Chapter 5

The Wolf and The Moon [YOU]

Başladığın gibi, usul usul ayrıldın dudaklarından.

"Madem öyle... İyi olman için tüm gücümle çabalayacağım."

Battaniyeyi kaldırıp yanına kıvrıldın. Göğsüne çektin başını. Parmakların saçlarında kaybolmuştu bile. Bütün gece yüzünün her bir köşesini sevip, kulağına sevgi sözcükleri fısıldayacaktın.

***

Yattığın pozisyonda uyuyakalmıştın, günün ilk ışıkları içeriye dolarak uyuyabileceğin karanlığın son kırıntılarını da söküp almıştı.

Aklında ilk beliren şey Mingyu olmuştu.

Hafifçe doğruldun yüzünü görmek için. Gerçi buna gerek yoktu. Beline sıkıca dolanmış kollarıyla uyuduğuna göre enerjisi normale dönmüştü, düzelmişti.

"Şükürler olsun." başını biraz daha kendine bastırıp saçlarını öptün.

"Öpücükten sonra iyi olmuştum zaten." dedi mırıl mırıl.

"Onun için mi ölü gibi yatıyordun?!" sitem ettin. "Madem iyi olmuştun, niye uyanmadın?"

"Benim için çabaladığını görmek iyi hissettirdi de ondan." kıkırdadı. "Dur bakayım, gece ne diyordun sen? 'Mingyu, sevgilim' miydi neydi o?"

"UTANDIRMASANA AHLAKSIZ!" sırtına bir tane yapıştırdın. "Bırak beni! Vantuz gibi de yapışmışsın hemen!"

"Ne yapayım, sevgili eşimden aşk dolu sözler duymak için ölümün eşiğinden dönmem gerekiyor... Ben de tadını çıkardım, fena mı?"

"Bana bunu açıklaman lazım. Dün gece neler oldu? Niye öyle halsiz düştün?"

"Çok basit. Bağ yüzünden."

"Nasıl çalışıyor bu bağ?"

Mingyu'nun aklına çaresizlikle elini kesmeye çalıştığın o an geldi. Gözünü açıp, gördüklerini algıladığı o kısacık iki saniyede hissettiği... Kalbi sıkışmıştı aniden, onun için böyle bir şey yapacağın aklına bile gelmemişti.

"Kanın işe yaramazdı, çünkü yaralı değildim. Gerçi yaralı olmuş olsam bile, kanın beni iyileştirecek kadar güçlü değil."

"Öyleyse sevgim?" dedin umutla yüzüne bakarak. "Bu muydu işe yarayan?"

"Küçücük bir öpücüktü... Enerjimi kazanmama yetmez ama ölümden dönmemi sağladı. Çünkü hiç gücüm kalmamıştı."

"Yani... Seni tamamen..." boğazın kurumuştu aniden. "Gücünü kazanman bana mı bağlı?"

Neşeyle kıkırdadı. "Ne o? Söylemeye utandın mı yoksa? Dün gece beni öperken hiç de utangaç görünmüyordun?"

"Utanmadım tabi ki... Suni tenefüs gibi bir şeydi, duygusal anlam yüklemediğim için utanmama da gerek yok."

"İlk öpücüğüm derken duygusal anlam yüklemedin yani?"

"Bana bak Mingyu..." bu kadar yeterdi, madem iyileşmişti artık uyanma vaktiydi. "Belimi kırmadan kalkmam lazım, mengene gibi yapışmışsın. Açım ben aç. Karnım sırtıma yapıştı zaten." 

"Pekala, ben hallederim. Ama önce ufak bir enerji takviyesi..."

Seni kollarının arasında oyuncak bebek gibi çevirmesi zor olmamıştı. İhtiyacı olan enerji takviyesi için dudaklarını esir almıştı.

***

Günler günleri, haftalar haftaları kovalamıştı. Seni arayan soran yoktu. Bu duruma biraz bozulsan da, Mingyu ile burada güzel zaman geçirdiğin için sorun etmiyordun.

Mingyu demişken...

Bu şapşal kurt, kelimenin tam anlamıyla aklını başından almıştı.

Görünüşte karizmatik olsa da, içi tam bir sevgi yumağıydı. Şarj olma bahanesi ile sık sık öpücüklerini çalar olmuştu, hatta bazen bu öpücükleri nefes kesici bir noktaya kadar taşıdığı da olmuştu. Ama senden bir işaret gelmediği için, çizgiyi hiçbir zaman aşmamıştı.

Aslında senin iznine ihtiyacı yoktu, eğer sana karşı duyguları olmasaydı ilk dolunayda çoktan seni mühürlemiş olurdu. Mühür tamamlandığında sen ondan nefret bile ediyor olsan, vücudun asla aklın ve mantığınla hareket etmeyeceği için her dokunuşunda hipnoz olmuş gibi ona teslim olmanı sağlardı zaten. Ama böyle bir ruh hali senin için iyi olmazdı. Zaten o da eşine isteği dışında dokunmayı alfa gururuna yediremezdi.

Sen de ona giderek aşık olduğun için, bazen bu öpücükleri o sormadan veriyordun. Gözüme güçsüz göründün bahanesi ile, sevimli kurdu öpücüklere boğmak seni de çok mutlu ediyordu.

Ancak bu böyle gidemezdi.

Konuyu Mingyu'ya açmak için uygun fırsatı kolluyordun. Aradığın fırsat akşam saatlerinde ayağına gelmişti.

Camdan yine kar fırtınasını izliyordun, Mingyu gelip sıkıca sarılmıştı sana. Onun bedeninden yayılan sıcaklık kadar huzur veren hiçbir şey yoktu.

"Mingyu..." camdaki yansımasına baktın, dolaylı bir göz teması kurmak için. "Ne zamana kadar devam edecek böyle?"

"Kar mı?" diye sordu ima ettiğin şeyi anlamadığı için. "Bahara kadar aralıksız yağacak."

"Öyle değil... Biz... Sonsuza kadar burada mı kalacağız?"

"Gitmek mi istiyorsun?" dedi dudaklarını bükerek. Onca zamandan sonra böyle bir şeyi duyunca bozulmuştu doğal olarak.

"Evet, istiyorum. Ama seninle." gülüşü yeniden yüzüne dönmüştü. "Ailem beni öldü zannetsin istemiyorum. Aylardır izimi bile bulamadılar, kimbilir ne haldelerdir. Ayrıca bir işim vardı, belki de çoktan ilişiğim kesildi... Birkaç gündür uzun vadeli planlar yapıyorum ama... Burada olmak... Başlı başına bir engel."

"Neymiş o planlar, merak ettim?"

"Seni ailemle tanıştırmak... Eminim başta garipseyecekler. Elbette onlara gerçeği değil, olması gerekeni anlatacağız. Yani kış tatilinde kayak yaparken tanıştığımızı ve yıldırım aşkına tutulup aynı hızla evlenmek istediğimizi..."

"Evlenmek mi istiyorsun?" omuzlarından tutup çevirdi kendine. "Zaten eşim değil misin?"

"Mühürlü değiliz." dedin gözlerine bakarak. "Yani hala resmi olarak eşin değilim. İnsanların dünyasında da bu böyle. Birbirimize karşı hissettiklerimiz önemli olan, bunlar sadece prosedür kısmı."

"Ben de öyle düşünmüştüm." sıkıca sarıldı yeniden. "Sen benden kilometrelerce uzaktayken bile sana bağlıydım. Önemli olan bağımız..."

"Senin için zor mu yoksa... Bilmiyorum, ben sadece kendi açımdan baktım. Eğer burada yaşamamız gerekiyorsa burada kalalım."

"Aslında burada da rahat değiliz..." derin bir nefes aldı. "Benim çok garip arkadaşlarım var."

"Garip... Derken?"

***

Garip derken ne demek istediğini anlamıştın... Çünkü şu an salonda, Mingyu hariç 12 vahşi hayvan vardı. Daha doğrusu Tanrı...

"Aslan olan Seungcheol... Kar tilkisi Wonwoo... Leopar Hansol... At ve Yılanı tanıyorsun zaten, Seokmin ve Minghao... Allı turna Jeonghan. Geyik Jisoo... Kara panter Junhui, Beyaz Kaplan Hoshi... Kar baykuşu Jihoon, papağan Seungkwan ve Su samuru Dino..."

Salon bir hayvanat bahçesi gibiydi, ancak hepsi insan formuna döndüğünde yakışıklılar cennetine dönmüştü        

Salon bir hayvanat bahçesi gibiydi, ancak hepsi insan formuna döndüğünde yakışıklılar cennetine dönmüştü. Gözlerine inanamıyordun.

"Yavru kurtları duyurmak için mi topladın bizi." dedi Seokmin. Yılan ona sus dercesine kolunu ısırmıştı, camdan atıldığı günü yeniden yaşamak istemiyordu.

"Biz evleniyoruz." dedi Mingyu. Hepsine tek tek baktı. "Evlendikten sonra çat kapı rahatsız edilmek istemiyorum. Özellikle de sen Seokmin. İpini koparıp koparıp gelme."

Salonda bir kahkaha tufanı kopmuştu.

"Bu yüzden size eşimi tanıştırmak istedim. Zaten kim olduğunu biliyorsunuz ama olsun."

"Düğün ne zaman?" diye sordu Jisoo.

"Daha aileme bile tanıştırmadım ama... Mümkün olan en kısa zamanda diyebiliriz."

"Amca olma yaşım geldi de geçiyor bile! Lütfen beni çok bekletmeden minik yavru kurtları kucağıma verin, olur mu?"

"Baba olma yaşın da geldi Seokmin." dedi Seungcheol. "Bir an önce eşini bulman gerekiyor."

"Haklısın Hyung. Ben de güzel ve zeki bir eş bulup Mingyu gibi karşınıza çıkmak istiyorum. Hem Mingyu şehirde olursa bizim de bir ayağımız şehirde olur ve yengenin arkadaşlarından-"

"Bu atın kafasından yaşamak istiyorum ben de." allı turna Jeonghan söze girdi. "Yeni evliler rahatsız edilmez demedik mi az önce?"

Grup birden bire hararetli bir tartışmaya girerken Mingyu sana bakmıştı arkadaşlarından biraz utanarak. "Demiştim."

***

Her şey beklediğinden de kolay olmuştu. Ailen seni kazadan sonra çok aradığını ancak gelen mektuptan sonra içlerinin rahatladığını ve aramayı bıraktıklarını söylemişti. Düğünü de küçük bir organizasyon ile halletmiştiniz. Birkaç arkadaş ve birkaç akraba, en mutlu gününüzü paylaşmak için ideal sayı.

"Mektup mu? Ne mektubu?" Mingyu renkten renge girerken bahsi geçen mektup eline ulaşmıştı.

'Sevgili anneciğim ve babacığım,

Hayatımın  aşkıyla rüya gibi bir tatil yapıyorum. Beni merak etmeyin, hiç olmadığım kadar iyiyim.

Sevgiler,

Kızınız.'

Bunun Mingyu'nun işi olduğu barizdi. Attığı tarihe bakılırsa sen kan kaybı yüzünden bilinçsizce yatarken o çoktan planını yapmıştı. Bacağını çimdikledin. Evde görüşeceğiz mesajıydı bu.

"Çok ani gelişti işte... Öyle bir çözüm buldum ben de..." Mingyu'nun yalanını devam ettirdin.

"Böyle yakışıklı bir damat beklemiyorduk." dedi annen.

"Ben de beklemiyordum ama... Kader işte anne." Mingyu böbürlenmekten arşa çıkacaktı. Zaten damatlık içinde nefes kesici görünüyordu.

"Siz artık evinize geçin, biz misafirleri geçiririz." Mingyu'nun yakışıklı arkadaşları yüzünden kimsenin gitmek gibi bir niyeti yoktu. Saat oldukça ilerlemişti, Mingyu arkadaşlarını kaş göz ile kovmaya çalışsa da çakılmış gibi oturuyorlardı.

"Teşekkür ederiz anneciğim." birdenbire saygılı efendi damat rolü kesmişti. "Müsaadenizle."

Tüm misafirlerle hızlıca vedalaştıktan sonra, düğünün yapıldığı otel bahçesine çıkmıştınız. Sizin için özel bir düğün süiti tahsis edilmişti. Soğuk bir ilkbahar gecesiydi.

"Üşüdüm." annenin son anda sırtına attığı şala sarındın.

"Ben seni ısıtırım." dedi Mingyu sırıtarak.

"Edepsiz." kıkırdadın bu haline.

"Hem bu gece dolunay da var, farkındasın değil mi?"

İkiniz de başınızı kaldırıp gökyüzüne baktınız.

"Ne kadar parlak..." dedin hayranlıkla.

"Sen ondan daha parlaksın." Mingyu bir anda seni kucağına alıvermişti. "Güzel olduğun kadar yavaşsın da. Bu kurt kaç dolunay bekledi bu geceyi biliyor musun?"

*** SON ***

VE BİTTİ...

ŞÜKÜR FİNAL YAPABİLDİM AĞAĞAĞAĞAĞA

Umarım beklediğinize değmiştir :3

Yorumlar için pusudayım *.*

Sevgili Caratbundeul nerelerdesiniz? Oy veriyorsunuz ama çok sessizsiniz. Belki yeni tanıdığınız bir yazarım, bu yüzden çekiniyorsunuz ama lütfen çekinmeyin. Daha bir çok Seventeen projesinde görüşeceğiz :') O yüzden tanışalım şimdiden :3

Ask.FM'e her daim bekleriz :')

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
cattleya3 #1
Chapter 1: uygulamayı hala anlayamadım ama hallederm sldlfldls
cattleya3 #2
Chapter 1: yaa kendimi garip hissediyorum sanirim wattpade uzun bi ara vermeden once senin elinden okudugum son ficti 🥺 ay hautemm dilini nasil ozlemisim yaaa ♥️♥️ wattpadde yerin çok belli 😭😭
icequeenhera
#3
Chapter 1: Hayattaki şansım: ilk üç paragraf
icequeenhera
#4
Karma puanım yetmediği için yorumlayıp okuma yapcam bunu da sırf yorum olsun diye yazyom sksjskj