2. Bölüm

Shoelaces
Please Subscribe to read the full chapter

Baekhyun dairesini seviyordu.

Rahattı, yeterince genişti, bütün sokağı gören bir balkonu vardı (Komşularını hesaba kattıklarında pek de iyi bir şey sayılmazdı aslında.), iyi döşenmişti ve iyi bir apartmanda olması gereken diğer her şey vardı. Okul kampüsüne de yakındı, 15 dakikalık yürüme mesafesindeydi.

Ve her şeyden önce, kirası ucuzdu.

Baekhyun ev arkadaşına rağmen, Kim Jongdae, daha çok arzuları için yaşayan biri, şu an ki hayatından gerçekten memnundu. Kitap dükkanındaki yarı-zamanlı işinden hatrı sayılır miktarda para kazanıyordu, Jongdae'yle yarı yarıya ödemeye başlamadan önce bile kira (tekrar söylüyordu) ucuzdu, ve derslerinde de gayet iyiydi, ve bir çok iyi arkadaşa sahipti. (bu tartışılabilirdi tabi)

Memnundu. Gerçekten öyleydi. Hayatı güzeldi.

Olmalıydı da.

-

Hala bazenleri mesajlaşıyorlardı; hayatlarında ki yenilikleri, ilginç haberleri, yemek davetlerini, bir yerlerden duydukları komik şakaları, neredeyse her şeyi, gerçekten. Arasıra birbirlerini arıyorlardı, ama bu aramalar genellikle çok acil bir şey olduğunda yada hemen cevap vermeleri gerektiğinde oluyordu mesela Chanyeol'ün ,oldukça paniklemiş bir şekilde, Baekhyun'ı arayıp kedisini görüp görmediğini sorması gibi. Ve çok kötü sonuçlanmıştı. (Anlaşılan o ki kedi Chanyeol'ün apartmanının önünden geçen bir araba tarafında ezilmişti.)

Birbirlerine eskiden davrandıkları kadar rahat davranamıyorlardı. Ama hala baya iyilerdi. Geçen iki yıldan sonra Baekhyun buna alışmıştı. Artık en yakın arkadaşı yoktu, ama hala birbirleriyle samimi bir şekilde konuşuyorlardı. Her hareketlerindeki nezaket yapmacıklık haykırsada, hala arkadaşlıklarını korumaya çalışıyorlardı. (Tabi buna arkadaşlık deniyorsa.) Ve her şeyden önce daha kötü olabilirlerdi. Gerçekten.

Bu yüzden Baekhyun, Chanyeol yanından geçerken ona zar zor gülümseyip, nazikçe el salladığında hissettiği üzüntüye takılmıyordu.

-

"Baek?"

Baekhyun dükkanı kapatırken arkasına döndü ve Chanyeol'ün ona gülümsediğini gördü. Tereddütle gülümsemesine karşılık verdi.

"Hey."

Kilitlemeyi bitirince arkasındaki hala gülümseyen Chanyeol'e döndü. Baekhyun, bu gülümsemenin, kendisinin insanlara karşı kibar olmaya çalışırken kullandığı gülümsemelerden biri olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalıştı, çünkü şimdi Baekhyun da o insanlardan biriydi. Iki yıldır öyleydi.

Anahtarları cebine koydu ve Chanyeol'e gergince gülümsedi.

"Hala burada ne yapıyorsun? Saat çoktan on oldu." Chanyeol sordu, merak ediyormuş gibi gözüküyordu.

Baekhyun, Chanyeol'ün aynanın önünde bu konuşmanın doğal ve umursamaz gözükmesi için ne kadar uğraştığını merak etti.

Baekhyun omuz silkti, kolayca sırıttı (Çünkü Baekhyun yüz ifadelerini kontrol etmekte her zaman Chanyeol'den daha iyiydi.) "Dikatim dağılmış, ve zaten dükkanı kapatma görevi bendeydi. Saati fark ettiğimde, dükkanda kalan tek kişi bendim." O şerefsiz iş arkadaşlarının giderken onu uykusundan uyandırma ihtiyacı bile duymadığından bahsetmemişti. Onu kasiyer masasında uyurken bırakıp gitmişlerdi. Aklının bir köşesine Jongin ve Sehun'la karşılaştığında onları öldürmesi gerektiğini yazmıştı. "Ya sen? Giyinip kuşanmışsın." Dedi Baekhyun, Chanyeol'ün önü açık montundan gözüken kıyafetlerini göstererek.

"Oh bu mu?" dedi Chanyeol elini şimdi kısa ve siyah olan saçına daldırırken hafifçe gülerek (Eskiden açık kahverengiydi ve kıvırcıktı.) "Oh, aslında arkadaşlarımla ilerdeki barda buluşmak için çıktım, Eden's Morning, bilirsin tipik cumartesi gecesi."

Baekhyun cumartesi gecelerini Jongdae'yle apartmanlarındaki karaoke makinasında bağıra bağıra şarkı söyleyerek geçirirdi, ta ki içlerinden biri yorgunluktan bayılana ya da Baekhyun'ın ertesi gün işi olduğundan dolayı uyuması gerekene kadar. Ama yinede kafasını salladı.

"Evet, anladım."

Aslında pek de anlamamıştı.

"Oh! Bize katılmak ister misin?" Chanyeol sordu, Baekhyun'a ümitle gülümsüyordu, elleri cebine koydu ve ona doğru ilerledi.

Baekhyun kafasını iki yana salladı. "Nah, gerek yok, hem" sırıttı, "bu akşam için planlarım var." Eğer karaoke gecesini kaçırırsa Jongdae onu öldürürdü. "Git ve eğlen, tamam? Sonra görüşürüz." Apartmanına doğru ilerlemeye başlamadan önce Chanyeol'ün omzuna yavaşça vurdu. Chanyeol 'görüşürüz' diye mırıldandığında omzunun üzerinden ona el salladı.

Baekhyun kendini komik duruma düşürmediği için kendine teşekkür etti.

-

Baekhyun eve geldiğinde Jongdae'yi koltukta ifadesiz bir yüzle düz ekran televizyonlarında kanalları değiştirirken buldu. (ikisinin ortak katkılarıyla satın alınmıştı, Baekhyun'ın zar zor kazanılmış parasını ve Jongdae'nin sonu gelmeyen harçlıklarını kullanmışlardı.)

"Hey," Baekhyun ayakkabısını çıkarıp montunu askılığa asarken mırıldandı. Koltuğa doğru yürüdü ve Jongdae'nin yanına oturdu, hoşnutsuz bir homurdanma yükseldi ev arkadaşından. Baekhyun onu görmezden geldi ve ekrana baktı. "Ördekler hakkında bu kadar ilginç olan ne ki yüzüme bile bakmıyorsun?"

Jongdae homurdandı. "Senin çirkin yüzüne bakmaktan daha iyi." Hafifçe Baekhyun'ı itti. "Ve hiç olmamış kız arkadaşım gibi davranmayı bırak, Byun." Kanalı tekrar değiştirdi. "Ya ne olduğunu anlat, ya da çeneni kapatıp odana git ki seni görmeyeyim." Jongdae'nin, Baekhyun'ın ne zaman bok gibi hissettiğini anlaması, biraz rahatsız ediciydi. "Tabi ki konu Park Chanyeol hakkında değilse, öyleyse kendini balkondan aşağıya atabilirsin." Ya da Jongdae'nin sadace kendi meseleleriyle uğraşması gerekiyordu.

"Beni çok istiyormuş gibisin, adamım."

Jongdae omuz silkti. "Deniyorum."

Baekhyun iç çekti, elini saçlarına daldırdı, "Az önce Chanyeol'le karşılaştım." mırıldandı.

Jongdae televizyondan gözlerini çekip ona bakar. "Az önceki sözlerimin içinde bir şeyler ima eden gizlenmiş bir mesaj vardı."

"Klübe gittiğini söyledi."

"Bilirsin, açıkça balkondan aşağıya atlanamanı kast ediyordu."

"Şık giyinmişti, yani, her zaman modaya duyarlı biriydi, ama bu boyutta değildi."

"Gerçekten, gerçekten düşün Baekhyun, eminim senin gibi bir salak bile bunu anlayabilir."

"Ve saçlarını kestirmiş, bunun hakkında ne düşündüğümden emin değilim, boyatmışta."

"Sana bir ip ucu vereceğim; beni kapsıyor, senin Chanyeol hakkında konuşmanı da ve benim bunu dinlemek için olan hevesimi de."

"Demek istediğim, ders çalışması yerine klüplere gidip durmasını neden önemsediğim hakkında hiçbir fikrim yok. Kendi seçimlerini yapabilir değil mi? Bunu yapmamasını söylemek için hiçbir nedenim yok."

"Bunu çözmek için çok aptal olduğun için ben söyleyeceğim, benim gerçekten, gerçekten ama gerçekten onun hakkında bir şeyler duymak için hevesim yok. Zerre. Kadar. Yok."

"Ve geçirdiği tek gecelik ilişkilerinin sayısını duydun mu? Çok fazla."

"Gerçekten Chanyeol hakkında k

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet