4-Arkadaş Mıyız?

A REAL HERO [YOU]

Alman usulü ödemeyi teklif edince, Hyungwon'un ters bakışlarına maruz kalmıştın. Kucağında Siwoo varken zorlansa da, tuhaf bir şekilde rahat da görünüyordu. Sanki bunun için yaratılmış gibi, kucağında çocukla hesap ödemek vücudunun doğal bir refleksiymiş gibi. 

"Hesabı erkeğe yıkan kadınları sevmem oysa. Senin yüzünden onlardan biri gibi oldum." diye homurdandın. 

"Ben de sevmem." dediğinde şaşkın ve utanmış bakışlarını ona çevirdin. "Şakaydı. Hem hesabı bana yıkmadın ki. Unuttun mu? Taksi parasını sen ödemiştin." 

Derin bir nefes alarak önüne döndün. "Bir an için yerin dibine geçtim." 

"Böyle ufak şeylere takılmamalısın. Arkadaşlar böyle yapar." 

"Arkadaş mıyız ki?" 

"Bilmem, değil miyiz?" 

"Soruya soruyla karşılık verme." gözlerini devirdin. 

"Üstünde hiç düşünmedim ama... Bir şekilde birlikte vakit geçiriyoruz, ortak noktalarımız var, üstelik bir süre de aynı evde kalacağız. Bunlar bizi arkadaş yapar sanırım." 

"Benim arkadaşlık anlayışımın kapsamına neler girdiğini bilseydin, acaba yine de arkadaş olmak ister miydin benimle?" 

"Korkmam mı gerekiyordu?" gözlerindeki şeytani parıltıyı fark etmemişti anlaşılan. 

"Korksan iyi olur." 

*** 

"Sence hangisi?" elinde tuttuğun beş ojeden hangisini seçeceğini bilemediğin için,  Hyungwon'dan fikir isteme gafletine düşmüştün. 

"Bunların hepsi aynı değil mi?" 

"Aynı olsaydı..." şişelerin altlarını ona çevirdin. "Hepsinin numarası farklı olmazdı." 

"O zaman ben renk körüyüm." 

"Bak bu doğru işte." karar veremediğin için hepsini sepete atmıştın. "Unutturma, aseton da alacağım." 

"Aseton... Tamam." 

İçinden onun bu saf haline kıkırdayarak, rujların olduğu kısıma geçtin. Zavallı Hyungwon ve kucağında uyuklayan Siwoo da peşinden. 

"Bu kısımda sana daha çok ihtiyacım var aslında." elinde iki tane likit mat ruj vardı. 

"Aslına bakarsan bunların arasında da pek bir renk farkı göremedim." 

"Merak etme. Gözlerinden hayır yok, bu yüzden dudaklarını kullanacağım." Testerı açarken, gözlerinden geçen korku dalgasının keyfini çıkardın. "Dudakların büyük olduğu için birkaç renk deneyebilirim." 

"A-ama... Ya çıkmazsa?" 

"Hyungwon... Sen zeki bir genç adamsın... Söyle bakalım... Sence kadınlar değişmeyen bir şeyi bu kadar sever miydi? Yani istediği zaman kurtulamayacağı bir şeyin mahkumiyetini kabul eder miydi? Evlilik ve çocuk yapmak hariç. Bu ikisini hala anlayabilmiş değilim." 

"Siliniyorsa... Tamam o zaman." 

*** 

Rujun fırçası Hyungwon'un pofuduk dudaklarını hafifçe çökerterek rengini bırakıyordu. Makyajı deli gibi seven yanın, bu görüntüyle kendinden geçiyordu adeta. Özellikle de Hyungwon'un şapşal bakışları 'bu renk nasıl oldu?' der gibi bakarken. Dördüncü renkten sonra -verdiğin talimatla öğrendiği- işine alışmış ve ruju sürdükten sonra dudaklarını birbirine bastırarak yapışkanlığını ve kuruma hızını bile ölçer olmuştu. 

"Vazgeçtim." elindeki testerları standa bırakıp, Hyungwon'a ıslak mendil uzattın. "Almıyorum hiçbirini." 

"Neden ama? 16 ile 25 numarayı sevdiğini söylemiştin?" 

"Senin dudakların güzel olduğu için güzel durdular çünkü. Benim dudaklarımda işe yaramaz." dudaklarını silen masum gence döndün aklına gelen soruyla. "Hyungwon? Dudakların doğal mı?" 

"Ne?" gözleri de en az dudakları kadar büyüktü şimdi. "Doğal tabi ki! Neden sordun?" 

"Dolgu falan yok yani?" parmağınla dudağını yokladın. "Gerçi böyle anlaşılmaz bu. Eve gidelim detaylı inceleyeceğim mimik çizgilerini." 

Hyungwon dudağında gezinen parmakla ürpermişti. "Sana yalan borcum mu var? Neden inanmıyorsun?" 

"Belki de üç kişiye yetecek kadar dolgun olan dudaklarını kıskanıyorum? Ruj bile süremeyen dudakların bu kadar büyük olması haksızlık." omuz silktin. "Neyse, şunları ödeyip çıkalım." 

"Aigooo... Ne tatlı bir çift..." hemen arkanızdan gelen sesin muhatabı siz olmalıydınız. Döndüğünüzde permalı bir ajumma ile karşılaşmıştınız. 

"Ajumma... Biz evli değiliz." diye açıkladı Hyungwon, biraz mahcup görünüyordu. 

"Demek evlenmeden peydahladın bu çocuğu? Demek bu güzelim kızı bir bebekle ortada bıraktın? Püüü, boyun posun devrilsin! Yazıklar olsun, kalıbından utan!" öfkeli ajumma vitesi boşa alınmış araba gibi laf saymaya başlamıştı. 

"Ajumma... Yanlış anladınız." araya girme gereği duymuştun, çünkü deyim yerindeyse Hyungwon her cümlede yerin dibine geçiyordu. "Bu bebek benim yeğenim. Ben teyzesiyim, o da amcası. Annesi ve babası cenaze için şehir dışına çıkmak zorunda kaldılar. Tek akrabası da biz olunca..." 

"Baştan desenize canım..." ikiniz de kadına dumur olmuş ifadelerinizle bakıyordunuz. Nefes bile almadan teoriler üretip sizi suçlayan kendisiydi oysa. Açıklamaya fırsat mı vermişti sanki? "Ben de böyle aşık bir çift görünce mutlu olmuştum." 

"Dışarıdan aşık mı görünüyoruz?" diye sordun. 

"Yavrum, daha demin şurada çocuğu maymuna çeviren sen değil miydin? Gıkı çıkmadı çocuğun. Aşık olmasanız neden yapsın?" 

"Maymun biraz ağır oldu sanki..." diye mırıldandı Hyungwon. 

"O biraz fazla sabırlıdır... Siwoo'nun tüm çirkefliklerine rağmen akıl sağlığını koruyabilmesi takdire şayan bence. Mesela ben 24 saatte havlu atmanın eşiğinden döndüm." Melek gibi duran Siwoo, iddialarının asılsız görünmesine neden oluyordu. Dışarıdan bakan kimse bu çocuğun, yangın alarmı gibi kesintisiz halde ağlayabileceğine ihtimal vermezdi. 

"Anlaşıldı..." ajumma ikinize de bilmiş bir tavırla bakarken bıyık altından gülüyordu. "Ben anlayacağımı anladım." 

"Bağışlayın ama, neyi anladınız?" Hyungwon sordu bu defa. 

"Basbaya sizi baş başa bırakma planı yapmışlar işte! Eh madem öyle, evlenin de bu bebek gibi tatlı bir bebek yapın siz de. Yeğen sevmek onların da hakkı!" 

Hyungwon adeta bordoya dönerken, ortamdan kaçmak için unuttuğun asetonu bahane edip rafların arasında kaybolmuştu. Aslında uzun boyuyla kaybolması kesinlikle mümkün değildi, bacaklarını iki yana açarak saklanıyordu muhtemelen. O apar topar gidince, ajumma kolunu tutmuş ve 'hayat dersi verme' pozisyonu almıştı. 

"Bak kızım... Böyle çocuk kaçırılmaz. Hem yakışıklı, boylu poslu, sabırlı; hem de kucağına çocuk yakışıyor. Evlenirseniz elini sıcak sudan soğuk suya sokmaz. Yüzünde o baba şefkati var. İyi bir aile babası olur, tecrübelerimden söylüyorum. Benim hayırsız kızımın karşısına çıkmadı ki bunun gibi bir tane... Ah ah... Neyse, iyi akşamlar size. Dediklerimi unutma sakın." 

Kadının dükkanı terk ettiğini gören Hyungwon derin bir nefes alıp saklandığı yerden çıkmıştı. 

"İşte aseton." 

*** 

"Teşekkür ederim." uzattığın fincanı aldı Hyungwon. Gece yarısına iki saat vardı daha, Hyungwon Siwoo'yu ayağında sallıyordu. Yeşil çay yapmıştın kendine, o ise sert olmayan bir kahve istemişti. Uykusunu kaçırmamak için sütü bol, yumuşak bir kahve yapmıştın. Yeni aldığın ojelerini ve asetonunu da alıp yanına oturdun. Siwoo'nun göz kapakları uykuyla mücadele halindeydi, bu yüzden fısıltıyla konuşmaya başladın. 

"Şu ajumma... Senin için neler söyledi hiç merak etmiyor musun?" 

"Bir şey mi söyledi?" o faciayı unutmak istiyordu aslında. 

"Senden çok iyi aile babası olurmuş." kıkırdadın. "Aslında ben de ona hak veriyorum. Baksana şu haline..." 

"Bu sadece Siwoo'ya özgü bir durum. Onu ilk gördüğüm zamandan beri çok seviyorum. Yaptığı her hareket bana tatlı geliyor. Onu iyi tanıyorum, bu yüzden rahatım." omuz silkip kahvesine uzandı yeniden. 

"Teyzesi olmama rağmen aynı şeyleri hissedemiyorum. Belki de bu, senin doğandaki babalık içgüdüsündendir. Yani yeteneğin var... Hiç baba olmak istemedin mi?" 

"Aslında..." elleri yanlara düşen bebeğin ellerini alıp karnında birleştirdi daha rahat uyuması için. "Siwoo ağlarken ona sarıldığımda, o an ağlamayı kesince eriyorum resmen. Kendimi çok güçlü ve güvenilir hissediyorum, ve onu koruyabilirmiş gibi... O zaman keşke benim oğlum olsa-" elini ağzına kapatıp başını iki yana salladı. "Ne diyorum ben?" 

"Siwoo gibi bir oğul istiyorsun yani." dikkatini ojelerine verdin. "Onu bu kadar sevmen çok güzel." 

"Peki ya sen?" 

"Ben ne?" kafanı kaldırıp gözlerine baktın. 

"Sen hiç anne olmak istedin mi?" 

*** Bölüm Sonu ***  
 
Biliyorum uyuyorsunuz ama bitince atmak istedim.  

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
icequeenhera
#1
Chapter 7: Ühü.. Bitti... Yeni kurgular bekliyorem yazar
icequeenhera
#2
Chapter 7: Evet fazla utanmazımdır
icequeenhera
#3
Chapter 1: Gökkuşağı kusmak ksmsksmsmmzmsm