Part 1

Love JongSoo Right

Kyungsoo sahne arkasına doğru ilerlerken alnını silmesi için eline tutuşturulan bezi kullanıyordu. Yorucu bir konserin ardından çocukların yetişmesi gereken bir show varken diğer Do'nun varlığına şükrederek ilerledi arabalarına doğru.

Kai yamukça sırıttı son kez sahnenin tam ortasında ve çığlık atan hayranlarının önünde doksan derece eğilip selamladı onları. Terlemişti. Sahne arkasına doğru ilerledi Kyungsoo'nun peşinden. "KaiSoo" diye bağırmaya başlamışlardı. Kaşları çatıldı çünkü o D.O.'yu seviyordu. Hızla yüzünü sildi, nemli siyah saçlarından parmaklarını geçirdi. Havaya kalkmışlardı. Yavaşça arabaya bindi. Showa Jongin katılacağından bugün burada bitmişti ve başarıyla bittiği için mutluydu. Şimdi tek düşünüğü eve gidip çabucak sıcak bir duş almak ve uyumaktı.

Arabaya bindiklerinde tam karşısında onun için ters oturmuş sevgilisine uzattı ayaklarını Kyungsoo. Telefonuna dalıp gittiğini ve kulaklarındaki kulaklıkları fark ettiğinden onu biraz sinir etmek istiyordu. Diğerinin tepkilerine rağmen kafasını cama yasladı ve gözlerini kapadı bir süreliğine. Kendisine doğru esen soğuk hava hem üşümesine hem de rahatlamasına neden olmuştu. Yavaşça başını kaldırdı Jongin. Onun geldiğini gördüğünde ışık saçmış, müzik dinlemeyi bırakmıştı.

"Yine harikaydın!" Sesi mutlu ve gururlu çıkıyordu.

"Yah! Baksana!"

Ayağını dürtükledi onunla ilgilenmesi için. Göz kapakları titreşti büyüğün. Sevgilisini çok özlemesine rağmen aşırı yorgundu. Yine de onun bu tepkilerine kayıtsız kalamayarak attı tek gözünü.

"Jongin-ah... Çok yorgunum. Yine de teşekkür ederim. Sen izliyorsun diye elimden gelenin en iyisini yaptım."

Halsiz de olsa içten bir şekilde gülümsedi Kyungsoo. Bu sırada küçüğün ikizi Kai de sevgilisinin yanındaydı. Kaşları çatıldı ve süzdü onu hafif bir sinirle esmer olan. Dişlerini sıkıyordu. İkizi ise olaydan habersizdi ve başı hafifçe Kyungsoo'nun omzuna kaymış, uyukluyordu. Dikkatini derin bir nefes alarak sevgilisine çevirdi.

"Sen hep en iyisini yapıyorsun... Şey, boğazına masaj yapabilirim?"

Hafifçe kayıp iki bedenin de rahat etmesini sağlarken başını iki yana salladı Kyungsoo.

"Gerek yok Nini. Eve gidince ilaç içeceğim."

Diğeri tam cevap verecekken arabanın içinde yankılanan bildirim sesiyle büyük olan gözlerini tamamıyla açmış ve Kai'ı ittirerek arka cebinden telefonunu çıkarmıştı.

"BÖLÜM GELMİŞ!"

Kai huzursuzca homurdandı onun bu çocuksu tavrına karşı. Jongin ise dudaklarını sarkıtmıştı, onunla ilgilenmek istiyordu. Onun ilgisi telefona kayınca cevap vermesini beklemeye başladı, ardından müzik dinlemeye devam edecekti.

"Yavaş ol..hyung!"

"Kes sesini Kai. Bir hikaye okuyorum da. Çok heyecanlı gidiyor. Çifti ise..." sona doğru sesi kısılan Soo gözlerini kaçırdı sevgilisinden. Diğerinin bunu duyduğunda sinirleneceğini biliyordu. Boş boğazlığından dolayı ayak parmaklarını sıktı. Aklı gerçekten yerinde değil gibiydi.

Jongin heyecanlı sevgilisini süzdü, son anda duraklaması dikkatini çekmişti. "Ne?"

Kai ise bu sırada göz devirip karşıda oturan D.O.'yu kesmeye başlamıştı. Dudaklarını ısırırken aklından geçenle güldü.

Jongin'in kaşları çatıldı beklediği yanıt hala gelmediğinde. Fanlar onu bir sürü kişiyle shipliyorlardı. Sehun'la, Chanyeol'le... Fanlar bilmiyordu ama Sehun Luhan'la, Chanyeol'de Baekhyunla beraberdi. Onları bir şekilde umursamayabilirdi. Ama en tahammül edemediği Kai'yle shiplemeleriydi. O şirin Nini bir anda Kai'den bile soğuklaşıyordu bunu gördüğünde. Sesi soğudu.

"Neymiş çifti?"

D.O önündeki sarışını görmezden gelip gözlerini ikizine dikti. Gelecek cevabı bildiğinden canı yanıyordu, aynı zamanda o olmaması için dua ediyordu. Kai umursanmayınca kaşlarını çatmıştı.

Kyungsoo yutkunarak kafasını kaldırdı. "KaiSoo." Derin bir nefesle tek seferde söyleyivermişti. Eğer fic Jongin'in adıyla yazılmış olsa emin olun Kyungsoo asla bu adı zikretmezdi fakat bütün ficte Kai geçiyordu ve bu onu hem rahatsız hem de üzgün hissettirmişti. Adeta ecel terleri dökerek baktı Nini'sine.

Jongin ikizini sinirle süzdükten sonra sevgilisine baktı. Ateş çıkıyordu gözlerinden. Parmaklarını hırsla siyah saçlarından geçirdi. Dişlerini sıkıyordu. Hafifçe çekti saçlarını. Bu işten cidden nefret ediyordu.

"Ve hala okuyorsun?!"

"Ben bizi hayal ederek okuyordum ama?"

Suçlulukla başını eğdi. Bunu yapmaması gerektiğini biliyordu lakin görünüşleri gereği gerçekten Kai'yi her seferinde Jongin olarak hayal ediyordu. Aslında kim olduğu önemli bile değildi, kalbinden her zaman küçüğü geçiyordu. Tabi bunu diğerine anlatmak sanıldığı kadar kolay değildi.

"Sonuçta ben değilim, ne fark eder ki?"

Sinirle çevirdi başını. Sonuçta yazanlar Kai olarak yazıyordu, onu düşünüyordu. Önemli olan kısım buydu onun için.

"Her neyse Kyungsoo, seninle bu yüzden tartışmayacağım."

Camdan bakıyordu, cama kafa atmak isterken. Kai sakin olması için ikizinin bacağına dokundu, tepki alamayınca yavaşça çekti elini. Sinirliyken onu sakinleştirebilen nadir kişilerden biriydi ama şu an suçu olmamasına rağmen ona da sinirliydi ve her an patlayabilirdi. Başını eğip uyumaya devam etti sessizce.

Kyungsoo gözlerini kapatmış olana bakıp iç çekti. İkizine oradan kalkmasını işaret ederken sessizce yanına geçti Jongin'in. Saçma bir kavgaya tutuşabilirlerdi. Fakat bunu istememesinin dışında enerjisi de yoktu.

Kızmıştı Jongin. Kyungsoo öyle hayal etse de yazanlar başkasını yazıyorlardı. O değildi, başka bakıyor başka seviyordu, hikaye de olsa Kyungsoo'nun da onu sevmesi korkularını uyandırıyor ve ağırına gidiyordu.

Arabanın içinde ön tarafta oturan liderleri ve Yixing'ten başka kimse olmadığından bolca boşluk vardı. Kyungsoo bunu fark ettiğinde gülümsemişti. Kafasını Jongin'in dizlerine yatırıp kısa bacaklarını kendine çekip küçücük oldu. Yüzünü ona doğru döndüğünden karnına bir öpücük bıraktı ve tek kolunu sardı beline.

"Nini bana kızman için fazla yorgun değil miyim?" Uykulu sesiyle mırıldandı.

Aniden dizlerinde hissettiği başla irkildi. Karnına kondurulan yumuşak öpücük ve beline sarılan kol kalbini eritmişti. Onu hele de bu yorgun haliyle kırmak istemiyordu ancak defalarca kez konuşmalarına rağmen devam etmesine kızıyordu. Değiştiremediği ancak biraz daha yumuşayan sesiyle cevapladı.

"Haklısın, yoruldun, üzgünüm." Hem geçiştirmek içindi hem de gerçekten üzgündü aslında.

Gözleri dolsa da çaktırmadı Kyung. Hemen onları kapatıp kafasını iki yana salladı. Hafifçe burnunu çekerek iyice yerleşti kucağına.

"Önemli değil Nini. Hadi uyuyalım."

Jongin'in içi acıdı o an. Saçlarını sevdi yavaşça. Onu ağlatmaktan nefret ediyordu. Kyungsoo az ağlamasına rağmen garip bir şekilde sevgilisinin tavrı sertleştiği an düşüyordu gözyaşları.

"Başını kaldır Kyungsoo-yah..."

"Oh? Neden? Uyumak istiyorum..."

Her zamanki gibi uykusunda aradı bahaneyi Kyungsoo. Kalbinden göğsüne doğru yayılan sızıyı yok saymaya çalışıyordu fakat sesi bile titremişti ve kahretsin ki boğazı acıyordu. Yutkunup yumdu gözlerini sıkıca.

"Kyungsoo.. Lütfen."

Eğildi yavaşça sevgilisinin üzerine. Az önce saçlarını seven eli, yüzüne kaymıştı. Hafifçe sevdi. Dokunmaya kıyamıyor ancak sonsuza kadar da yapmak ister gibi nazik ancak aşk doluydu parmak uçları.

Mayışmıştı Kyungsoo saçındaki ellerle. Daha da uykusu gelmiş, huzura kavuşmuş gibiydi. Lakin kalbindeki ağrı geçmiyordu. Bu yüzden kızarmış gözlerini dikti sevdiceğine. "Evet?"

Jongin sevgilisinin çenesinden tuttu ve iyice eğilip birleştirdi dudaklarını. Okşadığı saçları hafifçe çekiştiriyordu şimdi. Özür dilemektense tatlı bir öpücüğün daha tamir edici olduğunu düşündüğünden yapmıştı bunu.

Kyungsoo karşılık verdikten birkaç saniye sonra çekilip tatlı bir Eskimo öpücüğü verdi Jongin'e. Sonrasında ise rahatlamış bir şekilde tekrar uzandı ve uykusuna kaldığı yerden devam etti.

Eskimo öpücüğüyle tatlı tatlı güldü esmer olan. Yavaşça arkasına yaslandı. İkisi de bunu çok özel ve tatlı buluyorlardı. Gülümsemeye devam ederken omuzlarına ve boynuna hafif hafif masaj yaptı. İyi gelecekti biliyordu. Kendini uykunun kollarına bırakırken gülümsedi çocuk. Sevgilisi yanındayken her şeyin üstesinden gelebileceğini biliyordu.

Bu sırada D.O. ikizine imrenerek bakıyordu. Kendisinde de bu kadar cesaret olması için birçok şeyini verebilirdi. Sevdiği adam dibinde bile dursa ona yaklaşamıyor, kardeşiyle hayal edilmesini izliyordu. Yine de Kyungsoo şanslıydı. En azından gerçeği bilenler vardı. Fakat D.O için böyle bir hakikat bile yoktu.

Ne olduğunu farkına varamayan Kai ağrıyan boynunu geriye yasladı. Yanında Kyungsoo'nun olduğunu sanıp omzuna koydu başını D.O.'nun. Ona bakınca Kyungsoo olmadığını görmüştü. Kalbi ağzından çıkarken duymaması için dua etti içinden.

D.O ise gözlerini kırpıştırıp bakmıştı omzundaki başa. Saçları kötü kokması gerekirken sarhoş ediciydi, bacaklarını titretiyordu adeta. Yavaşça başını Kai'ınkine yasladı o da.

Gri saçlı çocuk nefessiz kalırken ani bir refleksle ona daha çok yaklaştı ve ellerini onun bacağına koydu.

Büyük kalbinin sikilmeye başladığını hissediyordu. Bacağındaki el vücuduna bir anda ateş basmasını sağlamıştı. O da kolunu diğerine sarıp iyice yanına çekti deli cesaretiyle.

Kai belindeki elle tabiri caizse yamulmuştu. Dudaklarını ısırdı. Yorgunluğuna rağmen gözlerini açtı ve onu izlemeye başladı. Yan profilden de harikaydı sevdiği. Uzun kirpikleri ve gözleri harika yüzünde çok daha güzeldi. Kai sonsuza kadar nefessiz izleyebilirdi.

D.O ise bu sırada üzerindeki bakışları hissettiğini çaktırmasa da hafifçe kıpırdanarak ne yapması gerektiğini kestirmeye çalışıyordu. Gerginlikle elinin altındaki teni daha da sıktı.

Belini sıkmasıyla irkilmişti diğeri. Parmaklarını saçlarından geçirip daha da derin baktı ona, hafifçe bacağını okşarken.

Büyük olan bir anda işin gittiği yeri anladığında hafifçe öksürüp durdurdu kendini. Buna daha fazla devam edemezdi ki zaten birazdan şovları vardı. Vücudunu hafifçe geri çekti çok da uzaklaşmamaya çalışarak. Kai'ın bedenine yakın olmasını seviyordu.

Kai'a yakın olmayı seviyordu.

D.O. öksürünce Kai hafifçe kızardı ve elini çekti hızla. Onun çekilmesiyle üzülmüştü ancak fazla uzaklaşmamıştı. Ne zaman ikizi ve sevgilisi gibi olabileceklerini düşünmeden edememişti.

Jongin yüzündeki huzurlu gülümsemeyle kıpırtısız izledi kucağında uyuyanı. Yutkundu. Çok çok güzel olduğunu düşündü. Onu hak edecek ne yaptığını sonra da. Bu güzel şey onundu. Sadece onun. Bu mutlu hissettiriyordu. Karşılıklı aşk. Emindi ki Kyungsoo da onun için aynılarını düşünüyordu.

Burnu sızladı Kyungsoo'nun. Mutluluk onu korkutur hale gelmeye başlamıştı. İleride ne olacağını bilmemekten ilk defa bu kadar çok korkuyordu. Yine de şu an yanındaydı sevdiceği. Ona dokunabiliyor, hissedebiliyordu. Bedenen olmadığında ise kalbinin yanında atan şeyi hissediyordu. O küt küt atan kalbin kendisine ait olması çok ama çok güzeldi.

Bir yanda D.O ne yapacağını bilemeyerek mesafeyi koruyordu. Zaten birkaç dakika sonra varmışlardı gidecekleri yere. Jongin'i kaldırıp gitmeleri gerektiğini söyledi.

Jongin hala kıpırtısız izliyordu onu. Saçlarını okşadı nazikçe. D.O. hyungunun dokunmasıyla yüzü asılmıştı. Gitmek istemiyordu.

"Seni seviyorum Kyung hyung! İyi uyu~"

Kyungsoo hafifçe kımıldanıp inenlere baktı ve uykulu bir şekilde el salladı. "Kendine iyi bak Nini."

Kai onun mesafeyi korumasıyla kaşlarını çatıp ellerine çevirdi bakışlarını, istemiyorsa dokunmazdı. Üzülmüştü ama kızgındı da. Hiçbir şey demedi inenlere.

İkizinin seslenmesiyle gülümseyen D.O son bir şey söylemek için arkasına dönmüştü ki yüzüne kapanan kapıyla dudaklarını büküp ilerledi grupla beraber.

Jongin sevgilisinin onları izlemesini umup yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirmeye çalıştı. Kyungsoo eğer uyuyakalmazsa kesinlikle izlerdi, biliyordu, hep öyle olmuştu. Birbirlerini hep izlerlerdi.

Arabada kalan esmer ikiz uyuklayan Kyungsoo'yu umursamayarak müzik dinlemeye başladı. Çok kızmıştı. Dişleri sıkılı, kaşları çatılıydı. Koparırcasına asıldı sarı saçlarına. Sonra da omuz silkti. Yalvaracak değildi onu istemiyorsa.

"Sakin ol Kim Kai. Kardeşimi böyle elde edemezsin."

Gözleri kapalı halde söylendi arkası dönük olan. En ufak sesi duyardı ve diğerinin delirme sebebini de daha o ağzını açmadan anlamıştı. Kafasını onaylamaz şekilde salladı iki yana.

"Ben...o beni istemiyor ki? Dokunuşlarımı sevmiyor belli ki. Ona yalvaramam, ne yaparsa yapsın." Yalan söylüyordu, bir yanı kızgınken diğer yanı ağlamak istiyordu aslında.

"Seni istemediğini kimse söylemedi. Ayrıca... yalvarma konusunda erken konuşma."

Konuşmanın ilginçleştiğini anlayan Soo yüzünü sarışına dönüp kolunu kafasının altına koydu. Ardından onun delirmekte olan yüzüne bakıp kıkırdadı.

"Beni istemediğini söylemesine gerek yok, belli ediyor."

İçinden geçen iğrenç şeylerle yüzünü buruşturdu. Hayranlar resmen ikisini shipliyordu.

"Erken konuşma? Ona yalvarmamı mı istiyorsun?" Hah, onu düşünen var mıydı zaten? Kyungsoo hyungu öncelikle ikizini düşünüyordu. Dilini ısırdı onu iğnelememek için.

"İlişki konusunda acemisin değil mi? Bahsettiğim yalvarma başkaydı."

Çapkın gülümsemesini sundu ona kısa olan. Sonrasında uykusunun kaçtığını fark edip pozisyonunu düzeltti ve ayakkabılarını çıkartıp karşı koltuğa uzattı.

"Kardeşimi benden daha iyi mi tanıdığını sanıyorsun? Onun ne istediğini en iyi ben bilirim."

Anlamıştı ama sapığa vurmak istememişti gerçekte. Aslında ona yalvarmak hoş olabilirdi, daha da iyisi onu yalvartmak. Yüz ifadesinin değişmemesi için çaba harcayarak keskin gözlerini karşısındaki büyük gözlere dikti. D.O. ile aşırı benzemelerine rağmen heyecanlanmıyordu asla ona bakarken, zaten bu iğrenç olurdu muhtemelen.

"Onun ne istediği..."

Dudağını ısırarak camdan dışarı baktı Soo. Kardeşini nasıl bu çocuğa ayarlayabileceğini düşünüyordu. Belki Jongin de o zaman rahat ederdi biraz daha. Ayrıca kendisinin neden onunla shiplendiğini anlamıyordu bile. Kyungsoo Jongin'indi. İki gerçek isim, iki sahne ismine karşı. JongSoo kadar güzeli var mıydı be?

Kendi içinde delirip ardından döndü tekrar ona.

"Bak Kai, D.O benim gibidir bazı şeylerde. İstemediği şeye dokunmaması da buna dahil. Bu yüzden endişelenme. Çekingen sadece."

"O zaman neden uzaklaşıyor? Çekinecek ne var? Korkmasın, yemem onu."

Yine dilini ısırdı. Cidden bazen abartıyordu küçük olan, yine de tutamıyordu öfkesini.

"Ne yapacağız peki? Sonsuza kadar onu bekleyemem."

Çaktırmadan güldü kendine. Beklerdi aslında onu. Hep hem de. Ama kızgınlığı asıl fikirlerinin önüne geçiyor, istemediği şeyler söyletiyordu ona.

"Ay daraldım. Kusura bakma da ben de kardeşimi senin gibi orası burası oynayan bir herife vermem."

Hem bu kadar özgüvenli hem de bu kadar endişeli birini daha görmemişti Kyungsoo. Gerçekten ne dese bu çocuğun karşı tepki oluşturacağını düşünüyordu. Diğer tarafı anlamamaya çalışmaması bir yana kendini bile tam olarak ifade edebildiği söylenemezdi.

"Herkes senin gibi anında yavşama kapasitesine sahip değil ayrıca."

Gözlerinden ateş çıkarken ona baktı. Yumruklarını sıkmıştı daha çok.

"O. Ne. Demek! Ona yavşamıyorum."

"Ya ne yapıyorsun? Ciddi mi düşünüyorsun onunla?" Alayla söylese de gerçekten de merak ediyordu sorunun cevabını. Sonuçta kardeşinin karşındakiyle bir ilişkisi olursa canının yanıp yanmayacağını öğrenmeli ve buna göre tedbir almalıydı.

Kai sahnedeki o seksi yüz ifadelerinden birini yaptı.

"Onu yatağa atıp keyfime baktıktan sonra kenara koyacağım. Sence!"

"Ay biliyordum! Sapık var! Kardeşimi yiyecek. Yardım edin!"

"Aman çok komiksin." Dudak büzüp somurttu küçük olan.

"Biliyor musun, ne yaparsa yapsın. Cidden." Cama döndü, ağlamak üzereydi oysaki.

"Bu kadar önemsiyorsan sakla da yemesinler."

"Kim Kai!"

Bir anda değişen tavrıyla kendini onun yanına attı Kyungsoo. Halbuki anacım onu incitmek değildi. Yavaşça sırnaştı ona ve gıdıklamaya başladı.

"Sen hyunguna tavır almaya utanmıyor musun? Söylesene gerçekleri bana açıkça."

Gıdıklayınca dayanamamış, yüz ifadesi gevşemiş ve kahkaha atmaya başlamıştı.

"Ya...hahah..bı..bırak..hyung..tamam..s..söyleyeceğim..ahaha.yeter.."

Sonunda ellerini çekip kafasına vurdu bir tane. Kalçasıyla ısıttığı yerden de kalkmasına neden olmuştu bu çocuk. Üşüyordu şimdi.

"Dinliyorum?"

Ona baktı Kai. Ciddileşmişti, keskindi bakışları.

"Onu seviyorum. Benim olsun istiyorum. Bana ait. Ruhu da bedeni de."

"Oh... Böyle desene. O... Yani D.O da..."

Ensesini kaşıdı. Ne demesi gerektiğinden emim olamıyordu. Bunu demeye hakkı var mıydı ki? Ayrıca bunu açıkladığında kardeşinin onu öldürme olasılığı yüzde kaçtı acaba?

Gözleri parlamıştı bu arada diğerinin dediğini hemen anlayan uzun olanın.

"Gerçekten mi! O zaman... Sen bana anlat ben de sana."

Gözleri kocaman ve pasparlak olmuştu kısanın. Kai'ın dediğiyle beraber aklına bin bir türlü şey gelmişti.

"Neyi anlatacaksın?"

Bir anda iş kendi lehine dönmeye başlamıştı nasıl olduğunu anlamasa da. Kai zayıf nokta bulduğunu anlayınca yüzü hemen farklı bir şekil almıştı.

"Önce sen."

"Ay.. yani.. şey...Ne dememi istiyorsun... Sen sor ben söyleyeyim?"

"Benim hakkımda sana ne söyledi? Beni nasıl buluyor?"

Merakla baktı hyunguna. Bunları çok dikkatli dinlemeliydi. Gerçekten aşıktı büyüğe. Az önce söylediklerinin hepsi öfkedendi. Hem ona yalvarmak sandığı kadar kötü olmayabilirdi. Sapıkça düşüncelerinden arınıp duruşunu dikleştirdi.

"Bak ilk başta seni çok seksi buluyordu. Yani hala buluyor orası ayrı da. Şimdiyse daha çekici ve iyi huylu olduğunu düşünüyor. Bence sana çoktan aşık ama işte bir miktar anlama kıtlığı var da.."

Gözlerini devirip söyledi. Gerçekten kardeşinin bazen aptal olduğunu düşünmüyor değildi. Gözünün önündekini göremeyecek kadar beyni yoktu. Kendisi ise kesinlikle evin zeka küpüydü. Kai'ın karşısında ellerinin terlediğini, ne yaptığını ve dediğini bilmediğini çok rahat bir şekilde görebiliyordu.

Söyledikleriyle erimişti. Gerçekten onu çekici buluyordu. Kocaman güldü. Çok mutlu olmuştu. Kyungsoo ve Jongin gibi olduklarını hayal etti. İstediği zaman öpebildiğini, sarılabildiğini, en güzel ona güldüğünü.

Diğerinin mutlu olduğunu gördüğünde bir sıcaklık yayıldı kalbine Kyungsoo'nun. Kardeşini gerçekten sevdiğini görebiliyordu. Bu ikisinin de kendilerinden farklı olmayacağı belliydi.

"Ne yapmamdan hoşlanıyor? Hangi tavrımdan?" Merakla sordu. Küçük bir çocuk gibiydi şimdi.

Kıkırdadı onun bu tatlı hallerine Kyungsoo. "Biraz daha.. Uhm... böyle ol. Yani tatlı ama havalı. Çok kendini geri çekme. Tam tersi cüretkar ol. Sen ona git birazcık, oh?"

"Ben zaten havalıyım!" Duyduğu son kelimeyle güldü. "Cüretkar... Yani onu sıkıştırıp öpmeli miyim?.. Acaba tokat atar mı?.."

"Ya! Kardeşimden uzak dur it. Ne demek öpmek falan?! Yapacaksan bana söyleme bari." Yüzünü buruşturup uzaklaştı hafifçe Kai'dan.

"Öpmek filan derken? Siz Jongin'le sağda solda öpüşürken iyi ama. Görende yatağa atacağım dedim sanacak, minik bir öpücük işte!"

"Ay tamam. Bir şey yapmaz..."

"Sen de bana sorabilirsin bu arada Kyungie." Bir anda ciddileşti Kyungsoo. Sıra ondaydı şimdi.

"Jongin... son zamanlarda nasıl hissediyor? Bana anlatmadığı bir şey var mı? İyiyim diye geçiştiriyor mu yoksa?"

Hyungunun endişeli sorusuyla hayal dünyasından yere çakılmıştı. "... Şey, şu fanfic olayına cidden fazla kızıyor ve seni üzmek istemediği için az belli etmeye çalışıyor. O ne kadar öyle hayal etse de orada yazan ben değilim, kitap da olsa onun da oradakilere aşkla bakması, bahsetmesi canımı yakıyor dedi. Seni kaybetmekten korkuyor hyung."

Başı eğilmek zorunda kalmıştı Kyungsoo'nun. Jongin'e karşı üzgün hissediyordu. Onu kendi gibi saçma biriyle uğraşmak zorunda bırakmıştı. Küçük elleriyle oynayıp dudağını sarkıttı istemsizce. 

"Ben hep onu düşünüyorum. Hep o olduğunu hayal ediyorum. Bunu anlaması ya da kabullenmesi kolay değil. Ama artık öyle yapmamam gerek galiba... Yarın.. ondan özür dilemem gerekiyor. Kalbimde yazan isim Jongin'ken ikizi dahi olsa kimseyi koyamam onun yerine. Koymamalıyım. Onun beni kaybetmekten korktuğu kadar ben de korkuyorum."

Sarıldı ona Kai. Diğeri her ne kadar sevdiği kişi olmasa da çok değerli hyunguydu. Ve onun da duygularını önemsiyordu çok fazla.

"Üzül diye söylemedim hyung.. Jongin çok sahiplenir, bilirsin. Sadece senin bunu sevdiğini düşünüyor bazen istemeden. Bu onu çok üzüyor. Bana yeterli bir sevgili olup olmadığını sormuştu çok öncelerden. Bunu sorarken ağlamıştı karşımda, ki benimleyken bile ağlamaz Jongin, hep yalnız ağlar."

"Keşke benimle ağlasa, benim yanımda ağlasa.. Ağlarken tek başına olmasından nefret ediyorum. Ve yeterli... ne saçma bir kelime. Halbuki o bana fazla. Sevgim bile ona ait olduğundan kocaman oldu. Yeterlilik de ne demek."

"Bunları ona söylemelisin... Eee başka yok mu?" diye heyecanla ekledi Kai. Açıkçası anlatmak istediği çok şey vardı ve büyüğün ağzından çıkacakları merakla bekliyordu.

"Sevgilim hakkında ne sorabilirim ki... Yani bana söylemediği çok şey olduğunu düşünmüyorum... Var mı yoksa?"

Gözlerini kısarak baktı diğerine Kyungsoo. Eğer bir şey varsa en iyi Kai bilirdi. Sonuçta bu ikisini birbirinden başka kim daha iyi tanıyabilirdi ki?

"Olabilir~Yani hyung, Jongin'in karanlık sırlarını öğrenmek ister misin?~~~"

"Ne?! Ne sırrı? Ne karanlığı? Korkutma beni." Endişeyle karışık heyecanla soruverdi Soo. Küçüğün her ağzından çıkanla farkında olmadan yerine sığamaz hale gelmişti. Ayaklarını saçma sapan bir şekilde yere vuruyor, dudaklarını gerginlikle soyuyordu.

"Sen de söyleyeceksin."

"Tamam, hadi söyle artık!"

Telefonunun fenerini çenesine tuttu. Gölgeler yüzüne düşmüştü, daha gizemli ve korkunç gözüküyordu.

"Ya! Kapa şu ışığı.."

"Peluş pengueni var ve ona sarılıp Kyungie diye ağlıyor." Kahkaha atmak üzereydi söylediğiyle, bunu aylar önce öğrense de hala çok komik geliyordu çünkü.

"NE? YA ÇOK TATLI!"

Dudakları kocaman bir kalp olacak hale getirene kadar kocaman gülmüştü Kyungsoo. Başka biri olsa bununla dalga geçebilirdi ama konu Jongin olunca kalbi hızlanmıştı.

"Bence çok saçma ve gülünesiydi... Suratı aşırı komikti."

"Komik suratı da tatlı ki! Benim sevgilim doğuştan şirin bir kere." Saçını savurarak söyledi gururla. Onun kendisini bu kadar sevdiğini duymak yanaklarının kızarmasını sağlamıştı. Aklına gelen görüntüyle çığlık atmaya başlayacaktı neredeyse.

"Sıra sende~~"

Sırtını dikleştirdi anında. "Şimdi... D.O. bazen saatlerce senin videolarını izliyor. Odasına girdiğimde ayıp bir şey yapıyormuş gibi hemen ekranı kapıyor ama elbette ben geçmişten buluyorum~"

"CİDDİ MİSİN? Ayıp bir şey derken?!" Ağzı burnu kaymıştı resmen. Yutkundu. Ardından bunu evde düşünmesi gerektiğine karar verip kafasını salladı iki yana.

"Neyse devam edeyim. Jongin bazı ficleri sahte hesap açıp şikayet etti. O an öyle sinirliydi ki o sahnelere benim suçum olmamasına rağmen üzerime atlayacaktı."

"Woah... cidden çok kıskanç değil mi? Ne yapacağım onunla?"

Düşünceli bir şekilde çenesini eline yasladı. Bunun hoşuna gitmediğini söyleyemezdi lakin Jongin'in kendini üzmesini istemiyordu. Yine de içindeki pis yaratığın ona doğru sırıttığını ve 'hoşuna gidiyor değil mi' dediğini hissetmişti.

"Ama sen de yakışıklısın hyung. Gerçi ikizin çok daha yakışıklı da... Sanırım birilerinin sana aşık olmasından korkuyor, uğraşmaktan, ondan daha iyi biri olmasından..."

Öfleyip saçlarını karıştırdı Kyungsoo. "Tamam da kapıldım. Ondan iyi biri benim için zaten yok ama olsa da geçti Yongsan'ın pazarı hesabı. Ve biri bana aşık olursa onu bakışlarıyla öldüreceğine güvenim tam."

"Sadece öldürür mü sence?" Laf kapmak için merakla bekliyordu aynı zamanda. "Kendine güvenmiyor bazen."

"Aptal çünkü." Sinirle söylendi. Ağzında birkaç küfür daha yuvarladıktan sonra düşündü ne söylemesi gerektiğini. Kardeşinin başka ne sırrı vardı?

"Bu kadar kızma."

"Ah... Şimdi bana geçtik galiba. SeKai'yi hiç sevmiyor. Gerçekten tiksiniyor. Bir çekim/program olduğunda kesinlikle sizi birbirinizden uzak tutmam gerektiğini tembihliyor. O yüzden kendim yerine onu yolluyorum arada. Çok sıkıcı biri olabiliyor çünkü."

Kahkaha attı diğerinin dediklerine. Öyle çok hoşuna gitmişti ki!

"Sehun'un Luhan hyunga nasıl baktığını görmüyor mu şu shipperler... O zaman uzak durayım. Ya da tam tersi. Jongin de SeSoo'yu hiç sevmiyor. Sürekli Sehun'u Luhan hyunga itiklemem için taktik bile vermişti."

"Ehehe biliyorum. Ama Sehunnie cidden çok sıcakkanlı. Herkesle iyi anlaşıyor ve aşırı da sevimli."

'Şu an böyle dediğini duysa somurturdu.' Araba durmuştu. "Geldik galiba."

"Ama hiç kimse onun kadar mükemmel olamaz." Diye ekleyerek indi arabadan. Hava çok soğuk olduğundan oyalanmadan yurda girdi. Arada arkasına bakıp Kai'ın gelip gelmediğini kontrol ediyordu ancak sıcak salonlarına ulaşana kadar durmamıştı.

Kai yavaşça indi hyungunun peşinden. Liderleri de inmişti, sevgilisiyle. Onlara bakıp sırıttı, çok tatlılardı. Sıcak eve girince derin bir nefes aldı. Sonunda eve ulaşmıştı. Duş almadan önce ikizi ve sevdiğini izlemek istiyordu, bitmediyse tabii.

"Hyung televizyonu aç!" Teri zaten soğumuştu yani biraz daha soğusa bir şey olmazdı.

"Bağırma açıyorum!"

Eline kumandayı alıp hızlıca kanalları zapladı Kyungsoo ve en sonunda sevgilisinin yakışıklı yüzünü görene kadar durmadı. Jongin'in bir şeyler hakkında gülerek konuştuğunu görünce kendi de istemsizce gülümsemişti. Yan taraftaki sandalyede duran battaniyelerden birini üstüne çekip bağdaş kurdu. Yanına gelen çocukla beraber battaniyenin diğer ucunu kaldırmıştı.

"Yanıma gel, tasarruf edelim."

Kai hızla hyungunun yanına zıpladı ve hafif bir titremeyle dibine girdi. Diğerinin önceden ısıtması işine yaramıştı. Gözlerine kadar çekip battaniyeyi izlemeye başladı o da.

"Ya niye hep Jongin'i gösteriyor üf!"

D.O.'yu görünce yüzü aydınlandı, resmen fangirl gibiydi. İçinden onun adeta bir melek gibi gözüktüğünü düşünmüştü. Gittikçe daha da güzelleşiyordu sanki. Eve döndüğünde kesinlikle konuşmaları gereken şeyler vardı. Bunları düşünürken aynı zamanda gözünü kırpmadan izlemeye devam ediyordu. Fazla yakışıklıydı insafsız, her güldüğünde onun dudaklarına mühürlü olan kalbi sıkışıyordu.

"Neden Joon ve Yixing hyung katılmadı?" Onların sesini duyunca gözünü ayırmadan sordu.

"Neyse neyse sessiz olun!" Yukarı doğru bağırdı. Gözlerinden kalp çıkıyordu D.O her görüktüğünde, ekrana doğru kalp yaptı.

"Hyung ikizin senden daha yakışıklı."

"Ya! İkizim o benim. Benim yerime geçiyor ve kimse anlamıyor yıllardır! Ne demek benden daha yakışıklı."

Omzuna vurarak kaşları çattı kısa olan. Kendisi de çok güzel gözüküyordu bir kere. Ayrıca bu aptal gerçekten ne dediğinin farkında mıydı acaba?

"Ya vurma! Öf bitti işte..." Banyoyu kapmak için çaktırmadan kıpırdandı. Aniden ayağa fırladı ve koşturdu. "Ben kaptım!"

"Aish! Bir tanesi yetmiyordu iki oldular. Çabuk çıksan iyi olur Kim Kai!"

Sinirli bir şekilde önüne düşen saçına üfledi. Kanallarda gezinirken sevgilisini az izleyebilmenin siniriyle kumandayı kırmak üzereydi neredeyse. Hangi akla hizmet şovu canlı yapmışlardı ki?! Normalde bunun çekilip düzenlenmesi falan gerekirdi. Seul'ün tatlı trafiğinden ötürü zaten bir saatlik olan şovda Jongin'i ancak on dakika görebilmişti.

Hızlıca soyunmuş ve sıcak suyun kollarına bırakmıştı kendini bu sırada esmer olan. Sıcak damlalar bedeninden akarken yorulduğunu hissediyordu. Yine de D.O.'yu izlediği için mutluydu. Dans etmeye başladı istemsizce, mırıldanıyordu. Sesi cidden güzeldi aslında, yüksek nota çıkamazdı belki ama ses tonu çok özeldi.

Diğerinin su sesleri kulağına ulaştığında uzanıverdi koltuğa kısa olan da. Gerçekten çok yorgundu ve 4 saatlik uykuyla duruyordu. Başının ağrısından dayanamayacak hale geldiğini kendi başına kaldığında anlamıştı. Battaniyeyi üzerine çekip başını koltuk yastıklarından birine dayadı. Birkaç saniye sonra da gözleri kapanmıştı zaten.

Duşu bittiğinde yavaşça odasına süzülmüştü Kai da. Hızlı hareketlerle giyindi üşümemek adına. Saçlarını kurularken içeri girdi. Büyüğün uyuduğunu görünce nazikçe dokundu omzuna.

"Hyung.. duş almayacak mısın?"

Göz kapakları titreşti Kyungsoo'nun. Hayali sesler duyuyor gibiydi. İlk başta uyanmayı reddetse de ısrarlı dokunuşlar devam ettiğinde açtı gözlerini. "Ne var?!" Uyandırılmaktan gerçekten nefret ederdi. Ancak karşısında Jongin'i görünce gülümsemişti uyku sersemi.

"Nini~ Sen mi geldin?"

"Maalesef Kai ben. Duş diyorum, az sonra gelirler, D.O. hyung hala yattığını görürse ikimizi de keser hani. Onlar gelmeden gir hyung, Jongin'e bu halde mi görüneceksin?"

Kyungsoo sevgilisinin adını duyunca kafası karışsa da hala söylenilenleri anlamamakta ısrar ediyordu. Sesler kulağına varamadan yok oluyordu sanki. Kolunu aslında Kai olan Jongin'in boynuna dolayıp onu yakınına çektiğinde kapının açılma sesiyle o tarafa doğru baktı. Bu hikayede iki tane mi Jongin vardı, yoksa ona mı öyle geliyordu?

Jongin o sırada – sanki Tanrı tarafından gönderilmiş gibi- kocaman gülerek girdi içeri.

"Sevgilim programı izledin...mi?" Gülümseyen yüzü anında öfkeyle kasıldı. "Kyungsoo, napıyorsun sen?" Kai resmen Soo'nun kucağında oturuyordu. Ani bir şekilde kolundan tutup çekti ikizini. Kai savrulmuştu resmen. Öfkeyle aynı zamanda hüzünle baktı ona.

"Jongin yanl-"

"KES SESİNİ KAİ! Cevap ver Kyungsoo!"

Kyungsoo sonunda topun patlamasıyla uyanmış ve birkaç saniye içinde ne yaptığını farkına varmıştı. Hemen yerinden doğrulup yüzü sinirle parıldayan sevgilisinin önüne geçti.

"Ben... Biraz uykuluydum ve Kai'ı sen sandım. Yemin ederim başka bir şey değildi."

Ellerini iki yana sallayıp heyecanla konuşmaya başlamıştı. Diğerinin çok çabuk yanlış anlayabileceğini bildiğinden hızlıca durumu anlatmak istiyordu. Fakat bu sırada onlara doğru incinmiş bir şekilde bakan D.O.'yu kimse fark etmemişti ta ki Kai bir anda diğerinin de gelmiş olduğunu hatırlayarak arkasına dönene kadar.

"Hyung bari sen yapma..."

Hüzünle baktı ona. Onu daha kazanamadan kaybediyordu. Kai ona yaklaştı hızlıca.

Jongin git gide artan sesiyle mırıldandı herkesi görmezden gelerek.

"Kyungsoo, biz dışarıdaydık, ben siyah saçlıyım, yoksa okuduklarından mı oluyor bunlar? Sevgilini nasıl karıştırırsın!"

D.O. arkasına bile bakmadan odasına çıkarken Kyungsoo ellerini tutmaya çalışıyordu Jongin'in. Kai D.O.'nun ona inanmamasıyla afallamıştı. Ona aşık olduğunu daha ne kadar belli edebilirdi ki?! Sinirle odasına girip kapıyı çarptı, kavga eden ikizini ve sevgilisini salonun ortasında bırakarak.

"Sevgilim gözümü bile açamıyordum doğru düzgün. Geldiniz sandım Gerçekten olay bundan ibaret. Lütfen bana inan."

Konuşurken gözleri dolmaya başlamıştı yine büyüğün. Bir kere de tutabilse şu yaşlarını olmazdı çünkü! Görüşü yeniden bulanıklaştığında tutunmaya çalıştı sevdiğine ancak geri itilmesiyle birkaç damla firar edivermişti.

Jongin ise kendini tutmuyordu. Korkuları gün yüzüne daha kötü bir şekilde çıkıyordu. Belki de yanlıştı düşünceleri lakin öyle sinirliydi ki bunu farkına bile varamıyordu. Kahretsin görüntü aklından gitmiyordu bile. Öfkeden her şeyi yakıp yıkabilecek hale gelmişti bir anda.

"ONA MI AŞIK OLDUN KYUNGSOO! KUCAĞINDA OTURUYORDU! GELMESEM ÖPECEKTİN, BELKİ! SONRA HANGİMİZİ SEÇECEKTİN, SÖYLSENE!"

Kabuslarına giren şey resmen gerçek oluyordu. Kyungsoo ikizini seçiyordu işte, onu değil. En azından onun görüş açısında.

"N..ne? NE? ULAN UYKUM VARDI. KÖR GÖZÜMLE SEN SANDIM. NERDEN ÇIKARDIN ONA AŞIK OLDUĞUMU?!"

İçindeki minik(!) satanın uyanmaya başladığını anlayan Soo uzaklaştı diğerinin yanından. Dedikleri kalbinden göğsüne bir acı dalgasının yayılmasına neden olmuştu. Jongin'in yaptığı açıklamaya başka kulplar takması ve onu resmen yalan söylemekle suçlaması bu hayatta tahammül edemeyeceği birkaç şeyden biriydi.

"HER UYKU SERSEMİ OLDUĞUNDA BİRİLERİNİ KUCAĞINA MI OTURTUYORSUN! ONA AŞIK OLDUĞUNU SÜREKLİ OKUDUĞUN KİTAPLARDAN, KAİSOO İSMİNİ DUYUNCA KONSERDE GÜLMENDEN ÇIKARDIM KYUNGSOO!"

Kısa olan üstüne gelen adamla ilk önce elini kaldırdı. Gözü kararmıştı adeta. Tam tokadı basacakken durdu ve birkaç saniyeliğine diğerinin suratına baktı. Elini indirip montunu sandalyeden aldı. Kapıya doğru ilerlerken son kez arkasına döndü en azından bir açıklama borçlu olduğunu düşündüğü adama.

"Ben gidiyorum. Bir süre yalnız kalmam gerek."

Ve Do Kyungsoo kapıyı çarpıp çıktı yurttan uzun bir süre geri dönmemek üzere.

-Azra & Her Nini

Bu bölümü sevdiceğimle yazdık, umarım beğenmişsinizdir *-* KaiSoo Day için zaten bir projem vardı ki onu da sayfamdan bulabilirsiniz ancak bu çoktan yazmayı planladığım bir şeydi böylece hayallerim bir şekilde gerçek olmuş oldu ^-^

Beni deli gibi zorlayarak bunu yazmamı sağlayan, tembelliğime meydan okuyan sevgilime buradan teşekkürler :*

Bir part daha olacak isimden anladığınız üzere, onu sadece ben yazacağım ve galiba hepimize sürpriz olacak kkk

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet