Coincidence

Description

 Choi Min Ho sabah koşusu yapmayı gerçekten seviyorduç Tıpkı o anki gibi koşu onu uykunun ağırlığından çekip çıkarır, güne hazır hale getirirdi. Ve tabii, Tae Min'i yalnız yakalama şansını da bu sabah koşuları sayesinde kazanıyordu.

  Tae Min'in kafayı dansla bozduğu herkes tarafından biliniyordu. SHINee'nin yetenekli Maknae'si, her sabah saat altıda stüdyoya gider ve bir buçuk saat kadar dans ederdi.

 Şansa bakın ki stüdyo, Min Ho'nun koşu rotasının tam kalbiydi.

 Minho durdu, stüdyoya gelmişti. Hesaplaması doğruysa biraz sonra Tae Min de provasını bitirecekti. O zamana kadar Min Ho çoktan kendini toparlar, tae Min ile sanki tesadüfen karşılaşmışlar izlenimizi uyandıran bir duruş ve sohbet başlangıcı seçerdi.

 Stüdyo, sıradan bir sokakta, sıradan bir apartmanın tek odalı dairesiydi. Min Ho, apartmanın az gerisinde bekliyordu. Tae Min kapıda göründüğünden koşmaya başlayacak, tam olarak Mushroom Boy'un önünden geçecekti. Böylece hem tesadüf eseri karşılaşmışlar gibi görünecekti, hem de Tae Min'in onu durdurmasıyla konuşmayı başlatmışolacaklardı.

 Min Ho planından memnun bir şekilde bekledi.

 Apartmanın metal, kahverengi boyalı kapısı yavaşça açıldı. Kapı çok ağırdı ve Tae Min açmakta hep zorlanırdı; Min Ho, Tae Min'in kapıyı açmak için muhtemelen harcıyor olduğu büyük çabayı düşününce gülümsemeden edemedi. Çok tatlı görünüyor olmalıydı!

 Tae Min kapıda boy gösterdiğinde Min Ho tahmininin çok yanlış olduğunu anladı.

 Tatlı görünmüyordu.

 Aşırı seksiydi. Bir buçuk saat dans etmiş birine yakaşır şekilde terlemişti. Öyle terlemişti ki siyah saçları alnına ve ensesine, tişörtü de yavaş yavaş geliştirdiği vücuduna yapışmıştı. Apartmandan çıktığı sırada bir su şişesini kafasına dikmiş içiyordu. Hareket eden Adem elması, boynundan süzülen su ve ter ile titreşiyormuş gibi görünüyordu... Hiçbir dünya dilinde, bu manzarayı tanımlayacak bir kelime yoktu.

 Min Ho uygulamak için sabırsızlandığı planı unutmuştu bile. Öylece duruyor, sadece Tae Min'in su şişesini elinde katlayarak yürüyüşünü izliyordu. Nefesi daralmış, fark edemese de yanakları kızarmıştı. Kanı damarlarında alevlenmişti, yanıyormuş gibi hissediyordu. Tam anlamıyla nutku tutulmuştu, kalp atışlarının göğsünü acıtacak kadar hızlanmış olduğunu belirtmeye dahi gerek yoktu.

 Tae Mim, Min Ho'yu fark etmişti. Gülümseyerek hyunguna el sallamıştı ama Min Ho'nun ifadesini gördüğünde gülmeyi kesti. Aralarında yaklaşık üç metre vardı; bu mesafede Tae Min, Min Ho'nun gözlerinin ateş saçtığını anlayamayacağı içim bir sorun olduğunu sanmıştı.

 Min Ho açısından elbette bir sorun vardı. Arzusunu kontrol edemiyordu -Tae Min'i istiyordu-, donup kalmıştı çünkü hareket ederse patlardı.

 "Min Ho hyung," dedi Tae Min endişeli bir sesle. "Sen iyi misin?"

 Min Ho ne yaptığının farkında değildi, yürümeye başlamıştı. Tae Min'e doğru bir adım, sonra bir adım daha ve bir diğeri...

 Her bir adım öncekinden daha sert ve kararlı oluyorduç Tae Min!in nefesini hissedecek kadar yakınına gelince durdu. Sadece durup, Tae Min'e baktı -geri çekilmemişti.

 Tae Min, hyungunun gözlerinde ne olduğunu anlamıştı. Herkes gibi onun da hayran olduğu ışıltılı gözler -ah, o gözler- arzu doluydu. Zaman sakız gibi esnetilmiş gibiydi o gözlere bakarken. Tae Min fark etmeden nefes almayı bıraktı. Gözü kararmıştı ve göğsü ile -sebeini anlayamadı şekilde- daha mahrem bölgelerindeki damarlar durmaksızın atmaya başlamıştı.

 Birbirlerinin gözlerine bakaral sadece dört saniye durabildiler. Min Ho, Tae Min'i bileğinden yakalayıp apartmana sürükleyerek atak yapan ilk kişi olsada binanın soğuk duvarına yapışan da o oldu. Tabii ki bundan hiçbir şikayeti yoktu.

 Tae Min kendini durduramıyordu. Tıpkı duvara yapıştırdığı grup arkadaşı gibi onun da gözleri şehvetle dolup taşmıştı.

 Hangi genç adam hızlı davranmıştı belirsizdi ancak birbirlerine aniden yaklaştılar.

 Min Ho'nun küçük tesadüfü böylece kararmış gözlere, Tae Min'in duvara; hyungunun da Tae Min'in ensesine gömdüğü ellere ve bir daha asla ayrılmayacakmış gibi tutkuyla kenetlenmiş dudaklara dönüşmüştü...

Foreword

Min Ho için sabahları erken kalmkmak sorun değildi. Çünkü erken kalktığı takdirde Tae Min'i daha fazla görebilirdi.

 

 

 

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet