Özel Bölüm

Shoelaces
Please Subscribe to read the full chapter


 

Hiçbir şey sonsuza kadar sürmezdi. Baekhyun bunu biliyordu.
 


 

Yirmi beş yaşındalar.
 

"Ölmek üzereyim, öleceğim, lanet olsu öleceğim—"
 

"Kapa çeneni."
 

Baekhyun inanamayarak Jongdae'ye döndü. "Az önce bana çenemi kapamamı mı söyledin?"
 

Jongdae iç çeker ve Baekhyun'a doğru yürür. Baekhyun'u omuzlarında tutar ve yatağın kenarına iterek oturma pozisyonu almasını sağlar. "Sakinleş, Byun." Baekhyun'un önünde durdu ve omuzlarını sıvazladı.
 

"Jongdae," Baekhyun güçsüz bir şekilde konuştu. "Öleceğim."
 

"Sadece evleneceksin, Byun."
 

"Jongdae, ben evleniyorum."
 

"Dürüst olmak gerekirse, buna hazırlanmak için dört yılın vardı. Neden şimdi çileden çıkıyorsun?"
 

Baekhyun boğuluyormuş gibi sesler çıkardı.
 


 

Bu normal bir olaydı; Yeni alınmış evlerinde düzenlenmişti, sadece yakın arkadaşlar ve aileler davetliydi, ve aslında sadece neşeli bir bahçe partisiydi, gerçekten. Sadece bir kaç kelime söylemeleri gerekiyordu, yüzükleri değiştirmeleri, ve öpüşmeleri gerekiyordu. Büyük bir olay değil. Tören büyük bir olay değildi. Bu teknik olarak bir yeni ev partisiydi sadece düğünle birleştirilmişti.
 

Büyük bir olay değil. Sadece evleniyordu.
 

Sadece hayatının aşkıyla evleniyordu.
 

"Jongdae, kusmam gerekiyor."
 

"Yine mi?"
 


 

Tören kusursuz gitmişti.
 

Jongdae ve Junmyeon, sağdıç konuşmalarının kendi yaptıkları versiyonunu saygıyla okudular. Baekhyun neredeyse yediği yemekten dolayı boğuluyordu Jongdae birden çıktıkları yolculu anlatırken çünkü Baekhyun'un, Chanyeol'ü etkileyici bir kızla öpüşürken gördüğünde kalbi kırılmıştı. Ondokuz yaşında falan olduğunu düşünüyordu. Ve bu kızdan dönemin başından beri hoşlandığınıda hatırlıyordu.
 

Chanyeol'e baktığında yüzünü ekşitmiş olduğunu gördü. Güldü ve Chanyeol'ün ayağını kendisininkiyle dürttü.
 

"Bu yüzde ne?" diye fısıldadı.
 

Chanyeol iç çekti ve Baekhyun'un elini tuttu. "Yok bir şey," diye mırıldandı. Parmaklarını birbirlerine kenetledi. "Seni seviyorum."
 

Baekhyun gülümsedi. "Bende seni seviyorum—"
 

"Ve biz öğrendik ki, Chanyeol o kızla yiyişmişti çünkü Baekhyun'un o kızdan hoşlandığını öğrenmişti!" Junmyeon'un heyecanla konuştuğunu duydu, bir kaç tezahürat ve yuhlama kazanmıştı (özellikle Lu Han ve Jongin'den).
 

Baekhyun, Chanyeol'e döndü.
 

"Savunmam; genç ve aşıktım."
 

"...yeterince adil."
 


 

Sonsuzluk avuçlarına yavaş adımlarla geldi.
 

Birlikte bir ev aldılar; basit iki katlı ve beyaz çitli bahçesi olan bir evdi. Chanyeol buna ve daha fazlasına söz vermişti, ve Baekhyun sonsuzluğun o kadar da imkansız olmadığını düşündü.
 

"Chanyeol," dedi Baekhyun bir gün akşam yemeğinden sonra bulaşıkları yıkarken.
 

"Evet," Chanyeol elindeki bulaşıkları düşürmemek için elinden geleni yaparken asık bir suratla cevap verdi.(Geçen sefer düşürdüğünde Baekhyun yaklaşık yarım saat boyunca onunla konuşmamıştı ta ki Chanyeol dizlerinin üzerine çöküp acınası surat ifadeler yapmaya başlayana kadar).
 

Baekhyun yavaşça kalçasıyla onu dürttü. "Düşünüyordum da," yüzüne yavaş yavaş yerleşen sırıtmayla başladı, "evde olan bütün odalar? Onları bir şekilde bizim yapmalıyız. Bilirsin?"
 

Chanyeol elindeki bulaşığı tezgahın üzerine dikkatli bir şekilde yerleştirirken kaşlarını çattı. "Tamam... bunu nasıl yapacağız?" Baekhyun'a döndü.
 

Baekhyun, şimdi yüzüne tamamen yerleşmiş sırıtmayla, yükseldi ve Chanyeol'ün kulağına bir şeyler fısıldadı.
 

Chanyeol kıpkırmızı kesildi ve saçma sapan şeyler söylemeye başladı Baekhyun o kadar çok gülüyorduki neredeyse elindeki tabağı düşürecekti. Sonunda sakinleştiğinde, "Oh, tabi istemiyorsan yapmak zorunda değiliz—"
 

"İstiyorum!" Chanyeol sözünü kesti. Ve dahada kırmızı oldu Baekhyun hırıldayarak gülerken.
 

"Sen tam bir—" durdu ve biraz daha güldü, gözünden yaşlar akıyordu. "Tam bir sapıksın değil mi?"
 

"Baek, ben—"
 

Baekhyun sözünü onu öperek kesti. "Bulaşıkları bitirelim ve ardından başlayalım ne dersin?" Tekrar gülümsemeye başladı ve biliyordu ki bu gülümseme Chanyeol'ü—
 

"Siktir," Chanyeol neredeyse elinde ki kirli tabağı düşürüyordu ve Baekhyun gülmemek için kendini zor tuttu çünkü gerçekten bulaşıkları hemen bitirmelilerdi.
 


 

"Bekle," Baekhyun birden nefesini verdi.
 

"Benimle dalga mı geçiyorsun zaten içindeyim—"
 

"Chanyeol," sözünü kesti, Chanyeol'ün sesini bu haldeyken duymayı sevse bile yapması gerekiyordu— "Öbür oda. Bunu olduğu—bunu olduğu gibi bırakmalıyız."
 

Chanyeol inledi and Baekhyun inlemenin güneyindeki arkadaşına ulaştığını hissetti ve 'Lanet olsun Byun odaklan.'
 

"Baek, ne demeye çalışıyorsun—"
 

"Burada seks yapamayız, tamam mı?"
 

"Pekala, peki şimdi başlayabilir miyiz?"
 

Ardından Chanyeol hareket etmeye başladı ve—
 

(Ç/N: Üzgünüm.. bende devamı olsun isterdim jdsbfh)
 


 

"Baek," dedi Chanyeol daha sonra, "Neden, peki?"
 

Baekhyun omuz silkti onu tekrar öpmeden önce. "Sadece öyle olmalı. Şimdi uyuyalım, olur mu?" Baekhyun Chanyeol'e sırıttı. "Küçük kaşığım olur musun?"
 

Chanyeol arkasını dönmeden önce kıkırdadı ve Baekhyun hemen yanına sokuldu ve kolunu çocuğun beline attı.
 

Chanyeol bu konu hakkında bir daha soru sormadı.
 


 

Chanyeol bir keresinde Baekhyun'a bahçeli bir evde yaşayacaklarına söz vermişti, çünkü bahçeli evlerin annesini hatırlattığını söylemişti. Baekhyun bu fikre fazla takılmamıştı aslında, bu yüzden fazla ümit bağlamadı.
 

Ama Chanyeol bunu gerçekleştirdi.
 

Ve hazır olduklarında Baekhyun'un kendi üzerine düşen görevi yapması adil olan seçenekti.
 


 

Yirmialtı yaşındalar.
 

"Sıçtım."
 

"Neden hiç şaşırmadım? Hemde hiç?"
 

Her zaman işten sonra akşam yemeğini yedikleri yerde oturuyorlardı, Jongdae karşısında Lu Han ise yanında oturuyordu. Hala çocukların işten çıkıp gelmelerini bekliyorlardı.
 

"Jongdae," Baekhyun mızmızlandı, biliyordu yaşıtları gibi davranmalıydı ama eland değildi fena halde sıçmıştı. "Yardım et bana."
 

Lu Han'ın "Yanında oturduğum halde umurunda olup olmadığı belli olmayan birine mızmızlandığın için alınmalı mıyım?" dediğini duydu.
 

Baekhyun inledi. "Umurumda değil, yardıma ihtiyacım var—"
 

"Bilirsin, takım elbiseli yetişkin insanların dolu olduğu bir masada aralarından birinin kız gibi mızmızlanması biraz utanç verici."
 

Bakışlarını kaldırdıklarında Sehun ve Jongin'in masanın önünde durduklarını gördüler, Jongin kocaman sırıtıyordu ve Sehun sinirli görünüyordu.
 

"Siktir oradan, Oh."
 

"Teşekküre gerek yok."
 


 

"Yani siz çocuklar...evcil hayvanlar yüzünden mi kavga ettiniz?" Jongdae yüzünü ekşitti. "Biliyor musun, bunu daha fazla yapamam. Olay sadece büyüyor ve büyüyor—"
 

"Neden evcil hayvanlar yüzünden kavga edersiniz ki?" Jongin şaşkınlıkla sordu.
 

Baekhyun iç çekti. "Chanyeol golden retriever istiyor. Bende ona köpeklerden nefret ettiğimi onun yerine kedi almasını söyledim." Kavgadan bahsedince midesinin bulandığını hissetti.
 

"Ah," Lu Han ofladı. "Klasik köpek ve kedi kavgası." Sırıttı. "Aptalca, ama gerçek. Sen ne düşünüyorsun, Sehunnie?"
 

Sehun homurdanarak katıldığını belirtti, her zamanki gibi telefona odaklanmıştı.
 

"Telefonunda neyin bu kadar ilgi çekici olduğunu gerçekten bilmiyorum resmen onun

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet