1. Bölüm

J (TÜRKÇE)

"Herbaizm."
 

3 polis ona 'Bizim dilden konuşsan ya.' bakışı atarken Youngjae boğazını temizledi.
 

"Her şeyin dünyadan geldiğine ve dünyaya gideceğine inanan, reenkarnasyonu esas alan ve pek yaygın olmayan bir din. Herba, kelime anlamı olarak Latince'de bitki demek. Bu dinde insanlar dünya ve bitki örtüsüne bağlı olarak yaşadıklarına inanır. "
 

Yongguk dudaklarını düz bir çizgi haline getirip anlamış bir biçimde başını salladı.
 

"Peki bu ayin de onunla mı ilgili?"
 

Youngjae kaşlarını çatıp ayine tekrar göz gezdirdi. "Sanırım reenkarnasyonun bir parçası."
 

Acemi çocuk -Youngjae hala isimlerin kime ait olduğunu bilmiyordu- elini kaldırdı. "O halde reenkarne olacağı düşünülerek öldürülmüş olabilir. Ya da bizim böyle düşünmemizi istiyor..."
 

Youngjae onu onayladı. "Seni tuttum. İsmin ne senin?" 
 

Çocuk utanarak başını yere eğdi. "Junhong efendim..."
 

Youngjae birden başını kaldırdı ve Yongguk'a baktı. "Herhangi bir kimseyi sorguladınız mı? Sorgu anında bulunmak isterim."
 

Yongguk bir kez gözlerini kapatıp açarak onu onayladı ve elindeki jelibon paketinden bir tane ağzına attı. "Ev arkadaşı Jung Daehyun... Şuan merkezde olmalı. Sorgu esnasında sen de katılabilirsin."
 

Youngjae, Himchan'ın cesedine son bir kez baktıktan sonra kollarını iki yana açtı ve konuştu. "O halde ne bekliyoruz? Gidelim."
 

----------
 

"Himchan-ssi evden çıktığında, saat 15:36'da, siz ne yapıyordunuz?" 
 

Yongguk ellerini sorgu masasına koydu ve gözlerini Daehyun'a dikti. 
 

"Evdeydim. Birkaç işi olduğunu söyledi ve gitti..." 
 

Daehyun bir eliyle saçlarını taradı ve gözlerini kapattı. Himchan sadece onun ev arkadaşı değildi, aynı zamanda en yakın arkadaşıydı.
 

Birkaç tuhaf ve gereksiz sorudan sonra kollarını göğüsünde birleştirmiş olan Youngjae sertçe nefesini verdi ve öne atıldı. 
 

"Sence de bu kadar saçma soru yetmez mi Yongguk-ssi?" 
 

Yongguk, Youngjae'nin bakışlarıyla ikna olup geri çekildi ve Youngjae öne eğildi.
 

"Himchan-ssi o... O Herbaist miydi?"
 

Daehyun 'Herbaist' kelimesini duyduğunda yavaşça başını kaldırdı ve gözlerini genişletti. Hafifçe yutkundu ve belli belirsiz başını salladı. "Ama siz bunu nerden biliyorsunuz?"
 

Youngjae onun sorusunu cevaplamadan sandalyeye oturdu ve masada kollarını birleştirdi. "Ya sen?"
 

Daehyun bu kez daha belirli bir şekilde başını salladı. "Ben de..."
 

Youngjae gözlerini bir süre daha ona diktikten sonra geriye doğru yaslandı. Gözlerini ondan ayırmıyordu. "Sorgu bitmiştir."
 

Yongguk kocaman açık gözlerle Youngjae'yi süzerken ileri doğru ellerini salladı. "Birşey daha..." Bakışlarını Daehyun'a çevirdi ve devam etti. "Senden başka yakınında olan herhangi bir insan..."
 

Daehyun bir süre yere baktı ve sonrasında emin bir sesle konuştu. "Yoon Mi Hi. Sevgilisiydi..."
 

"Seninle etkileşimde olacağız. Teşekkür ederiz." Yongguk başını salladığı anda kapı çaldı ve onay beklemeden kapı açıldı.
 

"Himchan-ssi... Cesedi yok olmuş."
 

İçeri giren görevli heyecanla bunları söylediğinde Yongguk dik konuma geldi. "Görevlilerin alacağını sanıyordum..."
 

"Oraya gittiklerinde, cesedi bulamamışlar efendim."
 

Yongguk boğazını temizledi ve tepkisini ölçmek için Daehyun'a kaçamak bir bakış attı. O da en az onlar kadar şaşkın görünüyordu. "Oraya bir ekip gönderip inceleme başlatın. Bayan Mi Hi'nin sorgusunu yarın onun evinde yaparız. Şimdi olay yerine gidiyoruz."
 

Youngjae ile birlikte odadan çıkarken, hala sandalyede şok içinde oturan Daehyun'a baktı. "Eve gidebilirsin Daehyun-ssi."
 

----------
 

"Bu iş dikkatimi çekmeye başladı." Youngjae kaşlarını çattı ve düşünerek arkasına yaslandı. Merkezde, Yongguk'un odasında oturuyorlardı. Olay yerinde hiç bir kanıt bulamamışlardı. Bir tane bile...
 

Youngjae, Yongguk'un ona uzattığı kahveyi geri çevirdi ve ayağa kalkıp su sebiline yöneldi. "Kahve ve çay yerine suyu tercih ederim."
 

Yorgunluktan boynunu bükerek geri yerine otururken gözlerini Jongup'a dikti. "Senden bir şey isteyeceğim." 
 

"Tabii ki efendim."
 

Jongup onun yanına gelirken, Youngjae de cebinden biraz para çıkardı. "Bana jelibon alıp gel. İçinde fazla limonlu olduğundan emin ol."
 

Jongup şaşkınlıkla bir önündeki genç profesöre bir de elindeki paraya baktı. Başta bu adamın dalga geçtiğini düşünmüştü ama cidden bu adam limonlu jelibonsuz adım atmıyor gibiydi. Çaresizce kabul etti ve en yakın markete, jelibon almaya gitti.
 

Bu esnada Yongguk ve Junhong'un bakışları da Jongup'unkinden farksızdı. 
 

Sessiz geçen yaklaşık 15 dakika sonra Jongup içeri 2 jelibon paketi ile birlikte girdiğinde Yongguk boğazını temizledi ve ayağa kalktı.
 

"Burada bu şekilde bekleyerek bir yere varamayacağız. Geç oldu, evinize gidin. Yarın Yoon Mi Hi ile konuşmak için tekrar buluşuruz."
 

Bakışlarını hala düşünürek oturan Youngjae'ye çevirdi ve devam etti. "Profesör Youngjae... Sembolleri çözmemize yardım ettiğiniz için teşekkür ederiz. Bundan sonrasını-"
 

Youngjae ciddi bir şekilde başını kaldırdı ve onun sözlerini kesti. "Bundan sonra da yardım edeceğim. Hiçbir yere gitmiyorum Yongguk-ssi." Ayağa kalktı ve kapıya giderken Jongup'un elinden jelibon paketlerini alarak konuşmaya devam etti. "Yarın görüşürüz."
 

----------
 

"Sizi anlıyorum Yongguk-ssi, fakat bunu ona benim söylemem daha iyi olacak."
 

Yongguk telefonun arkasındaki çocuğun ısrarları üzerine derin bir nefes verdi.
 

"Pekala Daehyun-ssi... Fakat sorgu esnasında Mi Hi-ssi'nin yanında bulunma hakkınız yok."
 

"Teşekkür ederim efendim. Benden duymak onu az da olsa rahatlatacaktır."
 

Yongguk telefonu kapattı ve arabayı onu da alabilmek için Daehyun'un verdiği adrese sürdü. (Evet benim ficlerimde araba kullanabiliyor adfdgshf)
 

Daehyun arabaya bindiğinde zaman kaybetmeden Mi Hi'nin evini tarif etti. En az dün kadar üzgün görünüyordu; yine de Youngjae ve Yongguk, yolculuk boyunca gözlerini ondan ayırmadılar.
 

Sonunda Daehyun'un tarifiyle vardıkları evin önüne parkettiklerinde yol kenarında yürüyen bir kız dikkatlerini çekti. 
 

Daehyun hızla arabadan indiğinde kız arkasını döndü ve adımlarını hızlandırarak ona yaklaştı. 
 

"Daehyun-ah! Himchan'a ulaşamıyorum. Onunla konuştun mu?"
 

Daehyun'un nefesi kesildi ve kızın önünde başını eğdi. "Hayır konuşmadım..."
 

Mi Hi gözlerini büyüttü ve Daehyun'un bakışlarını yakalamaya çalıştı. "Evde değil miydi? Ben de sizin eve geliyordum..."
 

Diğerleri de arabadan inerken Daehyun başını kaldırdı ve Mi Hi ile göz teması kurdu. Bunu ona nasıl söyleyeceğini bilmiyordu. "Mi Hi..."
 

Kız söyleyeceklerini beklerken Daehyun'a daha dikkatle baktığında Daehyun devam etti. 
 

"O gitti Mi Hi..." bunları söylerken gözleri dolmuştu. "Himchan gitti."
 

Mi Hi gözlerinden yaşlar süzülürken itiraz etti. "Hayır."
 

"Evet..." Daehyun gözlerini kapattı ve çekinerek kollarını titremekten düşmek üzere olan kıza doladı. Şimdi desteğe ihtiyacı vardı... 
 

----------
 

"Önümüzdeki ay nişanlanmayı düşünüyorduk..." Kız tekrar hıçkırıklara boğuldu. Bu, sorgunun başından beri en az 10 kez olmuştu.
 

Mi Hi, hıçkırıkların geçmesi için önündeki kalpli kupadan bir yudum su aldı ve başını kaldırdı. Onun ufak ama şirin salonundaki koltuklarda 3 polis ve 1 profesör ile birlikte oturuyorladı. Daehyun kurallar gereği mutfakta kalmıştı.
 

Youngjae sakinleşen kıza bakarak kaşlarını çattı. "Pekala.. Son bir soru daha; Himchan-ssi'nin Herbaist olduğunu biliyor muydunuz?"
 

Kız şişmiş gözlerini kaldırdı ve başını onaylarcasına salladı. "Hangi dinden olduğu umrumda değil, onu seviyordum ve seveceğim..."
 

Yongguk teşekkür etti ve kız onları geçirirken kapının önünde Daehyun da yanlarına katıldı. 
 

"Tekrar teşekkür ederiz, etkileşimde olacağız." ('We'll be in touch' sfdghf neyse sustum)
 

3 polis ve profesör evden çıktığında Daehyun acıyan gözlerler kıza yaklaştı. Mi Hi de gözlerinde kalan son damlaları koluyla sildi.
 

Daehyun tam da Mi Hi'nin saçlarını okşayacakken, Mi Hi onu yakasından tuttu ve kendine çekti. Bu esnada Daehyun da hedefini değiştirmiş ve kızı duvarla kendi arasına hapsetmişti. Yavaşça dudaklarına eğildi ve çok geçmeden Mi Hi'nin dudaklarını kendi dudaklarının arasında aldı. 
 

Daehyun, hiçbir pişmanlık duymadan onu öpüyordu.
 

Mi Hi, hiçbir pişmanlık duymadan ona karşılık veriyordu.
 

Daehyun hafifçe geri çekildi ve burnunu kızın burnuna yasladı. Nefesleri hala birbirine karışıyordu. Mi Hi'nin dudaklarını ısırdığını gördüğünde hafifçe sırıttı.
 

"Çok güzel rol yaptın bebeğim."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet