Stay [Chanyeol]

EXO OC ONE SHOTLAR

***

Dikiz aynasından bir bakış attın geride bıraktığın adama. Arabanın devir ibresinin yükselmesi gibi uzaklaşıyordunuz birbirinizden. Yalnızca bedenlerinizle değil, kalpleriniz ve ruhunuzla da. En azından sen bu bağı koparmak konusunda kararlıydın.

İnanamıyordun, inanmak istemiyordun.

"Kötü bir rüya olduğunu söyle, ne olur..."

Dudaklarını ısırman gözlerinden süzülen yaşları durdurmayacaktı, görüşünü kaybetmemek için dolan gözlerini kırpıyordun sürekli. Son hızınla bir kamyonun altına girsen bu kadar canın acır mıydı bilmiyordun. Çünkü tam şu anda tüm kemiklerin kırılıyormuşçasına acı çekiyordun, kalbin cam kırıkları ile dolu bir kavanoza sokulmuş gibi yanıyordu göğüs kafesin.

***

Chanyeol ile tanışalı bir yılı geçmişti. Tanışmanız tamamen tesadüftü. Havaalanında bagajlarınız karışmıştı, bavulun üstünde sana ait olmadığına emin olduğun bir gitar etiketi vardı. Aktarma uçağına binmeden fark etmen iyi olmuştu ama süre kısıtlıydı ve bu sürede bavulun sahibini bulup takas yapabilecek miydin bilmiyordun. Check in için son 30 dakikaydı, en yakın danışmadan anons yaptırırsan biraz zaman kazanırdın belki.

Arkanı dönüp danışmaya doğru koşmaya başladın, bavulu insanlara çarpmadan ilerlemek düşündüğünden daha zor olmuştu. Incheon havaalanı ana baba günü gibiydi.

Danışmada gördüğün uzun boylu bir adam da bavulunun karıştığını ve bir anons yaptırması gerektiğini söylüyordu. Elindeki bavula baktığında seninki olduğunu düşünmüştün.

"Afedersiniz?" diye seslendin genç adama. "Bavulunuzun üstünde bir gitar etiketi olduğunu mu söylediniz az önce?"

Genç adam iri gözlerinde saklayamadığı şaşkınlıkla sana döndü, önce yüzüne sonra da elindeki bavula baktı.

"O zaman bu da sizinki?" elindekini sana uzattı. Hızlı bir şifre kontrolünün ardından seninki olduğunu anlamıştın.

"Teşekkür ederim." dedin bavulunu yeniden kapatırken. "Müsaadenizle, yetişmem gereken bir uçak var."

"Benim de öyle, iyi yolculuklar."

Tesadüf burada da bitmemiş, Incheon Narita seferini yapan uçağın ekonomi sınıfı koltuklarında üç saatlik bir yolculuğu yan yana yapmanıza kadar sürmüştü.

Yol boyunca lafladığın bu hoşsohbet adamla Japonya seyahatini de güzelleştirmiştin. Birkaç udon restoranında yenen akşam yemekleri, sonrasında içilen kahvelerle yapılan akşam yürüyüşleri. Genç adam bir bahar rüzgarı gibi ansızın ele geçirmişti kalbini.

Kore'ye döndükten sonra irtibat hiç kopmamış, aksine güçlenmişti. Hiç olmazsa haftanın 3 gününü birlikte geçiriyordunuz, onunlaylen yaptığın en saçma şey bile dünyanın en keyifli şeyi gibi geliyordu.

"Aşığım sana." demişti Chanyeol. Gecenin bir yarısı kapına dayanmış, uykudan açılmayan gözlerine öpücükler kondurarak nefes nefese söylemişti bunu. "Kalbim öyle çok atıyor ki... Başta akşam yediğim şeyler çarpıntı yaptı diye düşünmüştüm ama değil..." elini alıp kalbinin üzerine koymuştu. "Seni düşünürken böyle oldu ve uyuyamadım... Bu saatte rahatsız ettiğimi biliyorum, yarın işe gideceksin ama... Aşkı söylemenin müsait bir saati olur mu ki? Kalbim böyle saatli bomba gibi işlerken duramazdım."

Yüzünde kocaman bir gülümseme ile gözlerini ovuşturup, dudaklarına uzandın. Boyun yetişmediği için Chanyeol'ü kafasından çekmek zorunda kalarak verdiğin ilk öpücük onunla tanışmanın 4.ayına tekabül ediyordu.

Duygular bir kere tutuşunca geri dönüşü olmuyordu, hararetli geçen 20 dakikanın ardından durmanız gerektiğini söylemiştin. Hiç ikiletmeden, sanki demin vücudunun her hücresini ateşe veren o değilmiş gibi tatlı bir ayıcığa dönüşmüş ve göğsünde uyutmuştu seni. O gece anlamıştın ki, hayatın boyunca her gece bu kollar tarafından sarmalanmış olarak uykuya dalmak istiyordun. 

***

Yağmur şiddetlendiği için arabayı müsait bir yerde sağa çekip yağmurun dinmesini beklemeye karar vermiştin. Zaten yol boyu düşünmek ve ağlamak seni yıpratmıştı.

Bu yemeği hiç böyle hayal etmemiştin.

Şehir dışına yakın bir tesisti, iş arkadaşlarınla birlikte oradaydınız. Bir de yeni bir müşteri gelecekti, bir nevi hem tanışma yemeği hem de işin detaylarının anlaşma ile bağlanacağı önemli bir yemekti.

Görüşme güzel geçmişti, yemeğin bitiminde Chanyeol de size katılacaktı. Hatta haftasonu için bu güzel butik otelin bir odasını da ayırtmıştın. Artık tüm iş arkadaşların onu tanıyor ve ilişkinizin ciddiyetini biliyordu. Bir yıl olmuştu çoktan, evlenme teklifinin eli kulağında olmalıydı. Hatta oda rezervasyonunu öğrenince erken balayı esprileri yapmışlardı.

Her şeyi mahveden olay, ilerideki masalardan gelen bir kadının Chanyeol'e ismiyle hitap etmesi ile gelişmişti. Ve Chanyeol'un bu sesi duyduğunda beti benzinin atmış olması da ciddi bir durumun sinyaliydi.

"Chanyeol?" masanın başına dikilip pis pis gülmüştü. "Arkadaşların kim? Onlara karını tanıştırmayacak mısın?"

"Sen benim karım değilsin." demişti dişlerinin arasından. Masadaki yumrukları öylece kaskatı kesilmişti. "Bizim bir ilişkimiz yok, senin imzalamamakta direttiğin boşanma celbi haricinde de bir ilişkimiz kalmadı."

"Peki ya Chanyeol... İnsan boşanmak istediği karısını hamile bırakır mı?" cebinden çizgileri çifte dönmüş bir hamilelik testi çıkarmıştı.

Sabrın taşmıştı, anahtarı aldığın gibi kapıya koşmuştun. Chanyeol de peşinden.

"Dinle beni gerçekten bildiğin gibi-"

"KES SESİNİ!" diye bağırmıştın ona. Sinirden arabanın yerini bile bulamıyordun. "Yüzünü bile görmek istemiyorum artık."

"Yalan söylüyor, yemin ederim!" Chanyeol ağlayarak seni durdurmaya çalışıyordu. "Dinle beni ne olursun..."

Son gücünle gaza basıp giderken bile arkandan koşmuş, sesini tüketircesine haykırdığı masumluğu arabanın sesiyle bastırılmıştı.

***

Chanyeol oradaydı, dairenin önünde ıslak bir köpek yavrusu gibi dönmeni bekliyordu.

İstifini bozmadan dış kapı şifresini girdin.

"Lütfen dinle, her şeyi anlatacağım hepsini-"

"Geç kalmış mazeretlerini kendine sakla, yüzünü görmeye bile tahammülüm yok. İğrenç yalancının tekisin!"

"DEĞİLİM!" diye bağırdı Chanyeol. İlk defa sana sesini yükseltiyordu. "Ben yalancı değilim! Sana karşı hislerimde zerre kadar yalan yoktu! Hala aşığım sana ilk günkü gibi, izin ver anlatayım olanları. Yemin ederim benim bir suçum yok."

"Komşuları başımıza toplayacaksın şimdi!" son çare olarak ellerini Chanyeol'ün ağzına kapatmıştın, çünkü avazı çıktığı kadar bağırıyordu.

Ellerini tutup, avuç içlerini öpmeye başladı. Farkında olmadan evin içine doğru ilerliyordunuz. O kadar çaresiz ve masum görünüyordu ki.

Seni yavaşça kanepeye oturtup dizlerinin önüne çökmüştü. Sıkıca tuttuğu ellerini öpmesi bir günah çıkarma ayinini andırıyordu, aslında yaptığı şey tam olarak buydu.

"İki buçuk yıl önce evlendim." diye başladı lafa. "Bir nevi zorunlu bir mantık evliliğiydi. Çok sayıda ortak arkadaşımız vardı, onlar tanıştırdı bizi. Ailem de artık evlenmem gerektiğini söylüyordu ve mantıken en uygun aday oydu. İki aylık nişanlılığı uzatmadan evlenme kararı aldık. Ama evliliğimiz düşündüğümüz gibi yürümüyordu, tamamen farklı dünyalara aittik. 7 ay süren evliliğin son 3 ayında yataklarımızı bile ayırmıştık. Aynı çatı altında yaşayan iki yabancı gibiydik. Bu anlamsız birlikteliği daha fazla sürdürmek istemedim. Boşanma davası açtım."

"Sonra?"

"Aileler devreye girdi, birbirimize zaman vermemizi istediler. Ama ruhumu emen o eve daha fazla tahammül edemiyordum, başka bir eve çıktım. Ailemi kırmamak adına arabuluculuğu kabul ettim, dava daha sonra karara bağlanmak üzere ertelendi."

"Peki ya o hamilelik testi neydi? Sana inanamam artık Chanyeol... Varlığını daha bugün öğrendiğim karını hamile bırakmadığını kanıtlayabilir misin?"

"İnan bana... Onunla ayrılmamdan seninle tanışmama kadar geçen 11 ayda bir kez bile görmedim yüzünü. Hayatıma başka birinin girdiğini öğrendiği için çamura yatıyor, hamile olmadığına adım kadar eminim."

"Ben değilim ama." dedin kızgın bir sesle. "Bana evli olduğunu bile söylemedin. Yüzüğün yoktu, nereden bilebilirdim ki... Eğer bilseydim-"

"Deme öyle, sakın deme lütfen..." dizlerine kapandı. "Seni tanıyana kadar yaşadığımın bile farkında değildim. Aşk nedir bilmezdim... Hayata dair hiçbir beklentim, umudum, inancım kalmamışken çıkıp geldin... Seninleyken her şeyden öyle kopuyordum ki, yeniden doğmuş gibi hissediyordum... Ruhsuz bir kadından boşanmaya çalıştığımı bile unutmuştum. Yaptığım tek hata arabuluculuk görüşmesini kabul etmekti. Ve bu da seni tanımadan önceydi. Gerçeği söylememiş olabilirim ama sana hiç yalan söylemedim ben. İnan bana..."

"Yine de..." ellerini kurtardın ondan. "Sen şu an kanunlar önünde evli bir adamsın ve ben evli olduğunu bile bile bunu sürdüremem."

***

Chanyeol'e o kadar çok alışmıştın ki, sanki hayatında onsuz hiçbir dönem olmamış da birden boşluğa düşmüş gibiydin.

Acaba nasıldı, neler yapıyordu? Eşiyle barışmış mıydı? Belki de bu deneyim ona evliliğine ikinci bir şans vermesi gerektiğini düşündürmüştü, bilemiyordun.

Mesai bitiminde dünyanın tüm yükü omuzlarındaydı sanki. Chanyeol gittiğinden beri böyleydi, ne zaman kurtulacaktın bu histen? Yokluğuna alışmak için daha kaç gece gözyaşlarınla yastığını ıslatacak ve o gecelerin sabahına sonsuz bir boşluğun ızdırabı ile uyanacaktın? Bir zamanlar hatırladıkça seni mutlu eden güzel anıların, seni sessizce öldürüşüne katlanamıyordun artık. Hani, sonsuza kadar süreceğine yeminler ettiğiniz aşk neredeydi?

Dalgınca yürüyordun, öyle ki adını seslenen kişiyi duymadığın için kolundan tutulmuştun.

Bu o kadındı, Chanyeol'un karısı.

"Sen kazandın." dedi elindeki dosyayı göstererek. "Boşandık."

Boş boş bakıyordun yüzüne. Ne denirdi ki böyle bir durumda?

"O gün senin peşinden koştuğunda... Anladım o gün, onun için hiçbir anlam ifade etmediğimi. Çünkü bir kez bile benim ardımdan gelmedi. Tek bir kez bile."

"Peki ya..." dedin tereddütle. "O test..."

"Başka birine aitti." dedi omuz silkerek. "Daha evliyken ayırmıştık biz yataklarımızı. Sonra gözünün ucu bile değmedi bana."

Göz kapakların rahatlama ile kapanmıştı.

"Teşekkür ederim." dedin içtenlikle.

"Ne için?"

"Hayatımdaki en kıymetli şeyin benim için önemini kanıtlamış oldun. Ve tabi onu özgür bıraktığın için."

***

"Chanyeol..." Kapının önünde beklerken karnesini almış bir çocuktan farksızdı, heyecanlı ama kabul görememekten endişeli. Koşarak sarıldın ona, öyle çok özlemiştin ki.

"Git demenden çok korktum." dedi sana sıkıca sarılırken. "Özgürüm artık, hiçbir engel kalmadı."

"Kal diyemediğim için üzgünüm... Ama doğru olanı buydu... Biz doğru olanı yaptık."

"Öyleyse... Defalarca dilimin ucuna gelen ama soramadığım bir şeyi sormanın zamanı geldi?"

"Neymiş o?" dedin kollarından ayrılarak.

Chanyeol geriye doğru bir adım atıp, tek dizi üstüne çökmüştü. Eli ceketinin iç cebine gittiğinde tahmin ettiğin şey olduğunu anlamıştın.

"Sonsuza kadar yanımda kalman için... Benimle evlenir misin?"

*** SON ***

1441 kelime. Uzun zamandır yazmadığım için anlamsız manasız sonlarımı unutmuşsunuzdur :') Neyse :') Yılbaşı kapsamı için yazdığım tek shot bu. İçime hiç sinmedi ama geleneği bozmamak adına yazdım :')

Herkese mutlu yıllar 😘❄⛄🌲

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi