin var, adamım?" Jongin kambur durarak telefonuyla oynarken somurttu. "Seveceğini düşünmüştüm ..." Chanyeol homurdandı. Kyungsoo ona endişeyle baktı. 

"Chanyeol –" diye başladı.

"Buna ne dersin?" Jongin tekrar Chanyeol'ün kulağına getirerek araya girmişti. Bir kez daha, büyük olandan cevap alamamıştı. Kyungsoo dudağını ısırdı. 

"Chanyeol –" 

"Neyin var, adamım?" Jongin sonunda anlamış gözüktü. "Hasta mısın?" 

"Evet." Chanyeol mırıldandı ve sonra tabağını kavradı. "Biraz dinleneceğim. Görüşürüz." Sonra ayaklarını kapıya sürükledi ve bulaşıklarını bırakıp uzaklaştı. 

"İyi mi gerçekten?" Jongin Kyungsoo'ya sordu. Kyungsoo omzunu silkmişti ama endişeliydi.

Chanyeol'e bir şey olmuştu. 

Bunu anlamak için dahi olmaya gerek yoktu. 














 

"Baek!" Umutsuzca seslenmişti. "Baek! Geri dön!" Baekhyun gitgide ondan uzaklaşıyordu, sırtı ona dönüktü, arkasına hiç bakmıyordu. Sanki umrunda değilmiş gibi. 

"Baek!" Chanyeol bağırdı. "Ona güvenme! O sabıkalı ... Tehlikeli ... Baek, geri dön ..." Ama ironik bir şekilde Baekhyun Joo Sung'un yanında bitmişti, Joo Sung olabileceğinden daha yakışıklı ve daha olgun duruyordu. 

"Onu şimdi tutacağım." Joo Sung o aynı nazik gülümsemesiyle gülmüştü ve Baekhyun habersizdi. İçinde bulunduğu tehlikeden habersizdi. "Onu tutacağım ve onu bırakacağım ..."

Chanyeol gözlerini açtı, göğsünde kalbi deli gibi atıyordu. İşte o zaman kapının kapandığını duymuştu. Hemen ayağa kalktı ve Baekhyun'un gittiğini öğrendi. 

Chanyeol sonuçları düşünmeden hemen ayakkabılarını giydi ve etrafa bakındı, köşelere gizlice bakmıştı. Baekhyun'un köşelerden birinden döndüğünü gördü ve sessizce takip etti. 

Lütfen gerçek olmasın... Chanyeol kendi kendine düşündü, takip ederken kalbi ağır ağır atıyordu. Niye bu kadar canının acıdığını da bilmiyordu bile. Bu kadar canının acıyacağını hiç düşünmemişti.

Titrek bir nefes alarak Baekhyun'un arkasından parmak ucunda gitti. Dışarı çıkacakmış gibi gözüküyordu. Chanyeol şiddetle titriyordu ama yine de takip etmişti. Joo Sung ortaya çıktığından beri korku onu rahatsız ediyor ve hiç gitmiyordu. Baekhyun bahçeye çıktı ve Chanyeol peşinden gitti. O zaman görmüştü işte. Onu. 

Neden? 

Chanyeol, titreyen bacaklarıyla peşinden gitmeye zorladı kendini ve güllerin arkasına geçti, duyacak kadar yakın ama görecek kadar saklanmıştı.

"Benden nefret mi ediyorsun?" Joo Sung üzgünce sordu. Hafifçe ayrıldılar. Baekhyun başını iki yana salladı. 

"Ben ... senden nefret edemem..." Uysalca fısıldadı. 

"Beni affeder misin, Baekkie?" Joo Sung ona doğru bir adım attı. Baekhyun kaçınmak istermiş gibi tereddüt etmişti ama sonunda olduğu yerde kalmıştı. Bunu bir işaret olarak alan Joo Sung uzanıp eliyle Baekhyun'un elini tutmuştu. Chanyeol'ün nefesi tekledi. Baekhyun elini çekmeye çalışsa da çok zayıftı. 

"Benden nefret edebilirsin, Baekkie. Benden korkabilirsin ama bilmeni istediğim şey ... şey ..." Joo Sung'un sesi çatladı. "Hepsi roldü. Sana zarar vermem gerektiğini söylediler ve böylece, seni öldürmeyeceklerdi ..." Bu ne? Chanyeol'ün kalbi göğsünde acıyla atıyordu. 

"Ben ... Seni almalarına izin veremezdim. O zaman onu yapmazsam seni gözümün önünde öldüreceklerini söylediler. Canını yaktığım için üzgünüm, Baekkie, ama seni korumalıydım. İkna edici davranmalıydım ki bu korkak beni terk edebilesin. Seni korumalıydım." Baekhyun titriyordu. Joo Sung çok acı çekiyor, çok incinmiş gözüküyordu. 

"Anlıyorum, Baekkie ... Hayatında şimdi başka birinin olduğunu anlıyorum ama lütfen, seni korumak için yaptığımı bil. Seni hak etmiyorum ve yaptığımın canını çok yaktığını biliyorum, ama sebebi seni sevmemdi. Senin için ne olsa yapardım." Joo Sung üzgünce söyledi ve Baekhyun'un elini bıraktı, gitmek için arkasını döndü. O an Baekhyun bileğini tutarak onu durdurdu. Joo Sung hemen arkasını dönüp Baekhyun'u tuttu, kısa olanı göğsüne çekti, sıkıca sarıldı ona. 

"Seni aptal ..." Baekhyun'un sesi çatladı. Chanyeol'ün gözleri Baekhyun'un ağladığının korkunç farkındalığıyla büyüdü. "Bana ... Bana söylemeliydin. B-Beni ... beni öldürmelerine izin vermeliydin ..." 

"Hayır!" Joo Sung onu bıraktı ve omzunu tuttu, gözlerinin içine bakmak için eğildi. "Asla vermezdim. Sana dokunmalarındansa ölürdüm daha iyi."  

"Sensiz yaşayamadım." Baekhyun'un sesi neredeyse yalvarır gibiydi. Chanyeol'ün kalbi ağrıyordu. Kendisi ya da hayatının aşkı için mi, artık bilmiyordu. "Senin için ölürdüm, Joo-hyung, seni bu kadar sevdim işte." 

"Beni ... hala seviyor musun? Baekkie?" Joo Sung yanağını okşamak için uzandı. Çok nazikti. Chanyeol içindeki ... aşkı görebiliyordu. Baekhyun'un eli Joo Sung'un kolunu tuttu, gözlerindeki yaşlarla ona baktı. 

Chanyeol'ün etrafında Baekhyun'un duvarlarını yıkmak yıllar sürmüştü. 

Baekhyun Chanyeol'ün önünde yıllar sonra ağlamıştı. 

Ama Joo Sung'un önünde çok çabuk, çok hızlı ve ç

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet