6. Bölüm

Shoelaces
Please Subscribe to read the full chapter

Baekhyun bunun karma olduğunu düşündü, orada dururken, ağırlığını kapıya yaslamış, bütün o koşmadan sonra kızarmış yüzünden aşağıya ter damlaları akıyordu. Olmalıydı, çünkü durum aynıydı, aynı zamanda çok farklı, ve çok acıtıyordu.

Kapının açıldığını duydu, ve bastırılmış sesler duydu. Ardından ayak sesleri, hızlı bir şekilde odaya yaklaşıyorlardı ve-

Baekhyun, Jongdae içeriye hızla girdiğinde kapının ona çarpmaması için son anda çekilmişti, birini öldürebilecekmiş gibi bakıyordu.

"Byun," Jongdae onu orada görünce neredeyse rahatlamıştı, Jongdae onu omuzlarından tuttu. "İyi misin?" ve Jongdae'nin yüzündeki ifade sahte değildi, dürüsttü, Baekhyun yüzündeki endişeyi, suçululuğu ve siniri görebiliyordu ve ardından fark etti, hayı iyi değildi. Hemde hiç iyi değildi.

"Sanki acıtıyor," konuşmayı başardı.

Çok fazla acıtıyor.

"Jongdae," boğuk bir sesle konuştu, "canım acıyor."

Jongdae nefesin verdi. "Tamam," dedi ve yavaşça ikisini de Baekhyun'ın yatağına oturttu. "Tamam," dedi tekrar Baekhyun'ın başını göğsüne yaslayıp elleriyle saçını okşarken. Baekhyun titremeye başladığında zorla kahkaha attı. "Bu ani çöküşte ne, huh? Byun Baekhyun'ın bundan daha güçlü olduğunu sanıyordum. Daha kötüleriyle karşılaştın."

Baekhyun burnunu çekti ve başını daha çok gömdü Jongdae'nin göğüsüne, iki eliylede tişörtünü kavramıştı sıkıca " Yoruldum," sonunda konuştu. "Jongdae, çok yoruldum." Nefes alış verişi düzensizleşmişti, ve gözlerini sıkıca kapattı, ve yapabildiği tek şey tişörtü daha sıkı tutup sürekli "Jongdae" diyebilmekti.

Jongdae yatıştırıcı bir şekilde sırtını sıvazlıyor ve saçlarını okşuyordu nazikçe(Aynı Baekhyun'ın ona bahsettiği gibi, bunu seviyordu çünkü annesi de eskiden onun saçlarını okşarmış) ve Baekhyun Jongdae kendi kendine konuştuğunda duydu. "O lanet gerizekalı bunu daha iyi bir yolla söyleyebilirdi".

-

"Yani A-yla başlayan kelimeyi bıraktın, huh?"

Lu Han kahve sehpasının arka tarafında sandalyede otururken konuştu, bacak bacak üstüne atmış ve yüzünde ciddi bir eğlenme ifadesi vardı.(Eğer bu mümkünse tabi.)

Baekhyun ramenini sesli bir şekilde yerken somurtarak onu görmezden geldi.

"Ne halt ediyorsun burada, cidden?" Jongdae yanında sordu, siniri bozulmuş gözüküyordu.

"Şu çocuk çağırdı, gerizekalı," Lu Han basitçe cevapladı, samimi olamayacak kadar büyük bir şekilde gülümsemedi. "Seni burada görmeyi beklemesemde, Chen-Chen."

Jongdae kızgın bir şekilde homurdandı. "Son kez söylüyorum, Chen ya da Jongdae. Siz lanet insanların sorunu ne?"

Lu Han omuz silkti, hala sırıtıyordu. "Duizhang sana öyle sesleniyor, bizde onun peşinden gidiyoruz. Onun sözleri kuraldır, bilirsin." Sakin bir şekilde kahvesinden yudum aldı. "Oh. Bu arada, Jongdae. Ödevini bitirdin mi?"

Jongdae, Baekhyun'ın Korece ve Mandarin dilinin iğrenç bir karışımı olduğunu tahmin ettiği bir dilde küfretti.

Komikti, gerçekten, Lu Han ve Jongdae'nin birbirini Jongdae'nin hafta sonları gittiği Mandarin dili dersinden tanımaları komikti. Ve görünüşe gore Lu Han ve yarı zamanlı öğretmenlerin hepsi baş öğretmene Duizhang diye sesleniyorlardı. Ve görünüşe gore Jongdae ve diğer öğrenciler de öyleydi.

Baekhyun dürüstçe, duizhang'ın bir fetişi olduğunu bir psikologla derin ve anlamlı bir konuşma yapması gerektiğini olduğunu düşünüyordu. Baekhyun düşüncesine kıkırdadı.

Lu Han ve Jongdae tartışmayı (Jongdae tarafından) Baekhyun'a bakmak için bıraktılar. Baekhyun gözlerini kırpıştırdı.

"Ne?"

"Hiç," Dedi Lu Han anında. Ve sonra: "Gülümsemeni seviyorum. Rahatlatıcı."

"Eğer bununla neden birden gülümsediğimi ve akıl sağlığımın yerinde olup olmadığını kast ediyorsan cevabım, siktir."

"Huh," Lu Han kaşını kaldırdı. "Beni çok iyi tanıyorsun."

Baekhyun homurdandı. "Her kavga ettiğimizde bu şekilde davranarak kaçtığını biliyorsun, değil mi? Ya da rahatsız olduğun herhangi bir şeyden, cidden. Ve bunların hep seks yapmamızla sonuçlandığını?"

"Tam olarak."

Jongdae yüzünü ekşitti ve Baekhyun'a döndü. "Bu şerefsizin nasıl lanet iyi bir erkek arkadaş parçası olabileceğini düşündün?"

"Mükemmel seks," Baekhyun ve Lu Han koro halinde söylediler.

Jongdae uzun acıklı bir iç çekti. "Tekrar düşündüm de, birbirinizi hak ediyorsunuz."

-

"Aptalca bir şey yapma," dedi Lu Han bir sonraki akşam telefonda.

Baekhyun, bölünmüş uykusundan dolayı uykulı bir şekilde, zekice cevapladı. "Huh?"

"Şu anda iyiymiş gibi görünüp davranabilirsin. Aslında, hatta iyi bile olduğunu düşünebilirsin. Ama er yada geç çökeceksin. Bizde bu şekilde tanıştık, hatırlyorsun değil mi?"

Baekhyun'ın buna verecek bir cevabı yoktu, bu yüzden bir gülü güle mırıldandı ve telefonu kapattı.

-

"Seninle demek istemedim."

"O zaman kiminle? Geçen gün ki kızla mı?"

Kafasını salladı. "Bana ne istediğimi sordun. Bırakıyorum."

"...Ne demek istiyorsun?"

"Senden vazgeçiyorum. Sende vazgeçmelisin."

"Ya istemiyorsam?"

"Baekhyun." Tirek bir şekilde nefesini verdi. "Büyüme zamanı geldi, Sence de öyle değil mi?"

Yumruklarını sıktı. "Seni seviyorum."

"... Sonra görüşürüz."

-

Baekhyun son zamanlarda çok yorgundu.

Dersin başlamasına beş dakika kala uyandı ve hepsini es geçmeye karar verdi. Chanyeol'le ortak dersleriydi. Ve Baekhyun ne zaman Chanyeol'ü görmeyi düşünse kusma isteği beliriyordu. Yani görmese daha iyiydi.

Sendeleyerek yataktan kalktı, kalkarken başını kaşıdı, ve duş almaya karar verdi.

En azından yakındaki sınavlara çalışabilirdi.

-

"Artık böyle mi olacak? Her gün akşam yemeğine mi geleceksin?"

Jongdae tatsız bir şekilde, paket servisiyle gelen çin yemeklerini yiyen boynunda kravatıyla Baekhyun'ın onun olduğunu söylediği sandalyede oturan Lu Han'a baktı . Lu Han, ağzı yemekle doluyken, '"Burada bulunmayı seçerek seni onurladırdığma şükretmelisin, pislik."'in garip bir çevirisini söyledi. Ağzını kravatının arkasıyla sildi hemen ağzından bir kaç yemek kaçmayı başarınca, Lu Han her zaman pis bir yiyiciydi.

Baekhyun kıkırdadı ve Jongdae kusacakmış gibi görünüyordu.

Lu Han sesli bir şekilde yutkundu ve buğlamasından bir parçasını çubuklarıyla Baekhyun'a uzattı. "Dene bunu, çok güzel."

Baekhyun öne eğildi, dirseklerini masaya dayadı aralarında, ve bir ısırık aldı.

"Huh," yavaşça çiğnedi. "Biliyor musun, cidden öyle." Tekrar eğildi ve Luhan'ın çubuklarındaki parçanın hepsini aldı, bitirdiğinde dudaklarını yaladı, tekrar koltukta arkasına yaslandı.

"Siz tekrar birliktesiniz ve saklıyor musunuz?"

Baekhyun ve Lu Han, Jongdae'ye döndü.

"Demek istediğim. Uh," Jongdae boğazını temizledi. "Siz biraz... fazla yakınsınız?"

Baekhyun gözlerini kırpıştırdı.

"Uh. Ve öpüşüyorsunuz? Ya aradaki flörtleşmeler?"

"Jongdae," Baekhyun yavaşça konuştu "Eğer birlikte olsaydık, bilirdin. Güven bana."

Lu Han ağır basil bir şekilde başını salladı, Jongdae'ye yüzünde ki yargılayıcı ifadeyle bakıyordu. "Örneğin, biz bunların hepsini sonunda seks yapmadan yapıyoruz, eğer çıkıyor olsaydı, Baekhyun dudaklarını o şekilde yaladıktan sonra bu kadar kolay kurtulamazdı. Ve asılına bakarsan," Lu Han sırıttı, "Şu anda burada bile olmazdık. Yatak odasında olurduk. Ve sen muhtemelen Baekhyun'ın-"

"Demek istediği," Baekhyun lafa atladı, "Anlardın." Ve normal bir şekilde yemeğine döndü.

Jongdae sarsılmış gözüküyordu.

"Ve neden benim adımı kullandın ki?" Baekhyun mırıldandı. "Alttaki senmişsin gibi inliyorsun."

-

Finallere iki hafta kala, Baekhyun kütüphaneye giderken Chanyeol'e çarptı.

Chanyeol elinde ki bütün kitapları düşürdü ve Baekhyun yüzünü ifadesiz tutmak için elinden geleni yaptı. Chanyeol'e yardım etmek için yanına çömeldi, ve parmakları yanlışlıkla birbirine değdiğinde, Chanyeol görülebilir bir şekilde irkti ve geri çekildi.

Baekhyun sinir oluşunu yüzüne yansıtmamaya çalıştı ve kitapları Chanyeol'e verdi.

"Teşekkürler," Chanyeol mırıldandı ve yüzüne bile bakmadan kütüphaneden çıktı.

Baekhyun burada durmak yerine çalışmak için işe daha erken gidebilceğini fark etti. En azından göğüsündeki acıdan aklını uz

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet