Kkaebsong [Baekhyun]

EXO OC ONE SHOTLAR

Yatakta yavaşça gözlerini araladın. Bugün günlerden cumartesiydi. Saate baktığında çoktan 10 olmuştu. Kafanı diğer tarafa çevirdiğinde boş olduğunu gördün. Baekhyun çoktan uyanmış olmalıydı. Ama tuhaf bir şekilde ev sessizdi. Geveze sevgilin çoktan uyanmıştı ama sessiz miydi? Milyon yıl geçse olamayacak birşeydi bu. Muhtemelen evde yok diye düşünüp yataktan çıktın. Elini yüzünü yıkayıp gerinerek mutfağa girdin. İşte bu gerçekten şok ediciydi. Baekhyun uyanmış, kahvaltı hazırlamış ve şimdi de sessizce kahvaltısını ediyordu.

''Günaydın kedicik.'' Kocaman gülümsedin oturmadan önce.

Çıt yok.

Belki daha uykusu açılmamıştır diye düşünüp üstüne gitmedin. Sonuçta Baekhyun da bir insandı değil mi? Uyanır uyanmaz konuşmasını beklemek olmazdı. Tabağına baktığında sana yumurta rulosu, kendine ise pirinçli omlet yaptığını gördün. Bu haksızlıktı! Haftasonları daima aynı şeyleri yerdiniz ve kesinlikle pirinçli omleti rulodan daha çok seviyordun.

''Aaaaaaa'' Ağzını kocaman açıp pirinçli omlet istedin. Ama Baekhyun sana ifadesizce bakıp tabağını iyice önüne çekti. Son lokmasını ağzına tıktı ve bardağındaki kahveyi kafasına dikti. ''Tersinden kalktı heralde'' diye düşündün. Baekhyun asla böyle yapmazdı. Özellikle de senin şirin hareketlerine karşı koyamazdı. Çünkü sen çok konuşmayan, içine kapanık ve soğuk bir tiptin. Bu aşamaya gelmen Baekhyun sayesinde olmuştu. Onun hayat dolu gülüşüne aşık olmuştun.

*FLASHBACK*

Bir yıl önce hayatın değişmişti, ışığyla aydınlatmıştı seni. Üniversiteden arkadaşlarınla kafede otururken Baekhyun yanınıza gelmişti. Kahve almak için uğradığını, sınıf arkadaşlarını görünce selam vermek istediğini söyleyip yanındaki sandalyeyi çekmişti. Rahatsız olmuştun, çünkü arkadaşlarından başka kimsenin yanında rahat edemezdin. Zaten güç bela konuşuyordun, ortama bir yabancı girince çekinip susmuştun. Sohbet tüm hızıyla devam ederken, Baekhyun yaptığı espriler ve taklitlerle masadakileri kahkahalara boğuyordu. Bu kadar gülecek ne var diye düşünüp gözünün ucuyla ona baktığında, kocaman kemik çerçeve gözlüğünün burnunun ucuna düştüğünü, açılmış ağzı ve puppy bakışlarıyla birini taklit ettiğini gördün. Kocaman bir kahkaha patlattın. Arkadaşların şaşırmıştı. Bunca yıldır tanıdıkları sen ilk defa kahkaha atıyordun. Güldüğün günler bile sayılıyken kahkaha atmak! Bu yalnızca Byun Baekhyun'un mucizesi olabilirdi! Gözünden yaşlar geliyordu, dakikalar geçmişti ama hala susamamıştın. Karnının ağrısından iki büklüm olmuştun. Tüm masa sessizce bu tarihi anı izliyordu şimdi. Sonunda susabildiğinde onunla göz göze gelmiştiniz. Bir değişik bakıyordu, sanki büyülenmiş yada bir şeyi yeni fark etmiş gibi...

''Çok güzel gülüyorsun...'' dedi, utanarak başını öne eğmiştin. Arkadaşların ona bunun ilk defa olduğunu söyleyip senden bahsetmişlerdi. Korkarak göz ucuyla ona baktığında sana daha ilgili baktığını gördün. Bu muhteşem kahkahayı duymak için her şeyi yapacağını o günden kafasına koymuştu Baekhyun.

Sonra sık sık tesadüfi(!) bir şekilde karşılaşmaya başlamıştınız. Nereye gitsen Baekhyun karşına çıkıyordu. Kütüphane, kafeterya, hatta ağrı kesici almak için gittiğin eczanede bile! Sürekli birşeyler anlatıyordu çünkü daima anlatacak birşeyi olurdu. arkadaşları, ailesi, izlediği filmler... Birgün ona nasıl bu kadar çok konuşabildiğini sormuştun. Onun insan üstü enerjisinin kaynağını merak ediyordun. Aldığın cevap kalbini burkmuştu. Baekhyun'un küçükken okulda dışlandığını, yaşadıklarını hep içine attığından bunalıma girdiğini öğrenmiştin. Küçücük haliyle ne zorluklar atmıştı.. Ailesi onu psikoloğa götürmüştü. Tonton bir doktoru olduğundan bahsetmişti. Doktoru ona saçma bile olsa herşeyi konuşmasını, yaşadıklarını anlatmasını, anlatmak istemiyorsa günlük tutmasını öğütlemişti. Dedesi gibi sevdiği doktorunu hala ziyarete gittiğini, istersen bir gün birlikte gidebileceğinizi söylemişti. İşte insanların yaşam ışığı Byun Baekhyun, tüm okulun neşe kaynağı, bu günlere doktoru sayesinde gelmişti. Bu fikir sana da çok mantıklı gelmişti. Baekhyun'un aynı şeyi sana yapmak istediğini fark etmiştin. O günden sonra onun yanında daha rahattın ; konuşuyor, gülüşüyor, şakalaşıyordun... Arkadaşların bir mucizeye tanıklık ettiklerini söylüyorlardı hep. Bir anda kendini ona aşık olarak bulmuştun, duygularınızın karşılıklı olduğunu öğrendiğinde çıkmaya başlamıştınız. Çıkmaya başladıktan 8 ay sonra aynı eve taşınmıştınız.

*FLASHBACK SONU*

Kahvaltın bitince salona gittin. Baekhyun hala koltukta SESSİZCE oturuyor, elindeki dergiyi kurcalıyordu. İşte şimdi şüphelenmiştin. Birşeyler yolunda gitmiyordu. Öğrenmenin tek yolu vardı şu anda.

''Baekkie... Bugün ne yapalım?''

ÇIT YOK.

Yüzün düşmüştü. Endişeyle çarpmaya kalbin göğüs kafesini dövüyordu. Yüzüne bile bakmamıştı!

''Baek bak dün gece seninle sevişmedim diye yapıyorsan...'' Soğuk bakışlarla sözün kesilmişti. Baek hızlıca içeri gitti. Ne olduğu hakkında bir fikrin yoktu. Birkaç dakika sonra elinde bir defter ve kalemle dönmüştü. Hararetle birşeyler yazıyordu kağıda. Ne yani sorununu YAZACAK kadar mı kırılmıştı?

''(Dün gece ne dediğini hatırlıyor musun?)'' Yazmıştı kağıda. Kaşların çatıldı. Dikkatle ne dediğini düşündün.

''Baek şimdi olmaz çünkü başım çok ağrıyor dedim, sorun bu mu yani?''

Kalemin kağıt üzerindeki cızırtısı sessizliği bozan tek şeydi. Defter yeniden havalanmıştı.

''(Ondan önce?)''

''Baekkie bak, senin de başını mengeneye kıstırılmış gibi hissettiren bir migrenin olsaydı sen de dün gece ne dediğini hatırlamazdın.. Ne dediysem gerçekten üzgünüm.. Uykuluydum ve lanet migrenim tutmuştu...''

Bir başka cızırtı.

''(Tam olarak ne dediğini hatırlatmamı ister misin?)'' kafanı hızlıca salladın. Sorun her neyse öğrenip çözmek istiyordun. Bu sessizlik çıldırtıcıydı.

''(Baekkie... Bugün o kadar çok konuştun ki migrenimi tetikledin... Nasıl bu kadar çok konuşabiliyorsun? Bazen kısa devre yapacaksın diye korkuyorum... Ve şu Kkaebsong denen saçma kelime... Bugün o kadar çok söyledin ki 32'den sonra saymayı bıraktım... Sus da uyuyalım artık olmaz mı?)''

Şokla gözlerin açılmıştı. Gerçekten bunları sen mi söylemiştin? Yutkunarak dün geceyi hatırlamaya zorladın kendini. Anılar parça parça gözlerinin önüne gelirken, pişmanlıkla gözlerini yumdun.

Bir başka cızırtı.

''(Hatırladın değil mi?)''

''Baekkieeee.... Bak gerçekten öyle demek istemedim... Migrenim tutunca ne kadar huysuz olduğumu biliyorsun... Affet beni lütfen...'' Pişmanlıkla yalvarırken cevap yazan Baek'in kararlı yüzünü inceliyordun.

''(Kkaebsong'dan ne istedin peki? O çok fonksiyonlu bir kelime!)''

''Baek o kelimeden hoşlanmadığımı biliyorsun...''

Defteri ortadaki küçük yer masasının üzerine bırakıp, ayağa kalktı. Vestiyere gidip ceketini giydi ve ona çok yakışan şapkalarından birini taktı. Ayakkabılarını da alıp evden çıktı. Tek duyduğun kapanan kapının sesiydi.

Bu ilk defa olmuştu... Daha önce de birkaç kez tatsızlık yaşamıştınız ama hiç evden çıkıp gitmemişti. Gözünden süzülen yaşı bile sonradan fark etmiştin. Baekhyun kolayca kırılan bir insan değildi. Ama dün gece yaptığın kabalık gerçekten affedilemezdi. Şimdi ne yapacaktın?

-3 SAAT SONRA-

Boş boş televizyona bakarak üç saati geçirmiştin. Bu senin için çok uzun bir zamandı. Evde Baek'in sesi yankılanmadığında ne kadar boş hissettiriyordu böyle? Evet bazen Baekhyun çok konuşurdu. Pekala, her zaman çok konuşuyordu. Sen ona kısa cevaplar versen bile bıkmadan seni konuşturmaya çalışırdı. Şu an normal bir insan kadar konuşuyorsan bunu ona borçluydun. Sıkıntıyla kanalları gezmeye devam ettin.

-7 SAAT SONRA-

4 saat daha geçmişti. Hala aynı yerde oturuyordun. Hıçkırıkların biraz olsun dinmişti. Sessizlik canına tak etmişti. Sen de hatıralarındaki Baekhyun'u dinlemeye başlamıştın. Anılar film şeridi gibi akın ediyordu hafızana.

*FLASHBACK ŞERİDİ*

Birkaç DVD ve kitap almak için kitapçıya gitmiştiniz. Rafları dolaşırken Baekhyun elinde kocaman bir kitapla gelmişti. Sen ona şaşkın bir bakış atıp film seçmeye devam ettin.

''Şu kitaba bak. 600 sayfalık yemek kitabı mı olur? Üstelik kuşe kağıda basıldığı için o kadar ağır ki.. Bununla yemek yaptığını düşünsene, sanki büyü kitabından tarif yaparmış gibi.. Ahahaha... Yemek kitabı değil gezi günlüğü sanki... Bir sayfa tarif 5 sayfa resim.. Birde gidip yöre halkıyla fotoğraf çekilmiş.. Sence de National Geographic muhabiri gibi davranmamış mı? Ahahaha... Üzgünüm dostum ama bu kadar parayı senin saçma gezilerine devam etmen için ödeyemem. İnsanlığa bir iyilik daha yaptım. Kahretsin niye bu kadar mükemmelim? Öyle değil miyim sence de?''

''Hı hı, öylesin Baekkie...''

----------

Market alışverişi yapmak için büyük bir süpermarkete gitmiştiniz. Baekhyun arabaya yüklenip tek ayağıyla kaydırarak tüm dikkatleri üzerine çekiyordu. Bir de şu meşhur motor efekti var tabi... Eline aldığı herşeyin üzerini seslice okuyordu.

''Glikoz şurubu, emilgatörler, bitkisel yağ asitlerinin mono ve digliseritleri, bitkisel yağ asitlerinin poligliserol esterleri, sorbitol, kakao tozu, peynir altı suyu tozu... Altı üstü kek diyecekler neden pakette kimya dersi veriyorlarsa? Hem benim annem peynir altı suyu tozu denen saçma şeyden kullanmaz ki. Iyyy, nasıl yiyoruz bunları? Aslında tadı güzel, ama böyle şeyleri okuyunca iğrenç gibi geliyor. Kimse okumuyor bunları benden başka! Biliçli tüketici olmak bi başka canııııııım....''

''Onlar gerekli olmasa yazılmazdı Baekkie.''

----------

Televizyonda drama izliyordunuz. Baek yine saçma aşk hikayesi yüzünden hıçkırıklara boğulmuş, karakterlere direktif yağdırıyordu. Dizi süresince tüm oyuncuların ne kadar repliği varsa, Baek'in tek bölümü izlerken saydırdıkları o repliklerden daha uzundu.

''Seni yaşlı cadı! Nasıl ayırırsın onları! Tabi kalbin kurumuş senin, ne anlarsın ki aşktan... Peki o salak kıza ne demeli? Niye hemen süklüm püklüm olup boyun eğdi?! APTAL! Sevdiğin çocuktan nasıl vazgeçersin! O senin için yaşlı cadıyı bile karşısına almışken hemde! Git kendi sümüğünde boğul!'' Yavaşça başını dizlerine koyup ağlamaya devam etti. Saçlarını okşarken mırıldandın.

''Hepsi kurgu baekkie, gerçek değil bunlar...''

*FLASHBACK SONU*

Bunları düşündükçe kendine öfken artmıştı. O senin için çabalarken sen ağzını açmaya bile zahmet etmiştin. Onun neler hissedeceğini düşünmeden.. Duvara konuşmuş gibi hissetmişti muhtemelen, ve yalnız. Bu bir anlık tepki değildi, 4 ayın birikmişiydi.. Baek seni kırmamak için, tıpkı küçük bir çocukken yaptığı gibi içine atmıştı. Yeniden hıçkırarak ağlamaya başladın. Yüzünü dizlerine gömmüş hıçkırarak ağlarken kapıda bir anahtar sesi duydun. Sonra da salona doğru gelen usul adımlar. Kafanı kaldırmamıştın hala, ama Baek'in koltuğa oturduğunu duyabiliyordun. Kafanı kaldırdığında onun da sana üzgün bir şekilde baktığını gördün. Koşarak, koltukta oturan Baek'in kucağına atladın. Kollarını boynuna sarmış hıçkırarak ağlıyordun. Daha sonra sırtını sıvazlayan elleri hissettin, Baekhyun'un güzel elleri...

''Baekhyun çok özür dilerim! Ne kadar aptal olduğumu yeni fark ettim! Sen benim için çabalarken ben bunu bile göremeyecek kadar aptaldım! Sen hep benim yanımdaydın... Sen yokken bu ev çok sessiz Baekkie... Bir mezar kadar sessiz... Sen yokken eski karanlığıma döndüğümü hissettim... Ne olur bir daha beni bırakıp gitme! Bağır, çağır, vur, kır ama susma ne olursun... Beni kendi karanlığımla başbaşa bırakma Baekkie... Sen yokken nefes alamadım... Boğulacak gibi hissettim... Ben çok özür dilerim...''

Yeniden hıçkırıklara boğulurken Baek'in seni biraz uzaklaştırıp yüzünü kavramasıyla ona baktın.

''En kırıcı olan neydi biliyor musun?''

Bugünden beri ilk kez duyduğun ses, kulaklarına cennetten bir armağan gibi gelmişti. Bilmiyordun, kafanı salladın hızla.

''İlişkimiz boyunca kurduğun en uzun cümleni beni azarlamak için kurmuş olmandı...''

Yeniden hıçkırarak boynuna sarıldın. Baek tıpkı bir bebek gibi sırtını tıpışlarken, huzur verici sesiyle kulağına anlamsız bir melodi mırıldanıyordu. Aslında o anlamsız melodiler o kadar çok şey ifade ediyordu ki şimdi.. Onun sesinin, onun kollarında olmanın kıymetini o kadar güzel anlatıyordu ki... Hıçkırıkların azalıp nefesini düzenlediğinde yavaşça boynundan ayrılıp yüzüne baktın. Kızarmış gözlerin ve burnuna acıyla bakıyordu, tüm şefkatini hissedebiliyordun, iliklerine kadar...

''Baekkie...?''

''Hmmm?''

''Kkaebsoooong...'' (Özür dilerim)

''Ohh Kkaebsong....'' (Önemli değil)

''Baekhyunnie...?

''Hmmm?''

''Kkaebsong...'' (Seni seviyorum)

''Bende, Kkaebsong...'' (Bende seni seviyorum)

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi