7. Bölüm

Shoelaces
Please Subscribe to read the full chapter

Chanyeol sinirli görünüyordu.

Aslında, kesinlikle çok öfkeli görünüyordu.

Chanyeol'ün nazik ve saldırgan olmayan doğasından doları, Baekhyun bu bakışı elinin parmaklarının sayısını geçmeyecek kadar az görmüştü, ve bunlardan hiçbiri direk olarak ona değildi. Tabi, Chanyeol mızmız, sinir bozucu ve hoşgörüsüz olabiliyordu, ve bundan dolayı bir kaç (çok fazla) kavga etmiş olabilirlerdi, ama bunlardan hiçbirinde Chanyeol ona bu şekilde bakmamıştı.

Baekhyun biraz gergin hissediyordu( ve belkide biraz korkmuş).

"Lu," Baekhyun nazikçe Lu Han'ı dürttü plastik poşetle. "İçeriye ilk sen gir, tamam? Ve bunuda yanına al."

Chanyeol'ün kolunu tutuşu sıkılaşmıştı, Baekhyun ciyaklamamak için kendini tutuyordu. İzi kalacağını hissediyordu.

Lu Han tereddütle poşeti aldı. Hafifçe Baekhyun'ın kolunu çekti Chanyeol'ün Baekhyun'u tutuşu o kadar sıkıydı ki ceketinin üzerinden tırnaklarını hissedebiliyordu. "Senin onunla bırakmamı bekleyemezsin," dedi Lu Han, Chanyeol'e dik dik bakıyordu.

Chanyeol, Lu Han'a bakmadı bile, onun yerine Baekhyun'a bakmaya devam etti, tutuşunu bollaştırmıyordu ve Baekhyun neredeyse sesler çıkarmaya başlayacaktı çünkü lanet olsun, canı acıyordu.

"Lu," dedi zayıf bir şekilde. "Git."

Lu Han ona biraz daha baktı kafasını sallamadan önce. "En azından gelmezsen kimi suçlayacağımızı biliyordum," diye mırıldandı Baekhyun'ın kolunu son kez sıkmadan önce sonra geri çekilde ve eve girdi.

Baekhyun iç çekti yavaşça kolunu çekiştirmeden önce. "Bırak," diye mırıldandı.

Chanyeol'ün tutuşu hala aynıydı.

"Chanyeol," Baekhyun daha sert bir şekilde çekti kolunu, "bırakman gerek."

"Ya istemiyorsam?" Chanyeol'ün yüzü ifadesizleşmişti ve Baekhyun bunun hiç bir zaman iyi bir şey olmadığını biliyordu.

Baekhyun sersemlemiş gibi hissetti. "Ne anlamda ifade etmiş olursan ol bunu, seni yumruklayacağım." Tekrar çekti. "Şimdi. Bırak. Beni."

"Hayır," Chanyeol, Baekhyun'un elini tutmaya devam ederken boş olan elini Baekhyun'un yakasından çekip kendin daha da yaklaştırmak için kullandı. "Bana az önce ne sikim olduğunu anlatana kadar olmaz." Sesi tehlikeli derecede kısıktı, ve Baekhyun Chanyeol'ün bu ses tonunu kullandığını duymayalı yıllar olmuştu, ve o zamanda iyi sonuçlanmamıştı.

Baekhyun yumruklarını sıktı. "Bu seni nasıl ilgilendiriyor?" Lanet olsun, ne zamandan beri Chanyeol bu kadar güçlüydü?

"Sadece anlat."

Baekhyun derin bir nefes aldı. "Chanyeol," dedi yavaşça, "Bırak. Sana hiçbir şey anlatmıyorum."

"Ne zamandan beri erkeklerden hoşlanıyorsun?"

Baekhyun pekiştirdi. "Seni ilgilendirmez." Kolunu faydasız bir şekilde çekti. "Chanyeol, acıtıyor."

"İyi," tutuşunu biraz bollaştırdı. "Bu sana şu anki hissettiklerim hakkında bir kaç fikir verir."

"Hissettiklerin mi?" Baekhyun acı dolu bir kahkaha attı. "Senin hislerin? Hiç benimkileri dikkate aldın mı? Zerre kadar?" Artık kolunu çekmek için zahmet etmiyordu, onun yerine direk Chanyeol'e bakmayı tercih etmişti. "Bana bu kartı oynama hakkın yok, Park Chanyeol." Boşta kalan kolu yanında sallanıyordu, titreyen elini yumruk yaptı. "Artık yok."

"Hissediyorum," Chanyeol eğildi, nefesi Baekhyun'un yüzüne çarpıyordu, "Hala hissettiğimi biliyorsun."

Ve Baekhyun yemin edebilirdi ki, Chanyeol'ün sesi neredeyse yalvarıyormuş gibi çıkıyordu.

Chanyeol onu çekip sert bir şekilde öpmeye başladığında, Baekhyun dudaklarını güçlü bir şekilde ısırdı, kanatmıştı, ardından boş elini kullanarak çenesine yumruk attı.

Çünkü Chanyeol'ün lanet kararını vermesi gerekiyordu.

-

"Ne kadar süre burada kalacaksınız?" Baekhyun üç gün sonra sordu.

Jongin Sehun'la birlikte oturup televizyon izledikleri koltuktan kuzu gibi gülümseyerek ona baktı. Sehun onu görmezden geldi ve televizyon izlemeye devam etti. "Evini seviyorum," Dedi Jongin sonunda ve ardından dikkatini tekrar televizyona çevirdi.

Lu Han, yemek masasında otururken, gözlüklerini takmış hırsla bir şeyler yazıyordu leptopuna, iç çekti. "Genç olmak güzel," yazmayı bıraktı ve fincandaki kahvesinden büyük bir yudum aldı devam etmeden önce. "Yemin ederim, bu yazma şeyinden o kadar nefret ediyorum ki birilerini becerebilirim." Baekhyun'a döndü ve sırıttı. "Yardım etmek ister misin?"

"Yaşlı bir sapık gibi konuşmayı bırakta işine dön," Jongdae karşısında mırıldandı, gözleri okuduğu kitaba odaklanmıştı. Jongin ve Sehun ekrandaki karakterlerden biri ölünce çıkardıkları gürültüde gözle görülür bir şekilde zıpladı. "Sıçarım böyle işe," umursamaz bir şekilde kitabı fırlattı ve onlara katıldı, sebebini anlayınca kendi itirazınıda ekledi.

Baekhyun bu sahneden nefret ediyordu.

Fazla ev gibiydi; fazla doğal. Fazla samimi.

Sonsuza kadar bunu istemekten korkuyordu.

-

Sonunda dördüde bütün hafta boyunca evde kalmıştı, ve son gün, Jongin anıların uğruna bir resim çekmek için ısrar etmişti.

Daha sonra, Baekhyun evde yalnızken, Jongin'in gönderdiği resmi görünce yüzüne yayılmaya çalışan sırıtışı engellemeye çalıştı.

Duygusal anın zayıflığıyla en iyi fotoğrafı seçti, ve duvar kağıdı olarak ayarladı.

O gece, Baekhyun huzur içinde uyudu ve belkide her şeyin daha iyi olabileceğini düşündü.

-

"Yüzün kesinlikle fazla hızlı iyileşiyor,"Baekhyun eve dönüş yollarında Chanyeol'le yan yana otururlarken boş boş mırıldandı. Yeni dönemin dersleri yarın başlıyordu.

Chanyeol küçümsedi. "Çünkü bir kız gibi vuruyorsun."

"Tabi öyledir. Zaten sende bu yüzden vurduktan sonra ölüm perisi gibi haykırdın, huh?" Baekhyun, Chanyeol'e sırıttı.

"Haykırmadım."

"Evet, haykırdın."

Baekhyun otobüste onlardan başka kimse olmadığı için biraz memnundu, otobüs şöförü hariç tabi, çünkü insanlar şu anda onlara bakıyor olurlardı. İkiside bir kavga sırasında seslerini alçak tutmayı asla öğrenememişlerdi.

"Ve dudaklarında. Baya sert ısırdığıma eminim," Baekhyun Chanyeol'ün dudaklarını değerlendirdi.

Chanyeol yüzünü ekşitti. "Bu gereksizdi. Ve neden birden bire bu kadar fazla konuşmaya başladın? Geçen sefer benden uzaklaşmak için yeterince hevesli görünüyordun."

Baekhyun yüzünü otobüsün ön tarafına çevirdi. "Çünkü biliyorumki kampüse döndüğümüz zaman hiçbir şey olmamış gibi davranacaksın. Öyle, değil mi?" Baekhyun duygusuzca belirtti.

Chanyeol cevap vermedi ve bütün yolculuk boyunca sessiz durdular.

Duraklarına ulaştıkları zaman, çünkü Baekhyun biliyordu ki Chaneyol hiç bir şey yapmayacaktı, hafifçe Chanyeol'ün eline dokundu, 'seni seviyorum' diye mırıldandı ve uzaklaştı.

Beklendiği gibi, Chanyeol cevap vermedi.

-

Baekhyun haklıydı.

Yeni dönem başladıktan sonra, Chanyeol ona bir kere bile yaklaşmamıştı. Ne zaman birbirlerinin yanından geçseler, Baekhyun, Chanyeol'e el sallama zahmetine bile girmiyordu artık. Ne fark ederdi ki?

Baekhyun tekrar yorgun hissetmeye başlamıştı.

"Sanırım başından beri talihsizdik." Dedi Baekhyun, bir gece o, Lu Han ve Jongdae bir bar masasında otururken. Bardaktaki birasını tek dikişte bitirdi ve geğirdi. "Eğer en başta eve demiş olsaydım her şey daha kolay olurdu. Ve sonra," yumruğuyla göğüsüne vurdu, "Bütün bu lanet şeyleri hissetmek zorunda kalmazdım. Hayır." Jongdae'nin içkisinide çalıp onu da bitirdi. "Şu anda mutlu bir şekilde en yakın arkadaşımı beceriyor olurdum. Siktir." Başını masaya yapıştırdı.

Jongdae yüzünü ekşitti ve garsona bir bira daha getirmesini söyledi. "Daha hafif bir şeyler alman gerektiğini düşünmüyor musun?"

Baekhyun üzüntüyle inledi ve karşısında ki Jongdae'nin elini yakaladı. "Hayır. Jongdae, yardım et bana."

Lu Han'ın yanından homurdandığını duydu. "Jongdae sana nasıl yardım edebilir ki? Chanyeol'ün içkisine ilaç katsın ve senin onunla istediğin yapabilmeni mi sağlasın?"

Baekhyun bir süre sessiz kaldı, ciddi bir şekilde düşünüyordu bunu.

Jongdae kafasının arkasına vurdu. "Hapse mi girmek istiyorsun, gerizekalı?"

-

"Eğer işler böyle yürürse, birbirinizi kaybedeceksiniz," dedi Lu Han bahar yaklaşırken.

"İlişkiyi korumak hakkında ne bilirsin ki sen?"

Baekhyun bunu söylemenin gereksiz olduğunu biliyordu, ve büyük ihtimalle Lu Han'dan özür dilemeliydi, ama çok yorgundu ve çok uzun bir gün geçirmişti ve lanet bunu söylememeliydi -

"Senden öğrendim, gerizekalı

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet