8.BÖLÜM - Reconciliation

You're Worth Everything
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; leecrannie

Çeviri; SeKaism
 

Baekhyun'un gözünden;

"Hey, iyi olacağından emin misin?"

"Sadece bir ders, Yeol."

"Neyden bahsettiğimi biliyorsun."
 

Sınıfımın önünde durmuştuk, ve omzunu kaplayan, taşımak için direttiği çantamı alabilmek için bir inç yakınlaştım.

Neyi kastettiğini tamamen biliyordum. Sıradaki dersimi Jongin ve Kyungsoo ile paylaşıyordum... ve benim küçük 'hata'mdan beri(bileğinin açılması), tek bir kelime etmemiştim. Chanyeol benim yerime her şeyi açıkladıktan sonra bile.
 

"İyi olacağım."

Chanyeol bana şüpheli bir bakış attı... veya endişeli? Anlamamıştım.

"Emin misin? Çünkü bu sabah huzursuz olduğundan kesinlikle eminim. " dedi bana kaşlarını çatarak.

Onu temin etmeye girişerek ince bir gülümseme verdim ve kırışmış alnını düzeltmek için parmak ucumla alnına bastırdım.

"Sen zaten bana yardım ettin. Şimdi benim sıram ve ben de kendime yardım etmeliyim." dedim.

Bileğimi tuttu ve küçük bir kahkaha atmadan önce elimi yüzünden çekti. "Wow. Bunu senden beklemiyordum."

Omuz silktim ve daha büyük bir gülümsemeyle parladım. "Birden çıktı işte."

"Pekala..." Sırıttı ve kafamın üstünü okşadı. "..iyi şanslar, yetişkin oğlan. Prensin gelecek derste seninle görüşecek."

"...Kıro." (ya cheesy bu, banal anlamında da kullanır ama ben kıro olarak çevirdim, istediğinizle düşünün) diye mırıldandım, gülümseme dudaklarımdan hiç gitmedi.

"Alış~" Beni sınıfın içine itmeden önce cıvıldayarak fırlayıp gitmişti.
 

Hala etrafta çok fazla öğrenci görünmediğinden, sınıfın en arkasındaki her zamanki sırama oturdum ve zilin çalmasını bekledim. Kyungsoo ve Jongin hala görünmüyordu, erkenden derse girmeyi hedeflemiyorlardı. Kyungsoo ile ders başlamadan önce konuşmayı planlıyordum fakat sanırım sonrayı beklemek zorundayım.

Sıradaki dersin zili sonunda çaldı, ve öğrenciler dolmaya başladı. İkisini gördüm, ama Kyungsoo'nun bana baktığını farkeder etmez bakışlarımı kaçırdım hemen.

Kahretsin, ne yapmam gerekiyordu?
 

Faydası yoktu, gerçi. Gözlerimin kenarından, Jongin'nin sırama yakınlaştığını gördüm, Kyungsoo da yanından yakınlaşıyordu.

"Hey, Baek." Jongin zaten masamın önünde dikilmişti.

"O-oh. Merhaba."

"Şimdi daha iyi hissediyor musun?"
 

"Ne."

Avuç içim terlemeye başlamıştı. Bununla ne demek istemişti? Kyungsoo ona söylemiş miydi? Dün Chanyeol'a bunu sormayı unutmuştum.

Yoksa--
 

"Kyungsoo önceki gün iyi hissetmediğini söylemişti bana, bu yüzden evden aceleyle çıkıp gitmişsin. İyi misin?"
 

Oh.

O halde endişelenmemeliyim.

"E-evet. Önemli değildi." dedim, Kyungsoo'nun mazeretine ayak uydurarak.

"İyi öyleyse. Belki daha çok yemelisin. Sağlıklı olmak için fazla zayıfsın." dedi Jongin eğlenir bir tonda, fakat endişesini görebiliyordum.

Gerçi o başka bir şeyden endişelense de, yine de minnettardım. "Belki de." Ona gülümsedim.

Sevgilisi omzuna tek kolunu atınca, Jongin'in ifadesi değişmişti. Bana sevgiyle bakarken kafasını ona yaslamıştı.

"Ne oldu?"

"Cidden daha çok gülümsemelisin, Baek. Sana çok yakışıyor."
 

****
 

Matematik öğretmeni içeri girince ikisi de sıralarına gitti, Kyungsoo'ya tek kelime edememenin hayal kırıklığıyla başbaşa bırakmışlardı. Gözlerine bile bakamamıştım.

Onunla doğru dürüst bakışacak cesaretim var sanıyordum. Ancak az önce Jongin'in tam yanında...benim önümde durunca...paranoyağım, tekrar su üstüne çıkmıştı.

Tişörtümün kolunu kaldırarak açıp bakmayı deneyecek gibi hissettim, derimi kaplayan izleri görmek isteyerek...hareketlerimi izler, bir şey yapmamı bekler gibiyken...normal değildi. Çok güvensiz hissediyordum, çünkü herkesten umutsuzca gizlemeye çalıştığım bir şeyi biliyordu. Onu yargılıyor gibi hissediyordum ama bunun sadece kafamın içinde olduğunu biliyordum.

Daha fazla korkak bir yavru köpek gibi davranmayacağımı biliyordum. Chanyeol'a iyi olacağımı söylemiştim, bu kendime yardımcı olmama yüreklendiriyordu...ve sözümden geri dönersem kafamın içinde kendimi cidden pataklayacaktım.

Doğru. Zaten korkmam için bir sebep yoktu artık.

Öğle sırasında onunla konuşmaya karar vererek, defterimin arka sayfasında bir yaprak koparttım ve bir not karalamaya başladım.
 

"Bay Byun." Öğretmenin kalın sesiyle yerimden sıçradım.

Kafamı kaldırararak, hemen cevapladım. "E-efendim?"

"Dinlemiyor musun? Öğrencilere tahtadaki soruları cevaplamasını söylüyordum. Arkadan başlayacağız. Senden."

"O-oh."

"Buraya gel ve cevapla." Talimat verdi tahtayı işaret ederek.

Dinlemiyordum ki. Nasıl yapacağ---oh, boşversene.

Soruya baktım ve kolay buldum. İyi ki önceden çalışmıştım yoksa baya bir batırırdım.
 

Elimdeki sayfayı kavrayarak, ilerledim. Kyungsoo'nun sırasından geçerken, görebileceği şekilde ayakkabısının yanına katlanmış kağıdı düşürdüm.

Tahtadaki soruyu hemen cevapladım, ve yanımdaki öğrenci çağrılırken ben sırama geri gittim. Kyungsoo'nun bana baktığını görünce biraz şaşırsam da notumu okuduğunu hatırladım, ona küçük bir gülümseme verdim, geri önüne bakmadan önce dönerken.
 

Tamam. Üstesinden gelebilirim.
 

****
 

"Peki, Kyungsoo ne dedi?" Zil çaldığı an Chanyeol sıramda bitmişti.

Eşyalarımı toplamayı bıraktım ve ona özür diler gibi baktım. "Uh...bu konuda..."

Kollarını çaprazlayarak, bana keskince baktı. "Sakın bana... hala konuşmadığınızı söyleme?"

Suçlayan tonunu fark ederek, alelacele kalkmadan önce çantamı toparladım.

"Hayır---"

"Baekhyun."

"Ama!" Bu kadar süredir oyalandığımı anlayınca onun üzülmesinden korktum.

"Şimdi ne var?"

"Benimle görsel-işitsel odasında buluşmasını sordum..." Tahtanın üzerindeki saate bakıp duraksadım."...tam da şimdi."

"Bekle, yemek ne olacak?" diye sordu, oldukça şaşırmış görünüyordu.

"Çabuk olacağız. Sen devam et."

"Seninle gitmemi istemiyor musun?"

Kapıya yürümeye başladım, yanında onu takip ederek.

"Yeteri kadar yaptın, Yeol. Yapmak zorunda değilsin."

Koridorda durduk ve öğle arasına koşan öğrenciler çarpmasın diye kenarda kaldık. Beni içteniçe sıcak hissettiren asla başarısız olmamam için cesaretlenen o dişlerini gösteren sırıtmasıyla her zamanki gibi parladı.

"Pakala. İyi şanslar, Baek. Ve umarım bu sefer işe yarar."

Bana şans dilemesine gerek yoktu. Varlığı, dağılmış parçaları alıp birlikte tekrar yerine koymak için bana motivasyon gücünü veriyordu. O yanımdayken ne kadar minnettar olduğumu bilse keşke.
 

Ben de ona gülümsedim.

"Yarayacak."
 

****
 

Ben vardığımda Kyunsoo henüz orada değildi. Sarı ışıkları açtım ve sinemanın önündeki koltuklardan birine oturmadan önce loş odada dolandım. Kapı aniden beni şaşırtararak gıcırdayınca neden bu kadar uz

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet