6.BÖLÜM

SUSKUN


Okula gitmek için hazır olduğuna kanaat getirince odadan çıktın ve Kris’e seslenmeden evden çıkmaya çalıştın. Ancak bunu başarabildiğin söylenemezdi. 

“ Okula mı gidiyorsun? Daha yeni iyi oldun.” 

Onu ve söylediklerini görmezden gelmeye çalışıyordun. Umurunda olmadığını biliyordun, o yüzden böyle davranması seni daha fazla sinirlendiriyordu. Sadece basit bir şekilde omuz silktin ve kapıya doğru birkaç adım attın. Seni durduran söylediği sözler oldu.

“ En azından senin için hazırladığım kahvaltıyı ye ve öyle git.”

Ona döndün ve yüzündeki alaycı gülümsemeyle “ Sanki çok da umurunda. Lütfen ama! İğrenç oyunculuğunu daha fazla görmek istemiyorum.” Dedin. Ardımdan bir şeyler daha söylese bile sertçe çarptığın kapının sesi söylediklerini anlamanı engellemişti. Zaten söyledikleri çok da sikindeydi. Evet, yanlış duymadın artık küfür de ediyordun, tıpkı seni hırpalayan kıçının maçoları gibi ve bu çok da hoşuna gitti.

Her zamanki gibi tıklım tıkış otobüslerde ölme tehlikesi atlatıp nihayet eski cehennemin, yeni cennetin olan okuluna ulaştın. Bahçe kapısından içeri girdiğinde kokusunu içine çektin ve önünde yükselen heybetli binaya baktın. Eskisinden daha farklı ve ihtişamlı görünüyordu. Bunu gerçekten sevmiştin.

Bahçe de birkaç adım atmıştın ki onları gördün. Seninle oynayan sevimli üçlü. Sevimli dediğime bakma, onlar şeytan ve şeytanın çocuklarıydı. Başları olan büyük şeytan Luhan, kesinlikle görebileceğiniz en güzel erkekti. Her kızı kıskandıran her erkeğin aklını başından alabilen bir güzelliğe sahipti ve bunu kullanmasını iyi biliyordu. Yanındaki sevimli surat ise Xiumin. Ne yaparsa yapsın her daim sevimli ve ufak görünen bu çocuk aslında canavarın ta kendisidir. Onu kızdırmayı istemezsiniz çünkü bilirsiniz ki sonunuz birkaç sargı ve kırıkla birlikte hastanedir. Ve son olarak bay balık yani Lay. Ona balık denilmesinin tek nedeni çoğunlukla sevimli bir aptal olarak görünmesini sağlayan zayıf hafızasıydı. Ama onun aptal olduğunu düşünmeyin okul birincisidir kendisi. Her zaman bir yaramazlık planlayan sevimli bir yüze sahiptir ve hocaların gözdesidir. Buraya kadar her şey iyi hoş ama anlayamadığın bir şey vardı. Seninle uğraşmalarına rağmen bazen seni koruyorlardı. Evet, bu üçlü seninle uğraşırdı ama sana zarar vermezlerdi. Sana asıl zarar veren Kim Nana ve onun embesil boya küpü olan çetesiydi. Bugün karşına çıkmasalar iyi ederdiler. Çünkü canlarına okumak gibi hoş bir planın vardı.

İlk ders sevgili melek öğretmenin ve senin bu okuldaki tek koruyucun olan Bay Suho’nun dersiydi. Onu gerçekten çok seviyordun. Sana bir baba şefkati ile yaklaşıyordu ve bu bazen anne, baba eksikliğini unutturuyordu. Her zamanki gibi içeri, suratına yayılan ve başkalarına göre bütün karizmasını bozan ama sana göre mükemmelliğin tanımı olan gülüşüyle girdi. 

“Günaydın çocuklar.” Diyip derse başlayan diğer hocaların aksine o halinizi hatrınızı sorar sizinle kısa bir sohbet ederdi. Bu gerçekten hoşuna giderdi. Okuldaki en büyük hobindi, onun gülen yüzünü izlemek.

“ Bir problem mi var Angel?” 

Seni o gülen yüzden ayıran bu soruydu. Gözlerini kırpıştırdın ve sorduğu soruya cevap verdin.

“ Bir problem yok hocam. Neden sordunuz?” Anlaşılan okula gelmediğin günler birkaç günden ibaret değildi. Zaten bahçeden adımını atar atmaz bütün bakışlar üzerine odaklanmıştı. Evet, okulda popülerdin ama herkesin düşüneceği gibi iyi anlamda değil. Eziyet edilen güzel yüzlü ve saf kız olarak ünlüydün.

“ Biraz farklı görünüyorsun ama problem yok diyorsan öyledir.” 

Şaşırmıştın çünkü yokluğundan hiç bahsetmemişti. Sanırım Kris okulunu bilgilendirmeyi akıl edebilmişti.

Nihayet zil çalıp da adımını dışarı attığında omzuna değen bir el ile irkildin. Eski alışkanlık işte kolay kolay kurtulamıyorsun. Omzundaki elin sahibine döndün ve ne istediğini soran bakışlarını üzerine diktin.

“ Bizim saf kızımız okula dönmüş hanımlar.” 

Senin bakışlarına hiç aldırış etmeden arkadaşları ile konuşup seninle dalga geçiyordu. Çok sinirlenmiştin.

“ Hey koca embesil! Önce şu pençeni omzumdan çek.” Derken omzundaki elini sertçe ittin. “ Sonra da beni takip et.” 

Arkanı dönüp hızlıca yürümeye başladın. Herkes apışıp kalmıştı sanki. Kısa bir duraksamadan sonra seni takip etmeye başladı. Arkandan söylenmeyi ve dalga geçmeyi de unutmuyordu. Birazdan o dalga geçen ağzını dağıttığında da pis pis sırıtabilecek miydi bakalım? Genelde güç gösterisi yapmak için aşırı hormonlu embesillerin uğrak yeri olan çatıya vardığınızda durdun ve senim sevimli embesiline döndün. 

“ Evet, şimdi yaklaş bakalım.” İşaret parmağınla ona gel işareti yaparken bir yandan da sırıtıyordun. Sizin hemen ardınızdan gelen öğrenciler de çatıya ulaşıp yerlerini aldıklarında gösterinin başlama zamanı gelmişti. Kim Nana’nın burnundan dumanlar çıkarken sana yaklaşmaya başladı. Kızgındı ve tırnaklarını çıkarmakla meşguldü. Sonunda çıkardığı tırnaklarını sana doğru savurduğunda kolaylıkla sıyrıldın ve bu sendelemesine neden oldu. Sana daha sinirli gözlerle bakarken etraftan tezahurat sesleri yükseliyordu. Tabi ki de sana tezahurat eden tek bir kişi yoktu. Ancak sessizce ne olacağını izleyen ve sana endişeli gözlerle bakan şeytan üçlüsü vardı.

Kim Nana ikinci tırnak hamlesini sana savururken ondan da sıyrılarak karnına okkalı bir yumruk attın. Daha ne olduğunu anlamasına fırsat vermeden son darbeyi indirdin. Sert bir şekilde suratına geçirdiğin yumruk ile yere yığıldı. Evet, bu kadardı işte. Herkesin korktuğu çirkef kız aslında küçük bir sığırcıktı. Ya da sen herkesin düşündüğü kadar zayıf değildin. El kaldırmıyor oluşun zayıf olduğun anlamına gelmezdi. Sizim ailenizde tekvando gelenekti ve küçük yaşlarda eğitimine başlanırdı. Anneni ve babanı kaybedene kadar aynı eğitimi Kris gibi sen de almıştın. 

“ Hey! Sıkı yumruktu.” Sana bakarak en sevimli sırıtışlarından birini verdi Xiumin. Bu çocuk daha önce niye dikkatini çekmemişti bilmiyordun ama şu an çok hoşuna gitmişti. Yavaşça yanlarına yaklaştın ve Xiumin’in kulağına eğilerek fısıldadın.

“ Bu akşam bir işin var mı?”

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet