Kan.

NICE (TÜRKÇE)

Kan.

Park Jinyoung için sadece temizlenmesi en zor kirdi.

Ancak buna rağmen bu en zor kir, hayattaki kirleri temizlerken de ona bolca yardımcı oluyordu.

"Gyeom," Jinyoung yüzünü kırıştırarak 15 dakika önce üzerinde bir adamı hayattan temizlediği halıya baktı. "...şu halıyı temizle."

Jinyoung önünden geçip giderken Yugyeom başını bir kez salladı. Karanlık odada ne kadar az göründüğünü bilse de ikisi de Yugyeom'un onun sözünü asla ikiletmediğini biliyordu.

Jinyoung, antibakteriyel sabuna biraz alkol karıştırıp ellerini yıkadıktan hemen sonra Yugyeom banyo kapısında belirdi.

"Temizledin mi?" dedi Jinyoung elindeki fazla suyu lavaboya silkerek.

Yugyeom onu başıyla onayladı. "Şöminede."

"Ya fayanslar?" Kan lekesinden nefret ederdi.

"Pırıl pırıl." Yugyeom gülümsedi ve devam etti. "Dün gece dosya getiren kadın-"

"...Kocasının onu aldattığı iğrenç adamı ve kocasını temizlememi istiyor." Jinyoung güldü. "Kimin pis olduğunu öğreneceğiz."

Yugyeom da ona eşlik ederken başını yere eğdi ve hemen geri kaldırıp ciddileşti. "Kadın kocasını aynı adamla aldatıyormuş. Bu durumda sence kocası mı yoksa sevgilisi mi kadını aldattı hyung?"

Jinyoung bu kez gülmek yerine derin bir nefes alıp gözlerini devirdi. "İnsanlar, ne kadar da edepsizleşti..." Hala elinde havluyla dikilirken gözlerini uzakta bir noktaya sabitlemişti. "Dokunmayacağım..." Duraksadı. "Yalnızca adamlara dokunmayacağım."

Yugyeom, Jinyoung'un hamlesinin bu olacağını en başından kestirmişti. Konuşmanın burada bittiğinden emin bir şekilde havluyu onun elinden aldı ve banyoya girip yerine astı.

"Gyeom onu düzgün as. Sana boşuna maaş ödemiyorum."

Yugyeom, arkası dönük olduğu halde onu görmüş gibi davranan Jinyoung'a içinden gülüp havlunun dışarı kıvrılan ucunu düzeltti.

Tabii ki de yalnızca para aldığı için onunla çalışmıyordu. Jinyoung onun rol modeliydi. O ne derse yapmaya hazırdı. Sorgulamadan.

-----

"Ah, Eunbyul-ssi!" Jinyoung gözlerini kısarak gülümsedi. "Reddetmeyip gelmeniz ne kadar da hoş."

Genç kadın onun karşısına otururken gülümsedi. Jinyoung işi konuşmak için onu pahalı bir mekanda yemeğe çağırmıştı.

"Parlıyorsunuz, Eunbyul-ssi. Sizin gibi yıldızı andıran bir bayanın aldatılması korkunç." Jinyoung bardaktaki soğuk sudan yudumlarken onun gözlerine derin bir şekilde baktı.

Jinyoung çekici bir adamdı. Ona bakan kadınların büyülenmemesi imkansızdı. Özellikle bardağındaki içeceği yudumlarken, bacak bacak üzerine atmış görüntüsü tıpkı bir fotoğraf çekimindeki mankeni andırıyordu.

Eunbyul gözlerini ondan kaçırdı. Etkilenmemek için tek yol, ona bakmamasıydı.

Onun bu hareketi Jinyoung'un vişne çürüğü dudaklarının gülümsemesine sebep olmuştu. Gömleğinin yukarıda bıraktığı yakalarını aşağı kıvırıp masaya yaklaştı ve kısık bir sesle konuştu. "Beni etkilediğinizi kabul etmeliyim Eunbyul-ssi, sizi görmek için işi bahane ediyorum."

Genç kadın elleri titrerken çekinerek gözlerini tekrar onunla buluşturduğunda Jinyoung, kaşlarını çatmış bir şekilde çubuklarının altında duran mendilin simetrik olmayan katmanını düzeltiyordu. Bu işin uzun sürdüğünü farkettiğinde bakışlarını karşısındaki genç kadına çevirdi ve gülümsedi. "Üzgünüm. Bazen bu şeyler sinirimi bozuyor."

Genç kadın konuşmadığında Jinyoung asıl konuya girmeye karar verdi ve cebindeki zarfı çıkardı. "Eunbyul-ssi, iki kir olduğunu biliyorum ama ben tek iş için tek ücret alırım." Zarfı masada ona doğru itti. "Lütfen ödediğinizin yarısını geri alın."

Eunbyul o gece dosyalarla birlikte standart ücretin iki katını ödemişti ancak Jinyoung böyleydi. Bu kesinlikle kabul etmeyeceği bir durumdu.

"27 yaşında bir genç kadın için böyle bir travma çok ağır..." Jinyoung parmaklarıyla masada daireler çizerek tekrar konuşmaya başladığında Eunbyul zarfı çantasına koyuyordu. "Sizi böyle görmek canımı yakıyor."

Eunbyul'un gözleri Jinyoung'la buluştu. İkisi uzun süre boyunca kıpırdamadan birbirlerine baktılar. Jinyoung belli belirsiz gülümsedi. İşlerin yolunda gitmesinden keyif alıyordu.

Birkaç cümleye daha ihtiyacı vardı. "Tekrar bir itirafta bulunacağım ki böyle hissettiğim ilk müşterimsiniz." Ardından ses tonunu biraz azalttı. "Beni büyülüyorsun."

Eunbyul gözlerini kaçırıp utanarak gülümsediğinde Jinyoung'un fazla işi kalmamıştı. Ne de olsa bu genç kadın, hayatında yer alan iki adamdan da çoktan vazgeçmişti.

Yemek boyu bu gülüşmelerin devam etmesi, onun bu hanımı bir şeyler içmeye davet etmesi için ortam hazırlamıştı.

"Kahven~" dedi Jinyoung içten bir gülümsemeyle elleri asla tereddüt etmeden kupayı ona uzatırken. "Sevgiyle hazırladım."

Eunbyul gülümseyerek kahveye uzandı ve zaman kaybetmeden koklayıp bir yudum aldı. Jinyoung'un gülümsemesi genişlerken, içtiği kahvenin ona aslında ne yaptığını bilmeyen genç kadın da gülümsedi.

"Teşekkür ederim, harika kokuyor."

Jinyoung kendi kupasını alıp yudumlarken arkasına yaslandı. "Kahveler bittiğinde, bulaşıkları temizlemem gerekecek..."

Eunbyul bu cümle üzerine ne söyleyeceğini bilemediğinden sadece gülümsedi. Bunun üzerine Jinyoung da gülümsemişti.

-----

"Kayıp birimi adamın öldürülmüş olabileceğini düşünüyor." dedi Mark, Jaebum az önce ona getirdiği dosyaları incelerken. "Bu yüzden dosyaları bize de gönderdiler. Adam zaten sır gibi yaşıyormuş."

Jaebum onu başını dosyalardan kaldırmadan dinledi. "Gerçekten bu kadar gizemli biriyse yakınındaki biri yapmış olabilir... Sır gibi yaşam, sır gibi bir ölüm." Birden duraksadı ve ardından hızlıca dosyanın arka sayfalarını çevirirken devam etti. "Sabıkası ya da onun gibi bir kaydı var mı?"

"Var." Mark cevap verdiğinde Jaebum sayfaya ulaşmıştı. "Ağır ceza mahkemesi tarafından aranıyormuş. Uyuşturucu temin etme ve cinsel istismar suçlamalarıyla..."

Jaebum önündeki dosyaları alıp bir hışımla özel çekmecesine fırlattı. Masasında otururken en kolay ulaşabildiği ve en büyük çekmeceyi o iş için seçmişti.

Mark gözlerini genişletirken Jaebum'a biraz yaklaştı. "Sence o mu?"

Jaebum cevap vermeden önce ayağa kalkmıştı. "İnceleme birimlerini adamın evine gönder ve çevreyi didik didik arasınlar. Cesedini evine yakın bulacağımıza eminim." Ceketini giyerken devam etti. "Bu dosyaların o çekmeceye gerçekten ait olup olmadığını cesedi bulunca anlayacağız."

Kapıdan çıkmak üzereyken alt birimlerden biri onun önünü kesti.

"Komiser Im! Gitmeden önce bakmanız gerektiğini düşündüğümüz yeni bir dosya var. Olay yerinde sizi bekliyorlar."

-----

"Im Eunbyul, Lee Jongin, Park Chaejin." Olay yeri inceleme biriminden Choi Youngjae, Jaebum odanın kapısından içeri bakarken ona bilgi veriyordu. "Im Eunbyul ve Park Chaejin evliymiş, Park Chaejin karısını başka bir adamla yani Lee Jongin'le yakalayıp ikisini ardından da kendini vurmuş gibi görünüyor."

Jaebum kaşlarını çatıp henüz içinde hiçbir şey oynatılmamış odaya ardından eline tutuşturulan dosyalara bakıp. "Kurbanların ve zanlının telefon görüşmelerini ve mesaj kayıtlarını istiyorum." dedi. Kapının önündeki brandayı atlayıp içeri girerken Mark da onu takip etmişti. Yatakta ve yerde uzanan üç cesedi fotoğraflayanların arasından geçip dolabın ayağına sıkışmış beyaz kartın dikkatini çekmesiyle dolabın yanına çömeldi. "Buna bakmamda sakınca var mı?" 

"Hayır, sanmıyorum olay zamanından çok önce oraya girmiş gibi duruyor dedi Mark kartı biraz kaydırıp kenarını çevreleyen tozlu alanı Jaebum'a gösterirken. "Etrafı altında kalan alandan daha tozlu." 

Jaebum tozların arasında tozsuz dikdörtgenik bir alan kalmasına izin vererek kartı eline aldı ve içinden okudu.

Prof. Dr. Park Jinyoung, Göğüs Hastalıkları Cerrahı.

"Youngjae," 

Hala kartvizite bakmaya devam ederken Youngjae ona döndü. "Efendim?"

"Cesetler otopsiye gittiğinde bu üç kişi arasından herhangi birinin göğüs cerrahisine gidecek bir hastalığı olup olmadığını öğrenmemiz mümkün mü?"

Youngjae pek anlam veremese de başını sallayarak onu onayladı. "Bizzat bildireceğim, raporlar çıktığında sana iletirim."

Mark elinde kartvizitle odadan çıkan ortağını süzdü ve odaya son kez bakış atıp onu takip etti. Üstü kapalı konuşmasına anlam verememişti. "Öylece bu adamın muayenehanesine gitsek de hangisinin hasta olduğunu öğrenebiliriz."

Jaebum evden çıkarken Mark'a kapıyı tuttu. "Hasta olsa bile, oraya henüz gitmemiş olabilir." Mark'ın çıkmasını bekledikten sonra arkasından onu takip ederken konuşmaya devam etti. "Hiçbiri hasta değilse gidip o muayenehaneye bakacağım."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet