6. Bölüm

J (TÜRKÇE)

"Arabayı sağa çek." Jongup hangi cesaretle bunu yaptığını bilmiyordu, işten atılabilirdi, ancak Junhong'un da bu heriflerin elinde olduğuna emindi. Tabii Profesör J'in de. Bu yüzden peşini bırakmayacaktı.

Jung Daehyun'un arabası yavaşladı ve sağa çekti. Tüm camları filmliydi ve bu Jongup için daha çok sinir bozucuydu. Arabanın içi görünmüyordu.

Daehyun tüm bunlardan sıkılmıştı. Himchan'ı bagaja tıkmıştı bir şekilde fakat Mihi arka koltuktaydı. Jongup'u tanıdığı an arabadan indi ve doğal bir görünüm vermek için cüzdanını çıkarıp kimlik aramaya başladı.

Jongup kaşlarını çatmıştı. İçinden 'Kim olduğunu biliyorum gerizekalı.' demek geldi. "Arabaya yaslan."

Daehyun başını kaldırıp Jongup'a bir bakış attı. Aralarındaki sessizlik bir savaş marşı kadar anlam taşıyordu. Kaçamak bir şekilde saate baktı. Gecenin üçüydü. Kafasını sağa eğip Jongup'un ona dur emrini verdiği polis arabasına baktı. Başka polis yoktu. Arkasını dönüp 4 şeritlik yola ve aslında neredeyse 500 metre uzakta kalan yerleşime baktı. Jongup salak mıydı?

"Bir sorun mu var?" Tüm gevşekliğiyle çıkmıştı bu sözler ağzından.

"Arabayı ve üzerini arayacağım." Jongup şu dakika aklına ne gelirse söylüyordu. Buna yetkisi yoktu. Görevde değildi. Sadece Jung Daehyun; Mihi, Junhong ve J'i nereye götürdüyse onu da götürmesini istiyordu.

Daehyun gülümseyip arkasını döndü ve sonra dişlerini sıktı. Himchan ve inadı yetmezmiş gibi..

Jongup Daehyun'un onu tanıdığının farkındaydı. Arabanın açık ön kapısını kontrol ederken kafasından hesaplar yapıyordu. Çevik olduğu için polis akademisine kabul edilmişti. Şimdi yeteneklerini kullanma vaktiydi.

Öncelikle Daehyun'un bileklerini kelepçelemek için hamlede bulunup onun dikkatini dağıttı ve kendisini engellemesi için atakta bulunmasına izin verdi. Daehyun Jongup'a önünü döndüğü an Jongup onu karnından tekmeleyerek sürücü koltuğuna itti ve hızlı bir hareketle ellerini direksiyona kelepçeledi.

"Sür!" Kapıyı kapatıp diğer taraftan ön koltuğa bindiğinde bağırmıştı. Bir süre duraksayıp arka koltukta uzanan Yoon Mihi'ye baktı. "Onu nereye götürüyorsan devam et."

Daehyun dişlerini sıkarak Jongup'a bakıyordu. "Hepimizi uçurumdan aşağı sürebileceğimi biliyorsun... İşime karışma!"

Jongup belindeki tabancayı çıkarıp tehdit amaçlı Daehyun'un şakağına dayadı. "Öyle bir şey yapmaya kalkışırsan biz bir şekilde kurtuluruz. Yalnızca sen gidersin."

Daehyun iç çekerek vitesi değiştirdi. D.O.P Jongup'un da icabına bakabilirdi. Böylece ortada olaydan kıllanan kimse de kalmamış olurdu.

"Yoon Mihi'yi alıkoymaktan yargılanacaksın." Jongup'un küçük bilgilendirmesi Daehyun'un umrunda değil gibi görünüyordu. Sakince arabayı kullanmaya devam etti. Bu işten bıkmıştı. Himchan'dan bıkmıştı. Polislerden de bıkmıştı.

Daehyun onu şehir dışındaki depoya getirdiğinde Jongup arabanın kapılarını kilitledi ve Daehyun'un başına silahla vurarak onu etkisiz hala getirdi. Yol boyunca tehdit ettiğinin farkındaydı fakat bunu yapacak cesareti yoktu. Onu öldüremezdi.

Arabanın kapısı dışarıdan zorlanmaya başladığında korkmuştu. Yutkundu ve başını cama çevirip içeri bakmaya çalışan Yongguk ile karşılaştı.

Onun da işin içinde olduğunu zaten başından beri tahmin ediyordu.

"Daehyun-ssi!" Yongguk seslendi. "Lütfen teslim olun ve daha fazla uzamadan çözelim."

Jongup kaşlarını çattı ve aracın kilidini açtı. Yongguk onu yakalamak mı istiyordu?

"Jongup!?" Yongguk eğilip arabanın içine baktı. "Burda ne oldu?"

"Komiser Bang..." Jongup deponun etrafına bakınıyordu. Tehlikeyle karşılaşacağını sanmıştı ama bomboştu. "Burda ne arıyorsunuz?"

Yongguk arabanın içinden kendinde olmayan Mihi'yi çıkarırken Jongup'la göz temasından kaçınıyordu. "Özür dilerim. İhanet ettim."

Komiser Bang şimdi karşı tarafta olduğunu mu itiraf ediyordu. Jongup saldırmaya hazır bir biçimde her ihtimale karşılık onu bekliyordu.

"D.O.P için çalışıyordum ama bu iş Kim Himchan'ı geçti, çok büyük bir hedef kitleye sahip." Yongguk bunları söylerken arabanın bagajını açıyordu. "Seninleyim."

"Kim Himchan..." Jongup şaşkınlıkla bagaja bakarken Yongguk onun cümlesini tamamladı. "...yaşıyor."

Kim Himchan'ı gördüğünde Jongup onun sadece bir ceset olduğunu düşünmüştü ancak Komiser Bang tersini söylüyordu. Komiser Bang'a bakmaya devam ederken emin olmak için Kim Himchan'ın nabzını kontrol etti.

Tahmin ettiği gibi Jung Daehyun sadece aracıydı. Şimdi aklındaki tek soru işareti Kim Himchan'ın müzedeki cesedinin aslında kim olduğuydu. Ve şimdi nerede olduğu...

"Hepsini arabaya taşımama yardım et." Yongguk acele ediyordu. "Burayı kontrol etmeye gelirlerse yakalanırız."

Jongup telefonunu eline almıştı. "Destek çağıralım."

Komiser Bang bir süre duraksadı. İşe başka polis karıştırmak istemiyordu fakat Jung Daehyun ellerindeydi. Bu D.O.P'yi köşeye sıkıştırmak için iyi bir fırsat olabilirdi.

Tabii bu durumda Komiser Bang kendisini de ele vermek zorunda kalabilirdi.

"Hayır, onlar gelene kadar D.O.P bizi bulur.. Hadi!"

Üçünü de büyük aracın arka kısmına yerleştirdiklerinde Komiser Bang arabayı kilitleyip Jongup'un kolundan tuttu ve deponun içine çekti. Jongup kendini ondan kurtarmaya çalışıyordu fakat Yongguk durmadı.

Jongup tam Yongguk'a inanmanın ve ona yardım etmenin hata olduğunu düşünmeye başlamışken Komiser Bang onu Junhong ve J'in yerde uzandığı odaya itti. "Onları hastaneye götür, yaralılar."

Jongup arkasını dönüp Komiserine baktı. Gerçekten de yaptıklarına pişman olmuş ve düzeltmeye çalışıyordu. Yongguk'un montunun kolundaki kesiği işte o zaman farketti. Odanın kapısının önünde boylu boyunca uzanan bir de adam vardı. Komiser Bang onlarla mücadele mi etmişti?

Yongguk Junhong'u kucaklarken konuşmaya devam etti. "Sen onları Jung Daehyun'un aracıyla hastaneye bırak ve sana mesaj atacağım adrese gel. Üçünü de oraya götüreceğim."

-----

Yoon Mihi dizlerini kendine çekip duvara yaslanmış bir vaziyette gerçekten de aklını sıyırmış gibi görünüyordu.

Jung Daehyun iki bileğinden de duvara zincirlenmişti ve Himchan da tam onun önünde masaya oturup ayaklarını sandalyeye sarkıtmıştı. Sessizce izliyordu. Dışarıdan bir psikopat gibi görünüyordu.

Jongup adrese vardığında durum buydu. Yongguk da bir köşeye yaslanmış onları izliyordu.

Daehyun vahşide hırlayarak bakışlarını Himchan'a sabitledi. "Zaten hiçbir zaman paranın kıymetini bilemedin..."

"Para için mi yaptın?" Himchan güldü. "İnancım ne olursa olsun, onu başkalarının inançlarını ve düzenlerini bozmak için kullanmam."

Yongguk yaslandığı yerden doğrulup masaya yanaştı ve avuçlarını masanın üst yüzeyine dayayıp ayrı ayrı ikisini de süzdü. "Moon Jongup, izinsiz polis arabası kaçırmaktan yargılanacak.. Bang Yongguk, yasal olmayan işlere bulaştığı için yargılanacak..." Doğrulup Daehyun'un yanına gitti ve dikildi. "Jung Daehyun, lanet olasıca D.O.P'nin piyonu olarak onlara ait olan tüm suçu üstlendi..." Mihi'ye baktı. "...Yoon Mihi de ona ortaklık yaptı." Tekrar eski yerine geçip elleribi cebine koydu. "Gördüğün gibi hiçbirimiz karlı değiliz. Şimdi konuş!" Konuşmasının sonunda sesini yükseltmişti.

Daehyun ona gevşek bir bakış attı. Ne demek istediğini sorar gibiydi. Bunun üzerine Jongup araya girdi. "Kim Himchan'a ait gibi gösterdiğin cesede ne oldu?"

Daehyun psikopatça kahkaha attı. "Onu şu sürtüğe sorsana." Mihi'yi gösteriyordu. "O cesetle Himchan'dan, benden daha çok temas kurmuş olmalı."

Mihi nefesini tuttu ve sanki masummuş gibi başını iki yana salladı. Bu sırada Yongguk onun yanına gelip çömelmişti. "Anlat."

Mihi hıçkırırkan titredi. "B-ben onu p-parçaladım."

Yongguk dehşetle geri çekilirken Daehyun kahkaha atmaya devam ediyordu. "O sürtük bir psikopat! Onun sevgilisinin cesedi olduğunu düşünüp böyle ruh hastası şeyler yaptığına inanabiliyor musunuz?"

Himchan nefesini tutup sevdiği kadına baktı. En yakın arkadaşı onu ne hale getirmişti? Sevdiği kadın... En yakın arkadaşı... Bu tabirler ona ne kadar yakınsa o kadar yabancıydı artık.

Yongguk cebindeki kayıt cihazını çıkarıp masaya bıraktı. Bitmişti. Kendisi ve Jongup da dahil hepsinin yaptıkları burada kayıtlıydı. Jongup hayatının sonuna kadar işinden olabilir, Yongguk, Daehyun ve Mihi de ağır ceza mahkemelerince yargılanabilirdi. Hiçbir şey yapmayan Kim Himchan ise yaşayan bir ölüden beter olmuştu.

Daehyun onu öldürmüştü. Yeni bir Kim Himchan olarak doğmak zorundaydı.

-----

Hastane kapısından giren yapılı adam siyah kapşonunu kapayıp omuzlarını dikti ve hasta odalarının olduğu kata gitmek için asansöre bindi. Sabahın erken saatleriydi.

Kapının açılma sesiyle Youngjae gözlerini açtı. Bir haftadır Junhong ile aynı odada, hastanede yatıyordu.

"Siz kimsiniz? Hemşireden limonlu jelibon istemiştim."

Konuşmayan adamın yalnızca burnundan çenesine kadar olan kısmı görebiliyordu. İlk cümlesinden sonra biraz duraksayarak tekrar konuştu. "Komiser Bang?"

Komiser Bang yine konuşmadan sadece gülümsedi. Junhong hala uyuyordu.

Jongup onlara gelip olanları anlatmıştı. Jung Daehyun ve Yoon Mihi cezalandırılacaktı. Kendisi işinden olduğunu yine de pişman olmadığını söylemişti. Hatta artık Junhong da işine devam edemeyeceğini söylediğinde J, sadece akademisyen olmanın daha az tehlikeli olduğunu söyleyerek hepsini güldürmüştü.

Jongup, Komiser Bang Yongguk'un kaçtığını da söylemişti.

J gülümsedi. "D.O.P için endişelenmeyin Komiser Bang," konuşmayacağını bildiği için beklemeden devam etti. "...Oh Sehun denen herifi gördüm. Cezasını çektireceğim."

Komiser Bang ona yine anlamlı bir gülümseme sunarken henüz uyanmış olan Junhong'la gözgöze geldi. Ona da başıyla selam verip hızla arkasını dönmüş ve odadan çıkmıştı.

'Tuhaf güçteki adamların daha güçsüzleri kullandığı tuhaf çıkarcı planları... Bir daha böyle maceralar yok, üniversite daha güvenli.' diye düşündü J, ama şimdi başka bir problemi vardı.

Sabah sipariş ettiği jelibonlar ne zaman gelecekti?

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet