6.BÖLÜM - Hysteria

You're Worth Everything
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; leecrannie

Çeviri; SeKaism

 

Üçüncü kişinin gözünden;

"Baekhyun, yeter. Ne olduğunu söyle bana."

Chanyeol arabayı kenara çekip durdurdu ve yolcu koltuğunda hıçkırarak ağlayan çocuğa döndü.

Baekhyun içteniçte paniklemişti, geldikleri yerde olanları hatırlatan düşünceler her yerdeydi.

"Chanyeol..." Sonunda endişeli oğlana baktı. Yaşlar gözünden akmaya devam ederken, titrek bir sesle konuştu.

"Ne yapmalıyım? Bu çok kötü oldu. Bilmiyorum---Ne yapmalıyım?"
 

****
 

20 dakika önce, Baekhyun sadece ortalığı temizleyerek Kyungsoo'ya yardım ediyordu...beklenmedik olay olduğu zamanlarda.
 

"Baek, şunu verebilir misin?" Kyungsoo, Baekhyun'un ayağının yanındaki yastığı işaret etti.

"İşte." dedi Baekhyun, elini uzatmıştı, hafifçe sıyrılan kolunu fark etmeyerek.

"Teşek---" dedi Kyungsoo bir gülümsemeyle, Baekhyun'un elindeki yastığı alırken, fakat gözleri inmemesi gereken bir şeye inerken lafı yarım kalmıştı.

Kyungsoo'nun gülümsemesi yüzünde dondu, ve şok yüzüne yayılırken sesi korkuyla dolmuştu.

"Baekhyun...bunlar ne?" Sıyrılan kolun çok hafif açılmış olsa da, yine de bir sürü yara kabuğu ve izlerle kaplıydı, yere bakarken sordu.

Baekhyun yavaşça Kyungsoo'nun bakışını takip etti, ve kalbi küçük hatasını fark eder etmez durmuştu. Kalbinin göğsünden patlamasıyla, kolunu çabucak, neredeyse yırtacak kadar, sert çekmişti.

Kyungsoo konuşmak için ağzını açacaktı, ama Chanyeol'u banyodan çıkarken gördüğünde şans Baekhyun'dan yanaydı.

İçindeki paniği gizleyerek, Kyungsoo'ya döndü ve telaşla konuştu.

"Gidiyoruz şimdi. Teşekkürler."

Kyungsoo cevap verecek tek bir şey diyemeden, Baekhyun çoktan Chanyeol'a koşmuş ve kapıya doğru onu çekmişti, bihaber olan çocuğu daha da şaşırtarak.

"Baek, ne oldu? Yavaşla." dedi Chanyeol.

"Baekhyun!" Kyungsoo seslendi, henüz gördüğü şeyi kavrayamamıştı.

Baekhyun durmadı, ta ki kendisi ve Chanyeol, odasından yeni çıkan, Jongin'e çarpana kadar.

"Gidiyor musunuz şimdiden?" diye sordu bihaber olan başka çocuk.

Kafasında dolanan tüm panik ve korkuyla, Baekhyun sesini kaybetmiş görünüyordu, ve Chanyeol yanıtlamak için fazla affalamıştı.

Şaşkına uğramış sessiz sevgiliyle Baekhyun arasında bakışı gidip gelirken, Jongin tuhaf bir şey hissetti.

'Yalnız bana mı yoksa..'

"Yanlış bir şey mi var?" diye sordu.

Baekhyun cevap vermemeyi seçti, göğsü patlayacakmş gibi hissederken. Kimse tek kelime edemeden, Chanyeol'u hızlıca dışarıya çekti, hızlı adımlarla koridorda yürüdü ve endişeli çocuğu asansöre doğru itti...belki biraz fazla sertti.

"Baek, ne oluyor?" Chanyeol, kapı kapanana kadar asansörün düğmesine basıp duran endişeli çocuğu izlerken sormaya çalıştı.

'Defolmalıyım buradan. Buradan defolmalıyım...' Kafasında yüksek sesle tekrar edip duruyordu, neredeyse çökmek üzereydi çünkü arkadaşının gördüğü şey, çok berbattı.

Chanyeol tekrar ağzını açmak üzereydi ki Baekhyun'un yüzündeki ifadeyi görünce duraksadı.

Amerika'dan geri döndüğündekiyle tıpatıp aynı görünüyordu. Bir cephe olmaksızın. (Ç/N: yani duygusunu yüzüne yansıtır gibi saklamadan bişeyleri)
 

'İkisi arasında tam olarak ne oldu?' Chanyeol kendine sordu, Baekhyun ve Kyungsoo'yu düşünüp.
 

Bu arada, 45.kata döndüğümüzde, Jongin de Chanyeol kadar endişeliydi.

"Bebeğim, her şey yolunda mı?" diye sordu, hala ayakta duran ve kapanan kapıya endişeli gözlerle bakan, Kyungsoo'yu görerek.

Sevgilisinin sesini bir kez duydu, zorunlu bir gülümsemeyle Jongin'e dönünce, sıraya dizilen endişeli düşüncelerini yıkmıştı.

"Hm? Evet, evet." dedi, Jongin hemen inanmıştı.

"Gerçekten mi? Baekhyunla senin aranda bir şey olmuş gibi görünüyordu, ama. Bir ihtimal...kavga mı ettiniz?" diye sordu Jongin, birkaç dakika önceki atmosferi fark ederek.

Kyungsoo Jongin'e gördüğünü söylemek istemişti ama yeteri kadar öğreninceye dek vazgeçmişti.

'Önce Baekhyun ile ciddi bir konuşmam yapmam gerek.'

Kyungsoo şakayla Jongin'in kafasına vurdu ve kısa bir kahkaha bıraktı.

"Seni salak. Kavga mı? Sanki Baekhyun beni kızdıracak bir şey yaptı da." dedi, sevgilisine homurdanarak.

"Pekala... Ya onu kızdıran kişi sensen?" Jongin alay ederek cevap verdi.

Bu Kyungsoo'nun yutkunmasına neden oldu.

'Bir süre önce kızgın mıydı? Birden hemen gitmek istedi ve benimle konuşmadı. Kızgın değildir, değil mi?' diye düşündü, hala önceki durumu kavrayamamıştı.

Jongin, Kyungsoo'nun bir kez daha düşüncelerinde kaybolduğunu fark etti, tahminlerinde doğru olduğunu kanıtlanmıştı.

"Bekle, gerçeten ona bir şey mi yaptın?" diye sordu, Kyungsoo'nun davranışına çok şaşırmıştı.

Kyungsoo ansızın ona döndü..."Ne?!" ... ve tekrar kafasına vurdu, bu sefer biraz daha güç kullanmıştı.

"Gerçekten Baekhyun'a kötü bir şey yaptığımı mı düşündün? Baekhyun'a?"

"Hemen cevap vermedin bu yüzden tesadüfen suçluluktan tökezlediğini sandım!"

"Bak..." diye başladı Kyungsoo, bir bahane düşünerek."Sadece onun iyi hissetmediğini fark ettim, bu yüzden endişelendim."

'Abartılıydı, ama hiç yoktan iyidir.' Kendi kendine düşündü.

Jongin bu sefer ona inanmış görünüyordu.

"Oh, bu yüzden Baekhyun aceleyle gitmiş olmalı. Umarım iyidir." dedi.

"Uh-huh. Bence de."

"Pekala. Ama ikinizin arasında herhangi bir şey olursa, söyle bana. Tamam mı?"

"Aw, buraya gel, seni cupcake!"

Jongin memnuniyetle Kyungsoo'nun kollarına girdi, yanlış hiçbir şey olmadığına rahatlamış hissetmişti.

Ama gerçekte, Kyungsoo inanılır bahaneleri abartmakta iyiydi yalnızca.

Kyungsoo sarılmaya döndü, ama derinlerde bir yerde, endişe onu yiyip bitiriyordu.
 

'Gözlerim benimle oyun mu oynadı yoksa---sanmıyorum. Baekhyun'un tepkisi bana aksini söylüyordu.

Chanyeol'un hala bize söylemediği bir şeyler var.'
 

Asansöre dönersek, Baekhyun ekranda aşağıya inen numaralara bakıyordu, ayaklarını sabırsızlıkla vururken yumruklarını sıkıyordu.

'Neden 45.kattan gelmeliyiz ki? Çok uzun sürüyor...' diye düşündü, negatif duygularıyla hala boğuşuyordu.

Chanyeol ise, tüm bu zaman boyunca çocuğu izlemişti, arabada konuşmaya karar vermişti çünkü orada sözünü kesemezdi. Gerçi, rahatsız hissetmeye engel olamıyordu. Nasıl olmazdı, Baekhyun'un soğuk ifadesi aniden yüzüne geri gelince? Yine.

'Bu yine gereksiz davranışlarından biri değildir, değil mi?' Kendine sordu, durumu ele alarak.
 

Baekhyun'a saatler gibi göründükten, ama aslında sadece iki dakikadan sonra, asansörün kapıları zemin katta açıldı.

Bir kez daha, Chanyeol küçük çocuk tarafından sürüklendi, yürüdükçe kollarını daha da sıkı tutuyordu.

"Baek, yavaş ol. Ne için acele ediyoruz?" dedi önündeki oğlana, ama tepkisizlikle karşılaştı.

Çok rekor bir sürede park alnına vardılar, panik dolu genç çocuk sağolsun. Chanyeol kapının kilidini açar açmaz, Baekhyun saniyesinde kapıyı çarpıp kapatarak hemen oturmuştu.

Baekhyun'un ani değişen hareketlerine hala şaşkın olan, Chanyeol de oturunca, ciddi bir konuşmaya hazırlardı.

"Sür." Ama Baekhyun onu hemen yendi, sesi bomboş çıkıyordu.

"Baekhyun, konuşmalıyız." Chanyeol sesi onun aksine boş değildi.

Tamamen paniklemiş, korkmuş ve hayal kırıklığına uğramış hisseden, Baekhyun kızgınlıkla bir iç çekti.

'Sakinleş. Sakinleşmen gerek.' dedi kafasında, konuşmak için ağzını açmada önce.

"Daha sonra. Yalnızca sür." dedi sertçe.

'Kaybetme..' (Ç/N: kontrolünü) Kendine hatırlatmaya devam etti.

"Ama Baek, bana söylemeli---"

"Yalnızca sür şu kahrolası arabayı! Lanet olsun!" Baekhyun bağırdı, gerçi öyle olmasını istemese de. Duyguları kontrolden çıkıyordu ve o ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

Ani patlamasına şaşırmasına rağmen, Chanyeol kendini sakin ve sessiz kalmaya zorladı, yavaşça arabayı çalıştırdı ve yolcu koltuğundaki kafasını çoktan cama döndürmüş kişiye endişeyle baktı.
 

Chanyeol sürerken araba sessizdi ve ara sıra yolcu koltuğuna bakmayı durduramıyordu. Baekhyun'un omzu kapıya yaslamış, kafasını cama çevirmişti bu yüzden yüzünü göremiyordu.
 

Hala sürdükten bir kaç dakika sonra, sessizlik yumuşak, boğuk hıçkırıklarla kırılmıştı, Chanyeol'den gelmiyordu, tabiki.

Baekhyun en azından Chanyeol'un evine varana kadar her şeyi tutabileceğini düşünüyordu. Ama ne kadar denerse denesin önemi yoktu, olanları ve buna neden olan tüm olasıkları düşünmeyi durduramıyordu.

Dirseğini camın altındaki eğriye dayadı, ağzından kaçan çığlıkları önlemek amacıyla ağzını yumruğuyla örtmüştü.

Chanyeol akan gözyaşlarını öğrenene kadar yüzünü görememişti. Baekhyun'un patlamasını duyduktan sonra, o an hiçbir şey dememeyi ve biraz izin vermeyi düşünüyordu. Bu çocuğun boğuk hıçkırıklarına kulağını sağır etmesini açıklıyordu, gerçi kalbi çoktan ses yüzünden parçalanmıştı.

Chanyeol sessiz olsa da, Baekhyun'un aklı değildi.

'Kyungsoo öğrendi. Kyungsoo bileğimi gördü. Korktu. İğrençmiş olmalı. Berbat ettim. Dikkatsizdim. Artık bana aynı şekilde bakmayacak. Gördüğünü baştan savmasına imkan yok. İğrendi. Benden iğrendi.' Düşünceleri kontrolden çıkmıştı, tıpkı duyguları gibi ve yaşlar hala kapalı gözlerinden akıyordu.

Kalbi göğsünden fırlayarak atmaya devam ederken, göğsünün daraldığını hissetmeye başladı, hava akciğerini emiyor gibiydi.

Chanyeol'un arabasında koca bir çöküntüyü istemeyerek, kendi içine kapandı, tatsız düşüncelerini kendinden uzaklaştırmaya zorladı.

'Nefes al. Yalnızca nefes al. Lütfen nefes al.' Chanyeol'un o gün ona öğrettiklerini hatırlayarak kafasında tekrar etti.

Göğsünün hafiflediğini yavaş yavaş hissederken eklemleri derisini delmişti. Fiziksel olarak.

Zahmet veren herhangi bir şey olmadan önce, Baekhyun gelen panik atağı Chanyeol fark etmeden önlemeye çalışıyordu.

Ancak, Chanyeol Baekhyun'un devam eden hıçkırmalarını tamamen duyabiliyordu, ve artık kulağını sağır edememekten korkuyordu.

'Ne yapacağım?' Baekhyun kendine sormaya devam etti, küçük hataları düşüncelerinden asla çıkmıyordu.

Hıçkırıkları yükselmedi, fakat Chanyeol'un kulakları yeteri kadar duyuyordu, duymuyormuş numarası her geçen saniye kalbini deşiyordu.

'Artık yapamıyorum.' Chanyeol düşündü, dudağını ısırarak.

"Baekhyun, yeter. Ne olduğunu söyle bana."

Chanyeol arabayı kenara çekip durdurdu ve yolcu koltuğunda hıçkırarak ağlayan çocuğa döndü.

Baekhyun içteniçte paniklemişti, geldikleri yerde olanları hatırlatan düşünceler heryerdeydi.

"Chanyeol..." Sonunda endişeli oğlana baktı. Yaşlar gözünden akmaya devam ederken, titrek bir sesle konuştu.

"Ne yapmalıyım? Bu çok kötü oldu. Bilmiyorum---Ne yapmalıyım?"

Baekhyun ne söyleyeceğini bilmiyordu. Hem uyluğunu hem dirseğini koymuş, bu sürede ellerini yüzüne gömmüştü. Boğuk seslerini umursamaktan vazgeçti ve seslice ağladı, Chanyeol'u daha da endişelendirerek.

Pekala, bu daha da çaresiz gösteriyordu. Chanyeol kaybolmuş hissetmişti. Ne olduğunu bilmiyordu. Bir süreden beri Baekhyun böyle çökmüştü ve bu yalnızca görmeye dayanamayacağı bir görüntüydü. Baekhyun'un ağlamaları duymaktan nefret ettiği bir şeydi.

"Baek... ne oldu?" Chanyeol Baekhyun'un yine perişan halini izlerken, o da ağlayacakmış gibi hissediyordu. Ama birinin güçlü olması gerektiğini biliyordu.

"Kyungsoo onları gördü. Onları çoktan öğrendi. Onları gördü. Onları gördü." Baekhyun avucunun içine ağladı, histeriğe düşmeye başlamıştı.

Chanyeol, ani haberlere şaşırmasına rağmen, emniyet kemerini çözdü ve Baekhyun'u sakinleştirmeye odaklandı. Koltuğunda hareket etti, ağlayan oğlana döndü ve bir eli rahatlatmak için sırtına gitmişti.

Kyungsoo'nun neyi gördüğünü sormasına gerek yoktu, çünkü Baekhyun'un neyden bahsettiğini tamamen biliyordu.

"Ne dedi?" Baekhyun'un sırtını ovmaya çalışırken Chanyeol sordu.

Baekhyun ellerini hafifçe yüzünden uzaklaştırdı, Chanyeol'a yaşlı gözleriyle baktı.

"Yalnızca bana... bunların ne olduğunu sordu." Hıçkırdı, kollarını sıyırdı ve yaralı bileğini gösterdi, sanki hayatında gördüğü en çirkin şeymiş gibi bakıyordu.

"O halde vazgeçmemeliyiz. Bunu konuşabiliriz." Chanyeol mümkün olduğunca mantıklı olmaya çalışıyordu.

Bunu duyduktan sonra, Baekhyun hafifçe kafasını sallarken ve saçlarını sıkıca kavradığı eli düşerken yüzü kederli görünüyordu.

"Hayır..." Fısıldadı. "Ona bakamam. Şimdi iğreniyor olmalı, Chanyeol. Benden iğreniyor." diye devam etti, bir eli neredeyse saçlarını yolarken tırnakları zaten yaralı olan bileğini kazıyordu.

Chanyeol büzülen çocuğa daha fazla seyirci kalamadı ve onun ellerini olası bir zararı önlemek için uzaklaştırdı.

"Baekhyun, kes şunu. Kendine zarar veriyorsun." dedi kibarca, iki bileğini tutarken.

"Sana diyorum, Baek. Kyungsoo asla seni küçümsemez. O senin arkadaşın." dedi Chanyeol sert bir biçimde.

"Ya benden nefret ederse?" Baekhyun sakinleşmeye başlamıştı, ama düşünceleri hala aynıydı.

"Benmişim gibi düşün. Ben şimdi senden nefret ediyor muyum?" Chanyeol, arkadaşının kendi hayatında sadece bir kurban olduğu için küçümseyeceği düşüncesinin yanlış olduğunu Baekhyun'un fark etmesini istiyordu.

Baekhyun, Chanyeol'un sorusunun cevabını bilse bile, yine de kafasındaki korkusunu söküp atamıyordu.

Herkes ondan nefret edecek---uzun zaman önce aklına bunu işlemişti. Ve bunu geçmişindeki korkunç insanlar ona inandırmıştı.
 

Baekhyun kibarca Chanyeol'un tuttuğu bileğini çekti, ve deri koltuğa sırtını yasladı, şiş gözleri boş bakışları tutuyordu.

"Eve gitmek istiyorum...Lütfen beni eve götür." Zayıf bir şekilde yalvardı, sesi yorgun ve çok fazla ağlamaktan kulak tırmalayıcı çıkıyordu.

Chanyeol mecburdu, hala yoldalarken yıpranmış çocuğa doğru dürüst teselli de veremeyeceğini biliyordu.
 

Kırmızı trafik ışıklarında durmadan ve Baekhyun'a göz atmadan önce, dizlerini göğsüne çekmişti ve başını camda dinlendiriyordu. Ağlamaları yatışmıştı ve sadece burun çekmeleri duyuluyordu.

Narin bir el ile, Chanyeol, Baekhyun'un alnındaki saçları tarayarak uzaklaştırdı ve oğlanın dizinin üzerine elini yerleştirdi.

"Kyungsoo senin arkadaşın, Baek. Endişelenme." Chanyeol bir kez daha Baekhyun'a hatırlattı, daha da rahatlamasını umuyordu.

'Kolay değil...' Fakat o zaman beri endişe çoktan Baekhyun'un bir parçası olmuştu.
 

****
 

Az sonra, ikisi de eve varmıştı ve Chanyeol hemen Baekhyun'u koltuğa götürdü.

"Önce otur, ben biraz su getireceğim." dedi Chanyeol, sırtını çevirmeden ve mutfağa yürümeden önce.

'Umarım şimdi biraz

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet