Pişmanlığım seni mezarına dek takip edecek.

NICE (TÜRKÇE)

"Bu çiçek asphodel." BamBam, Mark'ın ona verdiği fotoğrafta bulunan çiçek hakkındaki bilgiye nihayet ulaşmıştı.

Mark muayenehanede büyük bir yer kaplayan bu çiçekten bir şeyler çıkacağını hissetmişti. BamBam'in çiçeği bulmasından memnundu. "Asya'da yetişiyor mu?"

"Hayır." dedi BamBam sandalyesiyle geri çekilirken. "Avrupa, Anadolu, Amerika, Avustralya ve Afrika... Anlayacağın Asya hariç her yerde."

Mark anlayışla başını salladı. "Şifalı bir bitki mi peki?"

BamBam bu kez tekrar "Hayır." derken güldü. "Yunan mitolojisinde basit ruhların gönderildiği yerin ismini almış bir çiçek."

"Basit ruhlar demek..." Mark mırıldandı. "Başka ne var?"

"Pişmanlığım seni mezarına dek takip edecek." dedi BamBam şiirsel bir ses tonuyla. "Çiçeğin anlamı bu."

Basit ruhların gönderildiği yer ve pişmanlığın mezara kadar takip edişi... Mark nefesini tutup Doktorun bu çiçeğin anlamını bilip bilmediğini düşünürken duyduğu sesle irkildi.

"Mark!" Jaebum BamBam'in odasına girerken hiç olmadığı kadar heyecanlıydı. "Mark!"

Mark tüm şaşkınlığıyla bilgisayarın başından kalkıp arkasını döndü. "Efendim." Jaebum bu kadar heyecanlı davranıyorsa, alışılmadık bir şey var demekti.

"Son dosya..." Jaebum duraksadı. "Mark, adamlar da birlikteymiş. Bir ilişkileri varmış..."

Mark kaşlarını çatıp elini beline yerleştirdi. "Yani ikisi de birbirini aynı adamla..." Daha fazla devam etmeyecekti.

"Bu dosya da... O çekmeceye ait." Jaebum bu sözleri söyledikten hemen sonra boş olan sandalyeye oturdu. "Onları yatakta öldürdü çünkü yaptıkları hata buydu."

Mark da onun yanına doğru iki adım atıp BamBam'e baktı. "O katil, kurbanlarını yaşam tarzlarına ve yaptıkları hatalara uygun bir temada öldürüyor."

En sonunda bir şeyler birleştirmek ikisini de heyecanlandırmıştı. Jaebum parmaklarını kurumuş alt dudağında gezdirdi ve birden başını kaldırdı. "Bundan böyle Doktor Park'ı daha dikkatli izleyeceğiz."

"Ben..." Odadaki herkes duydukları sesle bakışlarını kapıya çevirdi. Gelen Youngjae'ydi. Kısa tatilinden sabah dönmüştü. Bir süredir kapıda olduğu için de onları duyma fırsatı olmuştu. "...resmi izin için bir rapor yazabilirim."

Jaebum sırıttı. "Harika. Raporda dördümüzün bir ekip olacağını yaz."

BamBam tekerlekli taburede seri bir hareket yaparak bilgisayara döndü ve sabah bulduğu posteri açtı. "Doktor Park, Singapur'da başlayacak olan bir panel dizisine davetli. Panelin en önemli konuşmacısı Doktor Park olacak."

Park Jinyoung, panel yüzünden tatilini bu kadar kısa tutmuş olmalıydı. "Youngjae, hiçbir şeye ulaşamadı. Demek ki gerçekten tatil yapmak istemişti." Jaebum avuç içlerini masaya dayadı. "Singapur'da da ona ulaşamayız."

Mark boynunu kütletti. "Elimizi kolumuzu bağlamış gibi duruyor."

"Yurt dışına çıkışını engellememi ister misiniz?" dedi Youngjae. Jaebum ve Mark'ın tam olarak ne yapmak istediğinden emin değildi.

Sertçe "Hayır." dedi Jaebum, yüzüne bakmamıştı. "Park Jinyoung'un kaçacağını sanmıyorum. Bam, panel dizisinin sonraki adresi neresi?"

"Singapur, Tayvan ve son olarak da Hong Kong. Birer hafta arayla." BamBam posterdeki tarihlere bakıp söylediklerinden emin oldu.

Jaebum lider kimliğine bürünmüş bir halde ortağına döndü. "Mark, Tayvan hava alanında görev alabilir misin?"

Mark sessizce onu onayladığında Jaebum tekrar gülümsedi. "Açığını bulacağız Doktor Park."

 

-----

 

Jinyoung yırtığın düz olmasına dikkat ederek paketi açıp kolonyalı mendili içinden çıkardı ve tüm katlarını dikkatlice açtı. Onun aksine Yugyeom paketin yırtığını pek umursamamış ve katların açılması için mendili bir kez havada sallamıştı.

"Düzgün yap şunu Gyeom." dedi Jinyoung önündeki koltuğun masa tablasını indirip silerken. "Uçaklardaki en pis yerin masa tablaları olduğunu birçok araştırmayla kanıtladılar."

Yugyeom gülümsedi ve mendilini düzeltti. "Üzgünüm hyung, dikkatli olacağım."

Ağabeyi boynuna astığı mendili çıkarırken onu büyük bir dikkatle izliyordu. "Beni de götürdüğün için teşekkür ederim."

Jinyoung bazen Yugyeom'un gereksiz yere özür dilemesini ve teşekkür etmesini sevmiyordu. Bu yüzden konuyu değiştirdi. "Bay Lin, bizi hava alanında karşılayacak. Kalabalık olabileceğini söyledi, bir konser varmış."

Yugyeom onun ilk kez bu kadar ayrıntı bir şeyi konuştuğuna dikkat etmişti. "Oh hyung, ilgileniyor musun?"

Bunun üzerine Jinyoung içten bir kahkaha attı ve gözlerinin kenarlarındaki çizgilerin ortaya çıkmasına izin verdi. "Hayır, nereden çıktı?"

Küçüğü onun bu neşeli halinden keyif almıştı. Ona karşılık vermek için gülümsedi ve arkasına yaslandı. 

 

-----

 

Kapının açılmasıyla birlikte yükselen ve sonuna doğru hayal kırıklığı sesine dönüşen çığlıklar üzerine Jinyoung burnunu kırıştırdı. "Gyeom çabuk ol."

Yugyeom Bay Lin'i tanımak için onun bir fotoğrafına bakıyordu.

Yugyeom Bay Lin'i tanımak için onun bir fotoğrafına bakıyordu

"Bay Lin'i göremiyorum hyung." Yugyeom parmak uçlarında yükselip bakışlarının kalabalığı aşması için elinden geleni yapıyordu. "Çok kalabalık ve bağrıyorlar."

Çığlık sesleri bu kez daha yüksek bir şekilde duyulduğunda ikisi de arkalarında açılan kapıya baktı. 

"Bu herifin geleceğini biliyordum ama bizimle aynı uçakta olduğunu bilmiyordum." dedi Jinyoung iç çekerek. "Bilseydim bir sonraki uçuştan satın almanı söylerdim."

"İşte orada! Bay Lin!" Yugyeom birden elini salladığında Bay Lin yanlarına gelip gülümsedi. "Hoşgeldiniz Doktor Park," başıyla Jinyoung' a selam verdikten hemen sonra Yugyeom'a döndü. "... Doktor Kim, sizi de aramızda görmek güzel."

Kırklı yaşlarında olan adam, şık ama spor görünen bir takım giymişti. Yaşına rağmen saçları hala siyahlığı koruyordu ve Bay Lin onları her zamanki gibi alnının üzerinde seviyordu. Yugyeom hiçbir zaman onun tam olarak ne iş yaptığını anlayamamıştı. Ama onun en çok programlar düzenleyip JJLin şirketi adına sponsorluk yaptığına tanık oluyordu. Bay Lin tuhaftı, Jinyoung'dan daha tuhaftı. 

"Teşekkür ederim." Yugyeom eğilerek onu selamlarken Jinyoung çoktan kalabalığın arasından çıkmak için yürümeye başlamıştı bile. Bu tür şeyler onun havasını bozuyordu.

 

 

 

"Jackson! Jackson! Jackson!" 

Çığlıklar arasında platin saçlı genç adam güneş gözlüklerini çıkardı ve uzakta ona tanıdık olan figürlere göz attı. 

"Lin Junjie ve Park Jinyoung." dedi maskesinin altından fısıldayarak, ardından sırıtıp devam etti. "Başın belada olduğu için mi buradasın ha, Doktor Park?" Kendi kendine konuşuyordu.

Kimsenin onu duymadığından emin bir şekilde dikleşip güneş gözlüğünü tekrar taktı. "Şimdi git. Yarın hayran buluşmasında görüşürüz."

 

-----

 

"Bana 6 sıfırlık harcamalar yaptıran şu sevgili 'Panel'in sadece kıçını kurtarmak için bir bahane değil mi?" Bay Lin, Jinyoung'un bardağına yeşil çay doldururken Jinyoung masadaki çubukları birbirleriyle hizalıyordu. 

"Artık muayenehaneden müşteri alamam." dedi Jinyoung basitçe. "Seninle bunu konuşmak için gelmem gerekiyordu."

Yugyeom yeşil çayını yudumlayarak onları sessizce izlerken oldukça masum görünüyordu. İlk kez olayın bu kadar içinde hissetmişti.

"3 gün içinde 3 ayrı yerde tekrar edecek bir panel ve senin dışında o panele konuşmacı olarak davet edilen 2 kişi daha ayarladım. Yaptıklarıma değse iyi olur." Yüz hatlarının aksine kişiliğindeki sert köşeler Yugyeom'un Bay Lin'den korkmasına sebep oluyordu.

Jinyoung sandalyede doğrulup masaya yaslandı. "Polis tarafından takip ediliyorum. Yani değecek." dedi kırıldığını henüz farketmiş olduğu tırnağına bakıp yüzünü buruştururken. "İşi sen alacaksın ve bana ulaştıracaksın."

Bay Lin kısa ve sessiz bir kahkaha atıp masadaki kendi yerine oturdu. "Junior, Junior... Yine ne halt yedin?"

"Temizlenmesi gereken herkesi temizledim." dedi Jinyoung ona bakıp parmaklarını kütletirken." "Farklı bir şey yapmadım."

Bay Lin'in sevimli yüzü bile ciddileştiğinde Yugyeom gerildi. "Senin şu huyun beni gerçekten sıkıyor Junior. Onun gibi sadece sana verilen işi yapsan olmaz mı?" dedi Bay Lin yumruklarını sıkarak. "Neden diğerlerini de öldürüyorsun?"

Jinyoung kaşlarını çattı. "Temizliyorum, Bay Lin." O, kendisine verilen işin muhattapı olan tüm suçlu kişileri temizlerdi. "Adalet için." Kötü insanların çıkarları için birilerini temizletmek istemesini sevmezdi.

"Hergele..." Bay Lin sağ eliyle yüzünü sıvazlayıp iç çekti. "Tamam," Ona yardım etmek zorunda gibi hissediyordu. "...işleri bundan sonra ben alırım."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet