13.BÖLÜM - Black

You're Worth Everything
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; leecrannie

Çeviri; SeKaism

Y/N: Uyarı! Cinsel içerik, karanlık/üzücü tema? (lütfen okurken dikkatli olun)

 

- - B A E K H Y U N - -

 

Biz giderken yolda birkaç tane araba olduğu için eve gelmek çok daha kısa sürmüştü.

 

"Bunların hepsini ne zaman planladın?" O arabayı binanın bodrum katına park ederken sordum.

 

Yüksek sesle kıkırdadı. "Doğrusu bu öğlen sadece. Hafta sonu için ne yapsak diye düşünüyordum ama sahile gitmekle sonuçlandı, sanırım. Böyle dürtüsel hareket ediyorum."

 

"Yani sınıfta ders dinlemek yerine tüm bu zaman boyunca kafanda plan mı yapıyordun?"

 

"Karşılığında suçlanıyorum," dedi, utangaçça gülümsedi. "Ama seni mutlu etmek için yaptım bu yüzden değdi."

 

Son derece etkilenerek gülümsedim. "Bunu yapmak zorunda değildin, ama teşekkür ederim. Çok eğlendim."

 

 

 

 

 

Chanyeol banyoyu ilk benim kullanmama izin vermişti bu yüzden duş alma sırası ondaydı, saçımı bir havluyla kuruturken koltukta dinleniyordum. Sevdiğim bir variety programı televizyondaydı ama derin düşüncelerim sesleri bastırıyordu. Sahilden ayrıldığımızdan beri, benim için yaptığı tüm o romantik hareketlerini düşünüyordum ama benim onun için yaptıklarımı hatırlamaya çalıştığımda, aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Alanın hep ben olduğumu fark etmiştim ve bu beni çok rahatsız etmişti.

 

Derin derin düşünmeye başladım.

 

Onun için ne yapabilirim?

 

Gözlerim, parmağıma mükemmel uyan yüzüğe sabitlendi ve kalbim bir kez daha mutlulukla kabardı. Sol elimi yüzümün önüne doğru kaldırdım, takı az önce olanları bana hatırlatırken gülümsüyordum.

"Parmağına takınca daha güzel gözüküyor."

 

Chanyeol'ün duştan çıktığını fark etmemiştim ve onu koltuğun arkasında, üstsüz ve saçlarından su damlayarak ayakta dikildiğini görünce şaşırmıştım. Hediyeye bakan beni yakalarken yüzünde gözle görülebilir bir şekilde gururlu bir gülümseme vardı.

 

"Üşüteceksin. Buraya gel, saçlarını kurutayım." Dedim, yanıma oturmasını işaret ettim. Onun yerine, bacaklarımın arasında yere oturmuştu.

 

Bundan sonra konuşmadık. Kendi saçımı kuruttuğum aynı havluyla onun saçlarını karıştırdım ve televizyondaki programa dikkatimi vermeye çalıştım, ama sonunda yine düşüncelerimde kayboldum. Her şey çok doğru hissettirmişti, sanki yanlış herhangi bir şey yapmamışım ve yapmayacağım gibi. Gün tatsız başlamıştı ama Chanyeol sonunu mükemmel yapmıştı. Dahasını istedim. Daha fazlasını yapmayı. Ben de ona bir şey vermek istiyordum.

 

Benim aksime, o ekrana odaklanmış, arada sırada bazı şakalara ve esprilere kahkaha atıyordu. Gerçekten mutlu görünüyordu ve bu beni de mutlu ediyordu. Harika hissetmiştim. --- Sanki bulutların üzerindeymişim gibi --- sanki yüksekteymişim gibi harika hissetmiştim. Bu beni heveslendirmişti.

 

Ellerimi saçından çektim ve havluyu omuzlarına bıraktım.

 

"Chanyeol."

 

"Hm?"

 

"Hadi yapalım."

 

"Neyi?"

 

"Sevişmeyi."

 

Kafasını arkaya çevirdi ve bana hafif ağzı açık bir şekilde baktı, yüzündeki şaşkınlık gün gibi ortadaydı. Konuşmaya çabaladı, tek kelime çıkmadan ağzını açıp kapattı. Ben bile şaşkın olsam da canavarlardan kaçmaktan yorulmuştum.

 

"Gerçekten mi? Şimdi mi?" Nihayet sesini buldu ve sordu.

 

Ona dikkatlice baktım ve tedbirlice konuştum. "İstemiyor musun?"

 

"Hayır, B- Ben ---" Kızarırken sesi titredi ama hemen soğukkanlılığını geri kazandı ve bana doğru düzgün baktı. "Emin misin?" diye sordu, sesi kalın ve ciddiydi.

 

Başımı salladım. Evet. "İstiyorum."

 

Chanyeol beni odasına götürdü, bu kadar ay sonrasında, çoktan odamız olmuştu. Oda komidinin üzerindeki lambanın sarı ışığıyla loştu. Hiç acele etmedik. Her hareket yavaş ve dikkatliydi. Yatağın ayakucunda durduk, yüz yüzeydik ve birbirimizin gözlerine dikkatlice bakıyorduk. Zaten başından beri üstsüz olduğu için göğsünün aralıklarla hızlıca inip kalktığını fark edebiliyordum. Muhtemelen benim kadar gergindi. Eli pantolonun beline gitti, aşağıya çekiştirdi ve kumaşı bacaklarından kaydırdı, baksırını üzerinde bıraktı. Ben de onu takip edip eşofman altımı yavaşça aşağıya itip baksırımı üzerimde bırakırken göz temasımız hiç kesilmemişti.

 

Ben derinlemesine bakarken, birden uyluğumdaki yaraları hatırlamam yerimde hafifçe kıvranmama ve kendimi hazırlamama neden oldu. Çenemi tuttu ve dudaklarıma hızlı bir öpücük bıraktı, muhtemelen aniden rahatsız hissetmemi sezmişti.

 

"Hadi uzanalım," çok sessiz bir şekilde konuştu, sanki odadaki sessizlik kutsalmış gibi.

 

Yavaşça yatağa ilerledik ve o üzerime emekleyip aynı zamanda kapalı olan kollarım boyunca ellerini gezdirirken ben sırtımı yatağa yaslamıştım. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Yapabilirim.

 

Gözümü açtığımda, yüzü benden inçlik uzaktaydı ve dirsekleri kafamın her iki yanındaydı. Kollarımı boynuna doladım, onu daha da yakına çektim ve dudaklarını yakaladım, dillerimiz bir anlığına birbirine değerken nanenin tadını aldım. İlk geri çekilen oydu, yumuşakça gülümsüyordu ve bir eliyle alnımdaki saçları çekiyordu. Başparmağı kibarca elmacık kemiğimi okşarken diğer eli çenemi özenle kucaklamıştı.

 

 

 

 

 

Bana olan bakışı başımı döndürüyordu ama bedenin bedenime değdiğini hissetmek dahasını istememe neden oluyordu. Uzun kollu gömleğimin altına eli kaymadan, soluk cildimi açığa çıkarıp cildimde hareket etmeden önce eli yavaş yavaş gövdemden aşağıya iniyordu. Dudaklarımız tekrar birleşti ve daha fazla tutkuyla daha uzun öpüştük, nefesimiz kesilene ve tekrar ayrılana kadar dillerimiz birlikte dönüyordu. Çok kısa bir süre sonra, eli karnımın ve göğsümün her yerinde gezinirken nefesimizi toplayıp tekrar öpüşmüştük. Göğüs ucumu sıyırıp geçtiğinde öpücüklerin arasında inledim ama bu, karşılığını memnuniyetle verip onu daha sert öpmeme neden olmuştu.

 

"Bundan kurtulalım." Gömleğimin kenarını kaldırırken nefes nefese mırıldandı Chanyeol. Bilinçsiz hareketimle onu durdurmak için elimi çekmem her ikimizi de şaşırtmıştı.

 

Yapabilirim.

 

Daha önce yaralarımı zaten öpmüştü ama nedense böyle bir yakınlıkla açık kalacak olmanın gerçeği cildimi hala karıncalandırıyordu. Açık uyluğumdaki yaraları görebilsem de gömleğimin altındakilerinin daha da kötü olduğunu biliyordum. Aniden, yaralarımı ona göstermekten çekindim.

 

"Önce lambayı kapatalım." Diye mırıldandım, sesimdeki rahatsızlığı mümkün olduğunda saklamayı denedim. En azından ışık olmadan, yaralarımı çok net göremezdi.

 

İsteğimi duyunca, bana nazikçe baktı ve tekrar yanağımı kavradı. "Neden? Seni görmeme izin ver." Sesindeki endişe yüzüne de yansımıştı, neredeyse beni yumuşatıyordu. Neredeyse.

 

"Lütfen?" Yalvardım.

 

Bir inç bile hareket etmedi. Konuşmadan bana sadece bakarken bir süreliğine eli yanağımda oy

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet