3.BÖLÜM - It's Alright, My Love

You're Worth Everything
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; leecrannie

Çeviri; SeKaism

Baekhyun'un gözünden;

Şu trajik acınası hikayemde en ters köşe yapan hafta bu geçen haftaydı.

Chanyeol'un ne kadar bir pislik olduğumu duyduktan sonra iğrenerek kaçmasını bekliyordum sadece. Tatlı kelimeler, samimi sarılmalar ve onun kibar dokunuşları beklediğim şey değildi. Bir kere bile yanımdan ayrılmamıştı, saçmalıklarımdan çoktan yorulduğunu düşündüğümde bile. Yatağının diğer tarafını almamı hiç reddetmemişti, kahretsin, sıcaklığına beni yutmaya her zaman istekliydi, ve güçlü kollarını güven kaynağım olarak kullanmama izin vermişti.

Kendimden emin değilken, elimi tutmuştu ve kulağıma cesaret vererek fısıldamıştı. Onunla, tekrar arkadaşlarımla görüşebilmiştim, gülüşlerini görebilmiştim ve tıpkı eski günlerdeki gibi konuşabilmiştim.

Onunla, belki baştan başlamayı, düşünmüştüm. Muhtemelen, şeytanlarımı bir kenarda tutabilmiş ve hayatımı yeniden canlandırmaya başlamıştım.

Düşünmüştüm...Bunu yapabileceğimi düşünmüştüm. Kolay olacağını düşünmüştüm.

Ama gecenin ortasında uyandığımda, ter sırtımı ince bir tabakayla kaplıyordu ve kafamda yüzen kabusların tazelenmesiyle titriyordum, umutlarımın yavaş yavaş tükendiğini hissediyorum.

Dikkatle doğruldum ve yanımda uyuyan deve bir göz attım, yaşlar görünüşümü bulanıklaştırıyordu ve yanağımdan aşağıya akıyordu.

Aynı anılar üzerime dadanırken korku beni tekrar yemeye başlamıştı.

"Ch-Chanyeol..." Onu uyandırmaya çalıştım ama sesim zar zor fısıltı şeklinde çıkmıştı. Ağzımdan kaçan sesli bir hıçkırığı yutarken göğsümde beni daraltan bir acı vardı.

Titreyen elimi yüzüne uzattım, ama uykusunda huzurlu olduğunu görünce, dudağımı ısırdım ve elimi anında geri çektim. Titrek nefeslerle, yataktan kalktım ve parmak ucunda yürüyerek odasından dışarı çıktım, banyoya ilerleyerek.

Çıplak ayağım soğuk banyo zeminine değince, aynanın önünde durdum ve yansımama baktım---birbirine girmiş saçlar, kenarları kızarmış gözler, ve titreyen dudak--Darmadağındım.

Chanyeol'un hastaneden beni eve getirdiğinden beri, hep rüya görmeden uyuyordum---tek bir kabus olmadan, ama şimdiye kadar.

Dirseğimi lavabonun kenarına koydum ve kafamı ellerimin arasında dinlendirdim, parmaklarım saçlarımı kavrıyordu ve tırnaklarım kafa derimi kazıyordu.

Tam yeniden başlamaya hazır olduğumu düşünürken, karanlık günler beni tekrar ziyaret etmeye karar vermişti, sanki benimle alay eder gibi--- bana asla mutlu bir hayatı seçme vermeyip benimle alay ediyorlardı çünkü içimde bir yerlerde sakladığım karanlık tarafa beni geri çekmek için hep oradaydılar.

Titriyordum, sızlanıyordum ve elimde olmadan her şeyi hatırlarken hıçkırıklarımda boğuluyordum--- ellerimin annemin kanıyla batmış olduğu an--- kendi ellerimle ateşlediğim mermiyi babamın tam kalbini deldiğim an---okuldaki çocukların vücudumla oynadığı an---hasta kuzenimin hem aklımla hem bedenimle oldukça küçük düşürücü bir yolla işkence ettiği an---halamın arabasında oturup, onun keskin ve kin dolu sesini dinlediğim, hissettiğim tüm acıları hak ettiğimi söylediği an.

Daha fazla gözyaşı yüzümden akarken vücudum tanıdık bir hisle dolmuştu. Kaşınmaya ve yanmaya başlamıştım, bir süredir hissetmediğim uyuşukluk ve acı için can atıyordum.

Seri bir şekilde didik didik tıp kutusunu ve lavabonun köşesindeki bir şeyi---tekrar beni acıdan sızlamamı hissettirecek herhangi bir şeyi aradım. Chanyeol'un hayal kırıklığına uğramış yüzü aklımda parladı ama eşyalarını deli gibi ararken hemen uzaklaştırdım. Suçluluk duygusunun beni yemesine daha sonra izin vereceğim.
 

"Yalnızca küçük bir kesik..." Kendime fısıldadım, yavaş yavaş kontrolümü tekrar kaybederek.
 

Eşyalar çoktan yere ve lavabonun içine düşmüştü, ama umrumda değildi. Durmadım---duramadım. Çok fazla ses yapıp yapmadığım ya da Chanyeol'un banyosunu şimdiden dağılmasını umursamayacak kadar kendime acı vermeye fazla istekliydim. Her geçen bir saniyede, o şeyi bulmak için daha ve daha fazla umutsuzlaşıyordum---
 

"Her neyi arıyorsun, onu zaten attım."
 

Derin bir ses takırtıları kesince donmuştum ve nefesim düzensizleşmişti. Chanyeol kapının girişinde dikiliyordu, henüz acıdan çattığı kaşları hafifçe buruşmuş görünüyordu.

"Ch-Chanyeol...b-ben..."
 

Chanyeol'un gözünden;

Orada dikildiğimi görünce Baekhyun farlara yakalanmış bir geyik gibi görünmüştü, suçüstü yakalanmış. Korku onu ele geçirirken şok yüzünden vücut sprey kutusunu düşürmüştü. Yere saçılmış eşyalardan kaçınarak ona doğru yürüdüm. Kolunu tuttum ve giydiği benim bol kazağımın kollarını sıvadım, ve aynısını diğerine de yaptım. Hiçbir sargıya dokunulmamıştı.
 

"Henüz bir şey yapmadığını farz ediyorum?" Ona baktım ve sordum.

"Hayır..." Bakışlarını zeminde tutarken kısık bir sesle cevapladı.

"İyi. Çünkü sana izin vermeyeceğim." dedim ona sertçe.
 

Bir süre hareketsiz durduk, birbirimize tek bir kelime etmeden. O gözlerini zeminde gezdirirken aşağıya baktım. Ama ne kadar darmadağın olduğunu görünce, yumuşadım ve onu göğsüme çekmeden önce başının üstünü okşadım. Kollarımda ağlarken askılı atletimin ıslandığını hissettim.

"Titriyorsun. Kabus mu gördün?" Sırtını yatıştırmak amacıyla ovarken sordum. Cevap vermedi, ama çelimsiz kollarını belime doladı ve burnunu göğsüme doğru gömdü.

Kolay olmayacağını biliyor

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet