Baozi Prens [Xiumin] VOL.2

EXO OC ONE SHOTLAR

Aylar geçmişti gördüğün rüyanın üzerinden. Xiumin ise hala mesafeliydi sana karşı. Halbuki o gün itiraf etmişti... Pekala, itiraf olmasa bile ağzından kaçırmıştı...

Her gün olduğu gibi, okuldan sonra soluğu onun çalıştığı kafede alıyordun. Bütün gün pasta yiyerek baozi prensini kesiyordun... Ve dürüst olmak gerekirse, bazen yaramaz şeyler de düşünmüyor değildin. Ama o seninle göz göze gelmemek için ant içmişti sanki... Böyle anlarda iyice sinirlenip, çatalını kremalı pastana gömüyordun... Sadece ağız dolusu çikolata sinirini yatıştırabiliyordu.

Küçük zil sen içeri girerken çaldığında, Xiumin kapıya baktı ve yeniden işine döndü. İşte yine yapıyordu, seni görmezden geliyordu. Tezgahın önüne dikilip sana bakmasını bekledin, ama hayır... Sonuç koca bir hüsrandı.

''Bunu istiyorum!''

''Bunu istiyorum!''

Aynı anda iki farklı ses gelince Xiumin tezgaha bakmıştı, ve sen de işaret ettiğin çikolatalı pastayı işaret eden diğer parmağı takip edip sesin sahibine döndün.

''Önce ben geldim!'' dedin sinirle. Söz konusu çikolatalı pastaysa asla taviz vermezdin.

''Önce ben söyledim ama...'' dedi gülümseyerek. Gözlerinden gökkuşağı fırlatmamak için zor tutuyordun kendini, çünkü karşındaki kişi Xiumin'den sonra gördüğün en tatlı erkek olabilirdi... Gözlerini kapatan sarı saçları, ıslak kırmızı dudakları ve inci dişleriyle mükemmel görünüyordu. ''Ama istersen birlikte yiyebiliriz, pasta yeterince büyük.''

''Şey... Peki... Yani, size kalmayabilir ama...'' dedin utangaçça gülümserken. Arkaya kıvırdığın ayağının ucunu yere vuruyordun.

''Sorun değil... Benim için fazla büyük zaten...'' daha sonra Xiumin'e dönüp siparişi verdi. ''Bu pastayı istiyoruz... Ve iki bubble tea...''

Xiumin ifadesizce siparişleri hazırlayıp uzatmıştı.

''Şöyle geçelim mi...'' cam kenarındaki küçük masayı işaret ediyordu, her gün oturup baozi prensini kestiğin yeri.

''Olur...'' onayınla birlikte elini sırtına koyup, geçmen için yol göstermişti. Masaya oturduğunuzda göz ucuyla Xiumin'e baktın. O ise bardak parlatmakla meşgul olduğundan(!) bakmıyordu size.

''Bu arada, adım Luhan...'' dedi bebek yüzlü çocuk. ''Neden yemiyorsun, her gün iştahla yerdin oysa ki...''

''Daha önce buraya gelmiş miydiniz?'' diye sordun dudakların 'o' şeklini alırken.

''Aslında ben de her gün senin gibi buraya geliyorum... Hiç fark etmedin mi beni?'' kaşlarını kaldırarak merakla sordu.

''Üzgünüm... Pasta yerken fazla odaklanıyorum sanırım...'' utançtan yanakların kızarmıştı.

''Hahaha... Çok sevimlisin... Ama bence pasta yüzünden değil, başka biri yüzünden...'' bu sırada kaşıyla kasadaki Xiumin'i işaret ediyordu.

''Bunu da mı fark ettiniz?'' dedin gülümseyerek. ''Bu doğru, ama o bana hiç bakmıyor...'' gülüşün silinmiş, yüzün düşmüştü.

''Böyle resmi konuşma benimle. Luhan oppa de, olur mu?'' konuyu değiştirip seni neşelendirmeye çalışıyordu.

''Lu...Han O-oppa...''

''Öyle değil, tek seferde.''

''Luhan oppa...'' bu defa da fısıldar gibi söylemiştin.

''Duyamıyorum seni...'' gülümseyerek dalga geçiyordu resmen.

''Luhan oppa!'' sesin o kadar yüksek çıkmıştı ki oturan herkes dönüp size bakmıştı. Buna bir adet öfkeli Xiumin de dahildi. Luhan gergin bakışlarını fark ettiğinde masanın üzerinden uzanarak elini tuttu.

''Rahatsız olduysan kalkabiliriz...''

''Orda dur bakalım bebek surat!'' seni kolundan tutup ayağa kaldıran Xiumin'den başkası değildi. ''O benim!''

''Yerinde olsam o kadar emin olmazdım...'' dedi Luhan. ''Yaklaşık bir aydır ona bakıyorum ve senin bir kere bile ona baktığını görmedim... O senden hoşlanıyor olabilir ama duyguları değişecektir... Daha ne kadar karşılıksız seni sevmesini bekliyorsun ki? Bencil piçin tekisin!''

Xiumin korkuyla sana baktı, ama bu defa durum ciddiydi ve seni kaptıracak değildi. O sadece derslerinden geri kalmanı istemediği için teklifini kabul etmiyordu.

''Karşılıksız değil! Ben onu seviyorum, tüm kalbimle!''

Daha sonra bunu kanıtlamak istercesine dudaklarına yapıştı. Aylardır uzaktan bakıp, hayalini kurduğu dudakların, şimdi kendi dudakları arasında eziliyordu. Sen ise hem şaşkınlık hem de mutlulukla utanmış ve kıpkırmızı olmuştun. Xiumin dudaklarınızı ayırdıktan sonra gözlerine baktı, sonra da iyice kendine çekip göğsüne yasladı. Gömleğini yumruklarının arasında sıkarken, onun muhteşem kokusuyla ciğerlerini dolduruyordun.

''Bas git buradan. Buradan içeri bir daha adım atmaya kalkarsan o güzel yüzünü dağıtırım!''

Luhan sinirle çantasını kapıp kapıya yürüdü. ''Burada bitmedi! İnan bana dostum burada bitmeyecek!''

Bu sırada kafe sahibi Bayan Oh alkışlayarak yanınıza geldi. Xiumin hemen doksan derece eğilerek özür dileme pozisyonunu aldı.

''Ben çok üzgünüm Bayan Oh... Ama... Bu defa gerçekten ciddiydi... Bir daha olmayacak efendim...''

''Biliyor musun Xiumin... Eğer bunu yapmasaydın seni kovardım...'' Xiumin tereddütle kafasını kaldırıp patronuna baktı. ''Yanlış duymadın. Sevdiğin kızı göz göre göre kaptırsaydın seni bir güzel pataklar, sonra da kovardım. Ve elbette bu tatlı kızı oğlum Sehun'la tanıştırırdım... Tam Sehun'un tipi...''

''Teşekkürler efendim.''

''Bugün izinlisin... Sevgilini al ve bir yerlere götür... Baksana, zavallım hala itirafın şokunda... Biraz zaman geçirmek ikinize de iyi gelecektir...''

Xiumin teşekkürler ederek ceketini almak için içeri koştu. Döner dönmez elini tutup peşi sıra koşturmaya başladı seni.

''Yürü bakalım Baozi Prenses... Evime gidiyoruz... Sanırım sana bir ceza vermenin vakti geldi...''

''Ama bu haksızlık! Daha beni sevdiğini bile yeni öğrendim... Baksana benden başka herkes biliyormuş...''

Xiumin durup yüzünü elleri arasına aldı.

''Sen de biliyordun... Anladığını sanmıştım...''

''Söylemezsen nerden bilebilirim ki! Hem onu bana değil, Luhan oppa'ya söyledin!'' dudaklarını büktün.

''Şu pisliğe bir daha Luhan oppa dersen, o güzel dudakların bunun cezasını ağır öder... Senin tek oppan benim!''

''Woah! Çok erkeksisin Xiumin... Oppa...''

''Çabuk öğreniyorsun... Eee, nereye gitmek istersin?'' gülümseyerek sordu.

''Evine gitmiyor muyduk? Şey için...'' utanarak yüzünü eğdin.

''Seni küçük sapık... Daha vakti var onun...'' yan bir gülüş yerleştirdi suratına ve devam etti ''Ama merak etme, çok bekletmeyeceğimseni...''

Kalbin deli gibi atarken, sevdiğin adamın peşinden gitmeye devam ettin... Tıpkı bundan sonra tüm hayatın boyunca yapacağın gibi...

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi