Rockstar [Hongki]

K-POP OC ONE SHOTLAR

''İyi numaraydı ufaklık.''

Tanımadığın bir erkek sesiyle, son denemelerini yaptığın gitarından kafamı kaldırdın.

''Anlamadım?'' genç ve yakışıklı adam muzip bir gülüş yerleştirdi yüzüne. Asimetrik kesim saçlarının uzun tutamı yüzünü gizliyordu.

''Kapıdaki numaradan bahsediyorum. Oysa ben bir bakışta 17 yaşında olduğunu anlayabiliyorum.'' Sakin bir şekilde, siyah ojeli tırnaklarıyla uğraşan adamın söyledikleri soğuk terler dökmene yol açmıştı. Eğer gidip birine haber verirse, kapıda bakmadıkları kimliğin ablana ait olduğunu öğrenip seni karakola gönderebilirlerdi. Reşit sayılmadığın için de anne ve babanı karakola çağırırlardı, bu da 'arkadaşıma ders çalışmaya gidiyorum' yalanıyla çıktığın evden son çıkışın olurdu. Baban gitarına, telefonuna ve bilgisayarına el koyarak seni tüm sosyal hayatından soyutlayabilirdi.

''Geri bas adamım. Dalga geçecek başka birini bul.'' Soğukkanlı davranmak için çabalayıp yeniden gitarına döndün.

''Siyahlar giyinmekle rocker olunmaz ufaklık. Yanlış öğretmişler sana.'' Sinsi bir ifadeyle gülümsedi.

''Sakın beni küçümsemeye kalkma.'' Dedin sıktığın dişlerinin arasından. ''Bunun için nelerle mücadele ettiğimi bilmiyorsun.''

''Umarım sahnede gecenin bir yarısı dışarıda olmanı haklı gösterecek bir performans sergilersin.'' Başka bir şey demeden çekip gitti. Sinirliydin, hem de çok. Nasıl olur da hakkında hiçbir şey bilmeden seni yargılayabilirdi? Dahası resmen aşağılamıştı. Seni rocker yapan şey siyah kıyafetlerin değil, siyah ruhundu. Ruhundaki karanlığı notalara döküyordun sadece.

''17 numara, sıra sende.'' Sahne görevlisinin seslenmesiyle kendine geldin. 'Aman ne güzel, ne uğurlu numara şu 17.' İçinden bir küfür savurup emin adımlarla sahne ilerledin. Işıklar gözünü kamaştırırken, midendeki bulantıyı ve dizlerindeki titremeyi görmezden gelmeye çalıştın. Bu yarışmaya katılma hakkı kazanabilmek için gece gündüz çalışmıştın. Şimdi, yeteneğini diğerlerine ispatlama zamanıydı. Şehrin en büyük katılımlı ve aynı zamanda 12 yıldır geleneği haline gelmiş rock yarışması, kendini ispat etme yolundaki ilk adımın olacaktı.

(Şarkı benim çok sevdiğim bir rock şarkı, temsili olarak bunu düşünebilirsiniz. http://www.youtube.com/watch?v=2eGazzxcp3I )

Hafif müzik ve duygusal bir tonlamayla söylediğin sözler salonda hoş karşılanmamıştı. Onlar gerçek rock dinlemek için buradaydılar, bir liselinin İngilizce şiir şovunu dinlemek için değil! Ama sen sakin bir şekilde söylemeye devam ettin, bombanı birazdan patlatacaktın. Öyle de olmuştu, tempolu girişinle bir anda alkışlar ve ıslıklar yükselmişti. Salon kafalarını sallayarak şarkına eşlik ederken, sen mikrofonun ve gitarınla sahnede adeta devleşiyordun. Siyah saçların da tıpkı notaların gibi akıyordu şarkının içine. Şarkı bittiğinde terliydin ve nefes nefese kalmıştın. Ama bir o kadar da mutluydun. Şarkılarını ilk defa bu kadar büyük bir kalabalığın önünde seslendirmiştin ve salon resmen yıkılmıştı. Senden önce çıkan 16 kişide bu kadar gürültü olmadığına emindin.

''İyi iş çıkardın.'' Sahne görevlisi heyecanla omzuna vurdu. ''Uzun zamandır bu yarışmada görev alıyorum ama böyle gürültüye çok nadir rastladım! Ve o gürültücüler şimdi kendi turnelerini düzenliyorlar! Seni kapmak için savaşacaktır şirketler! Cidden çok havalıydın!''

''Teşekkürler.'' Heyecanını bastırıp küçük bir gülüş yerleştirdin suratına.

***

Beklediğin gibi 1. Olmuştun. Plaket ve çiçeğin yanı sıra 20'yi aşkın kartvizit almıştın. Birçok şirket ve prodüktör senden telefon beklediklerini söylemişlerdi. Yani bu defa 'biz sizi ararız' durumu söz konusu değildi.

''Tebrikler.'' Artık tanıdık olan ses, yeniden seslenmişti sana. Bu defa alaycı bakan taraf sendin. ''Açıkçası beni şaşırttığını söylemeliyim.''

''Umarım bu da size tanımadığınız insanlar hakkında önyargılı davranıp, onları küçümsememeniz hakkında bir ders vermiştir.'' Gitarını omzuna asıp yürüyecekken, kolundan kavramasıyla yeniden ters bakışlarını onun sürmeli gözleriyle buluşturdun.

''Küçük numaranı fark eden birine sence de fazla sert davranmıyor musun? Bilirsin, bu beni öfkelendirebilir ve gidip birilerine ötebilirim.''

''Yapamazsın.'' Dişlerini sıktığın çenendeki kasılmadan belli oluyordu.

''Denememi ister misin? Tüm umutlarını bağladığın bu başarıyı riske atacak kadar cesur musun?'' fısıldayarak konuştu. ''Hey Ji Sung-''

Bağırmaya yeltendiğinde, yakalarından kavradığın gibi dudaklarına yapışmıştın. Ne yapacağını bilemez halde, tanımadığın bu adamın yumuşak dudaklarını emiyordun. Adam şaşkınlığını üzerinden atınca belinden ve ensenden kavrayıp, öpücüğü derinleştirmişti. Tuhaf bir şekilde kendini kaptırmıştın. Nefes alma ihtiyacıyla çekilmek aklına gelmişti.

''Fırsatçı, sapık pisliğin tekisin değil mi?'' nefes nefese fısıldadın.

''Belki de öyleyimdir?'' gülümsedikten sonra elinden kavrayıp sürüklemeye başladı. ''Gidiyoruz.''

''Ne? Ne saçmalıyorsun?'' kolunu kurtarmak için çırpındın. ''Saçmalamayı kes ve kolumu bırak.''

''Bu saatte eve gidemezsin. Bende kal.''

''Hangi sıfatla? Tanışmıyoruz bile farkında mısın?'' dedin kaşlarını çatarak.

''Madem öyle, tanışalım. Ben Hong Ki. Oldu mu?'' gözlerini devirip yürümeye devam etti.

''Kast ettiğim bu değildi, şimdi bırak beni.'' Yeniden çırpındın.

''Sen beni tanımıyor olabilirsin ama ben seni gayet iyi tanıyorum. Şimdi ya yürürsün, ya da tüm bunları elinin tersiyle itmeyi kabul edip soluğu karakolda alırsın. Seç birini!''

Sinirle dudaklarını kemiriyor, derin nefesler alıyordun. Çatmıştın belaya bir kere, yapmaya mecburdun.

''Kabul ediyorum. Ama eğer bana dokunmaya kalkarsan, o ini kökünden kesip-''

''Şimdi değil. Zamanı gelince dokunmamı isteyen sen olacaksın.''

***

Okuluna yakın bir apartmana gelmiştiniz. Ev oldukça güzeldi. Kafandaki çöp evden tamamen uzak, temiz ve düzenliydi. Ortalıkta bira şişeleri ve kirli çamaşırlar görmeyi umarken, kitap ve CD koleksiyonu görmek tamamen beklenmedikti.

''Burada yatarsın. Banyodaki makyaj temizleyicileri kullanabilirsin, yarın okula hortlak gibi gitmek istemezsin.''

Saat çoktan 03.00 olmuştu. En fazla 4 saatlik uykunun ardından okula gidince ister istemez zombi olacaktın. Sessizce banyoya girip kapıyı kilitledin. Sahne teri hala üzerindeydi, bu yüzden makyajını temizledikten sonra hızlı bir duş aldın. Odaya geçerken tüm ışıkların kapalı olduğunu gördün, ses de olmadığına göre uyumuş olmalıydı.

''Yabancı bir erkeğin banyosunda, onun şampuanıyla yıkanmanın ne anlama geldiğini biliyor musun?'' karanlıktan gelen sesle ödün kopmuştu.

''Ödümü kopardın.''

''Sadece su içmek için mutfağa geçmiştim.'' Gülümseyerek elindeki bardağı gösterdi.

''Biliyor musun, dengesizin tekisin.'' Odaya girip kapını kilitledin.

***

Lanet pazartesiler ve lanet okul günleri... Dünden dolayı hala yorgun ve uykulu olsan da, yarışmayı düşündükçe mutlu oluyordun. Çoktan 4. Ders gelmişti. Ders müzikti. Hocanız doğum izninde olduğu için boş geçecekti muhtemelen.

''Herkese merhaba!'' duyduğun sesle buz kestiğini hissetmiştin. Hong Ki... Üzerinde takım elbisesi ve düzenli bir şekilde taranmış saçlarıyla sınıfa girdiğinde utançtan yerin dibine girmek istemiştin. Göz göze geldiğinizde sana bakıp gülümsedi, bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Hızla sınıfı terk edip, çıkarken kapıyı çarpmıştın. Sınıfın üçüncü katta olduğu için en yakın kaçış alanı çatıydı, merdivenleri üçer beşer atlayarak çatıya çıkmıştın.

''Lanet olsun!'' sinirle saçlarını karıştırdın.

''Yeniden merhaba.'' Lanet olsun! Neden her yerde gölge gibi seni izlemek zorundaydı ki?

''Senin sınıfta olman-'' hayır bu doğru soru değildi. ''Okulumda ne işin var?''

''Müzik öğretmeniyim, senin de gördüğün gibi.'' Sakince cevapladı.

''Bak dün gece-'' ne diyeceğini bilemeyerek sustun. Şu an tam anlamıyla boka batmış hissediyordun.

''Tanışacağımız günü böyle hayal etmemiştim tabi, ama yine de memnunum.'' Çatının kenarına ilerleyip, dirseklerini trabzanlara yasladı.

''Ne demek bu? Açık konuş benimle!'' sinirle sesini yükselttin.

''Orada olacağını biliyordum. Senden 4 yaş büyük ablanın, yani benim en yakın arkadaşımın kimliğiyle bu tür yerlere gittiğinden haberim vardı. Üzgünüm, senden uzun bir zamandır hoşlanıyordum. Belki ablanın arkadaşları evine geldiğinde, odandan tuvalet haricinde çıkma zahmeti gösterseydin beni fark ederdin.''sana doğru döndü, bu defa dirseklerini yaslamıştı.

''Dün seni öptüğümde... Kahretsin, her şeyi biliyordun ve beni aptal yerine koydun!''

''Susturmak için dudaklarıma yapışacağını bilemezdim...'' dedi gülümseyerek. ''Eğer diğer erkeklere de bunu yapıyorsan seni cezalandırmam gerekecek.'' Renginin solduğunu görünce sırıttı ''Ama bu senin ilk öpücüğündü, değil mi sert kız?''

''Kapa çeneni!'' diye bağırdın.

''Öğretmeninle ne biçim konuşuyorsun sen?'' bir anda ciddi bir ifadeye büründü. ''Ayrıca sınıfta olman gerekiyor, yoksa yok yazarım seni! Düş önüme!''

''Biliyor musun? Dengesizin teki olduğun konusunda hala ısrarcıyım.'' Dedin sırıtarak.

''Peki... O dengesiz dediğin adam müzik dersini 1 düşürerek, aldığın tüm iş tekliflerini bir yıl ertelemene neden olursa?'' sırıtma sırası ondaydı.

''İğrenç şantajcı.''

''Her hakarette bir puan kırıyorum.''

''Fırsatçı pislik sapık.''

''Çoktan 5 puanını kaybettin?'' kollarını göğsünde kavuşturdu.

''Notla gözümü korkutamazsın! Seni adi- Hmpphh!'' yumuşak dudakları bir kez daha hissederek susturulmuştun.

''Bu nasıldı?'' elleri hala yüzünü kavrarken sordu. Gözleri ise dudaklarından dökülecek en ufak bir hakarette cezalandırabilmek için dudaklarındaydı.

''B-bence geç kalıyoruz...'' elinden kurtularak sınıfa koştun.

''Aferin, işte böyle.'' Memnuniyetle mırıldandı Hong Ki.

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
icequeenhera
#1
Chapter 1: Kızsam mı sevsem mi dövsem mi bilemedim şimdi
icequeenhera
#2
Ben buna da tekrar başlıyoremm
NursimaElfAhgase
#3
Chapter 18: bem geldim ki bu tekrar ıumak güzeldi
dinozoruschenus #4
Chapter 18: BU SHOWNU HİKAYESİ BANA İYİ GELECEK VE YARALARIMI SARACAK
icequeenhera
#5
Ben geldiimm
ddaisyW #6
Yeniden hesap açtım :')