When U Love Someone [Young K]

K-POP OC ONE SHOTLAR

Bir kafede çalışmak, öyle kliplerde gösterildiği gibi kolay bir şey değildi. Pastel renkli bir kafenin vitrinindeki şirin kurabiye kavanozları ile bakışan, bir kahve yaptıktan sonra kahve makinesinin başında poz kesen ve sürekli gülümseyen şapşal kızlar sadece müzik videolarında oluyordu. Gerçekler ise buzlu amerikanosunu kafasına çalmak isteyebileceğin kadar anlayışsız müşterilerden, aynı anda 3-4 makineyi birden idare edebilmekten, depoda cüssen kadar ağır şeyleri yerleştirmekten ve akşam canının çıkmasına ramak kala attığın paspastan ibaretti. Haliyle sabahları zorla hale yola soktuğun saçların ve makyajın da, yorucu günün sonunda verdiğin savaşa yenik düşmüş oluyordu.

Kapanışa 10 dakika vardı, şansın varsa müşteri gelmeden paspasını tamamlayıp çıkabilirdin. Çıktıktan sonra doğruca kütüphaneye gidecek ve yaklaşan vizelerine çalışacaktın.

Ancak kapının arkasındaki uğursuz zil, içeriye yeni müşterilerin geldiğini tüm mekana ilan edercesine şıngırdamıştı. Sen de paspasını görünmeyeceğine emin olduğun bir köşeye koyup tezgahına yönelmiş ve ellerini yıkamıştın.

''3 buzlu amerikano, bir tane de muzlu milkshake!''

Arkan dönük olduğu için görmesen de, bu tanıdık ses Jae'den başkası değildi.

''Oh, Arjantinli? Çocuklar... Hoşgeldiniz...'' pet bardakları alıp yarıya kadar buzlarını koyduktan sonra makineden kahvelerini doldurmuştun. Milkshake ise Dowoon içindi, grubun tartışmasız bebeği bulunduğu her ortamda yalnızca süt ve süt ürünleri tüketirdi çünkü.

''Aynı kampüste okumuyor muyuz biz ya?'' dedi Sungjin. ''Neredeyse kayıp ilanı verecek duruma geldik, nerelerdesin sen yahu?''

''Bir bilsem Sungjin... Yaşadığım söylenemez zaten de, hayatta mıyım ondan bile şüpheliyim. 4 saatlik uykuyla bu hayata katlanmam imkansız aslında, ama başka çarem yok.''

''Hayır, çaren var. Ama bu yolu seçen sensin.''

''Yine başlama Sungjin...'' bardakları tepsiye yerleştirip, cam kenarındaki masalardan birine götürdün, kapıyı kilitleyip 'kapalı' tabelasını da çevirdikten sonra gidip yanlarına oturdun. ''Üniversite farklı, okulla birlikte yürütemiyordum grubu. Size de ayakbağı oluyordum. Böylesi hepimiz için daha iyi.''

Elbette ki bu onların bildiği şekliydi gerçeğin, aslı bambaşkaydı. Brian'ın gelmeyişinden anlamaları lazımdı belki, ama hiçbiri senin liseden beri Brian'a karşı hislerin olduğunu ve bunu itiraf ettiğin için gruptan ayrılmak zorunda olduğunu tahmin edemezdi. Çünkü öyle demişti, hala dün gibiydi o cümlenin etkisi ; 'Görmek istemiyorum seni, arkadaşlığımıza ve grubumuza ihanet ettin'. Biliyordun ki sen çıkmasan o çıkacaktı gruptan. Sen yokken bir vokalist ve gitarcı eksilirdi, ama Brian yokken hiçbir şey tam olmazdı. Jae'nin iğrenç esprisi geldi aklına, ismine atıfta bulunarak yaptığı bir kelime oyunuydu bu. Ona 'Brain' derdi, 'Sen grubumuzun beynisin'.

''Sensiz grubun tadı tuzu yok ama.'' Dedi Wonpil. ''Şarkılarımıza o kendine özgü tadı veren şey senin sesinmiş.''

''Kendi sesinden haberin yokmuş gibi konuşma...'' dedin gülerek. ''Grubun karakteristik sesi sende, ilk dinleyişten sonra kime soracak olsak senin sesin akıllarında kalıyor.''

''Noona, seni özlüyorum.'' dedi Dowoon, başı omzundaydı. Kabarık saçlarını okşadın. En çok da Dowoon için üzülüyordun, çünkü seni hiç doğmayan ablası gibi görüyordu. Anne ve babası ülkenin en kıdemli üniversitelerinde profesördü. Tek çocuk olan Dowoon'un küçüklüğü dadısıyla geçmişti. Liseye başladığı günden beri ise yalnızdı, ta ki grubunuza dahil olana kadar.

Çok net hatırlıyordun o günü, kafeteryada hep sessizce sütünü içtiği için dikkatini çeken sevimli bir çömezdi. Nedense onun haline üzülmüş, o günden beri yemeğini hep onun yanında yemeye başlamıştın. Başlarda yanında sürekli konuşan davetsiz misafirden hoşlanmadığı için mekan değiştirse de okulun çatısına kadar onu takip etmiştin. Israrların meyvesini vermiş, bir gün yanında otururken dizine yatıvermişti. Elin gayriihtiyari saçlarına gitmişti, onu rahatsız edeceğini düşündüğün bir harekette bulunduğunu fark edince ışık hızında çekmiştin elini. O ise kaçırdığın elini alıp yeniden başına koymuştu, söylediğine göre dadısı da ona böyle yaparmış.

O gün başlayan ilişkiniz, bateri için birine ihtiyaç duyduğunuz süreçte onun grubunuza dahil olmasıyla sonuçlanmıştı. Zaten grubun ortaya çıkışı da ilginçti. Wonpil ve asla ayrılmadığı kuzeni Sungjin grubun kurucularıydı. Sırf bu yüzden okula bir yıl erken başlatmıştı ailesi onu. Arjantin'de doğup Amerika'da büyüyen Jae ile Brian ise Amerika'daki ortaokul yıllarından tanışıyorlardı. Jae sınıf tekrarı yaptığı için aradaki yaş farkına rağmen hepiniz lisede aynı sınıfa başlamıştınız. Dowoon ise iki yıl sonra, siz üçüncü sınıftayken aranıza katılmış ve abilerinin göz bebeği olmuştu.

''Kahveleriniz bittiyse...'' diye lafa girdin uzun bir sessizliğin ardından. ''Dükkanı kapatmam gerekiyor, çalışmam gereken vizelerim ve sonrasında 4 saatlik uyku karşılığında dinlendirmem gereken yorgun bir bedenim var gençler...''

''Excusas, excusas...'' diyerek pipetindeki son kahve yudumlarını höpürdetti Jae.

''Sen sus çakma Arjantinli.''

***

''Uyan... Ders bitti.''

Brian'ın sesiydi seni derin uykundan uyandıran. Kafanı kaldırıp yüzünü ovaladın. Ne zamandır uyuduğun hakkında bir fikrin yoktu, sahi biten ders neydi?

Kafanı kaldırıp kürsünün arkasındaki saate baktın. Saatin dörde vuran kolları uykunu bir anda açmıştı. ''Kahretsin, geç kaldım...''

Hızlıca çantanı toplamaya koyuldun. Bugün dersin erken biteceği için fazla mesai yapacaktın. Bu paraya gerçekten ihtiyacın vardı, sınav haftası demek ekstra bir maddi külfet demekti.

''O saat bozuk.'' Dedi katı sesiyle. ''Hoca yarım saat sonunda dersi bitirdi. Birazdan başka bir ders başlayacak.''

Telefon saatine bakmak şimdi aklına geliyordu. Saat daha iki buçuktu. Şu an bir buçuk saatlik bir boşluğun vardı. Kütüphaneye gidip çalışmakla, uyumak için kıvrılacak bir yer aramak arasında tereddüt ediyordun. Oturup birkaç saniye boş boş baktın masaya, yüzünü ovuşturup yeniden ayaklandın.

''Tamam, sağol.'' Çantanı omzuna takarken yarım ağız mırıldandın. Sen kapıya ilerlerken dayanamayıp seslenmişti Brian.

''Nereye?''

Bu çok uzun zamandan sonra ilk kez seninle diyalog kurma çabasıydı. Buruk, yarım bir gülüş yerleşti ağzına.

''Etüt salonuna.''

''Neden kendine bu kadar yükleniyorsun?! Bir buçuk saatin var, git de uyu biraz.''

''İyiyim, sağol.''

Kapıdan çıkıp koridora döndüğünde arkandan koşan adımların sesini duydun.

''Yemek yedin mi?'' şimdi adımlarını yavaşlatıp, seninkilere ayak uydurmuştu.

''Aç değilim.''

''Saçmalıyorsun.'' Kolundan tutup yüzüne bakmak için durdurdu. ''Öğün atlıyorsun, doğru dürüst uyumuyorsun ve aşırı çalışıyorsun. Amacın bir yerlerde ölüp kalmak mı?''

''Sonra tartışsak olmaz mı? Gerçekten vaktim yok şu an.'' Kolundaki elini kibarca çözüp hızlıca çıkışa ilerledin.

*** 

''Derdiniz ne sizin?'' gecenin bir yarısı, mesaini bitirmenin verdiği huzurla iş yerinin karşısındaki parkta amaçsızca sallanma ritüelin Jae tarafından baltalanmıştı. 

''Biz kimiz? İkincisi hangi dert?'' dedin bıkkın bir sesle.

''Anlamadığımı sanıyorsun değil mi?'' diğer salıncağa da o oturdu. ''Brian bir değişik bu  aralar.''

''Bilmiyorum, uzun zamandır görmedim onu.'' Öğlen ders arasındaki beş dakikayı söylemeye değmezdi.

''Garip olan da o zaten... Senin gruptan ayrılışın, hepimizle görüşürken Brian'dan haberinin olmaması... Onun her ne hikmetse seni görmeye geleceğimiz her seferde işi çıkması... Son iki aydır iyice garip. Başta beste yapamadığı için stres altında diye düşünüyordum ama... Başka bir mesele var.''

''Neymiş? Söyle de bilelim?'' 

''Siz sevgilisiniz ve kavga ettiğiniz için de ayrıldınız? Bunu gizlemek için gruptan ayrılmayı bahane ediyorsun?''

''Jae...'' dedin kıkırdayarak. ''Anlıyorum, pembe dizilerin anavatanında doğup büyümüşsün ama... Bu kadarı sence de fazla olmadı mı?''

''AMA GÖRDÜM TELEFONUNDA SENİN İÇİN BİR GALERİSİ VARDI!'' heyecanına yenik düşüp bağırmıştı.

''Ne saçmalıyorsun?'' bir anda ciddileştin. ''Ne galerisi, ne fotoğrafı?'' 

''Çekilmiş işte orda burda... Habersizken çekmiş işte senden ayrı olunca-''

''Jae!'' bu ses Brian'dan başkasına ait olamazdı. ''Koşup yetiştireceğini biliyordum şerefsiz.'' 

Boş boş bakıyordun suratlarına. ''Birisi beni de aydınlatabilir mi artık?''

Brian Jae'ye bir bakış attı, 'bizi yalnız bırak' der gibi. 

Birkaç dakikalık yoğun sessizliğin ardından lafa girmişti.

''Yorucu bir gündü değil mi?'' diye sordu, kafanı salladın usulca. Ne yaptığın mesai, ne dersler ne de etütler yormamıştı seni. Şu salıncaktaki birkaç dakikalık bekleyiş ömründen ömür götürmüştü. ''Benim için de öyleydi... Fazla düşünmekten...''

''Ne vardı bu kadar düşünecek?'' sesindeki tereddütü yakalamamış olmasını umuyordun.

''Yanında olmak dışında senin için yapabileceğim başka hiçbir şey yoktu ama onu da yapamadım ben, özür dilerim.'' 

''Brian, neyin bahsi bu anlamadım? Neden özür diliyorsun?'' bu konuşmayı yapmayı hiç istemiyordun şu anda. Ne yeriydi ne de zamanı.

''Sana baktığımda hep gülüşü güzel bir insan görürdüm, o gülüşünle insanları iyileştirdiğini... Ama benim yüzümden kaybettin o gülüşünü, ışığını... İşte bu yüzden, ne olursa olsun gülüşünü geri kazanmanı sağlayacağım. Gözlerimin önünde sessizce incinişine yeterince tanık oldum...''

''Öyle bir şey yok...'' yaşaran gözlerini gizlemek için hızlıca kalktın salıncaktan. Ama yüzünü kapatan ellerini tutmuştu.

''Seni ağlatacağıma ölürüm daha iyi.'' 

Ellerini açtığında kaçacak yerin kalmamıştı, başını eğmek dışında. Ancak bu defa da eğilip gözlerinin içine bakmıştı. 

''Bunu anlamam zaman aldığı için üzgünüm... Ama sen yokken ben eksikmişim ; gözümü çevirdiğim yerde seni göremediğimde ışık görmeyen bir çiçek gibi solduğumu fark edememişim... Sen itiraf ederken, benim sığındığım bahanelerimi havaya uçurduğun için kızmışım ben sana... Bana saklanacak yer bırakmadığın için... Çırpınan kalbimi geri dönüşü olmayan bir isyana sürüklediğin için... Hep susturduğum hislerimin sesi olduğun için...''

Hiç huyu değildi ya, gözlerinden yaşlar süzülüyordu şimdi. İlk kez şahit oluyordun ağlayışına.

''Seni çok seviyorum...'' teslim oluşunun simgesiydi bu beyaz bayrak. ''Birini sevmek çok garip, bir o kadar da zormuş ama... Tek istediğim, yorulduğunda kalbin için en rahat yer olabilmek. Rahatlaman için elimden geleni yapmak. İzin ver, yaptığım hatayı telafi edebilmem için bir şans ver bana.''

Gözlerin yaşlı, bir adım daha atıp sığınmıştın senin için en güvenli limana. Kolları seni sıkıca sararken saçlarını okşamıştı öpücükler eşliğinde. 

''Birini sevmek garip ama, sevdiğin kişi tarafından sevilmek daha da garip...'' başını gökyüzüne çevirdi büyük bir gülümseme eşliğinde. ''Ama dünyanın en güzel duygusu buymuş...''

*** SON ***

Sene 2017, everyday6 projesi ile aydan aya DAY6'e düşüyorumdur.... 2016 daydream albümünün yarım bıraktığı işi bu proje tamamladı zaten. DAY6 dinleyen var mı diye sormak istemiyorum aslında, hala dinlemeyen var mı demek istiyorum... Gerçekten harika şarkıları var. Benim her yıl kambekini beklediğim gruplardan. Çocukların da maşallahı olunca, kliplerin verdiği romantizme daha fazla direnemedim ve yazdım bir shot. Grubun hepsine yazacağım sanırım. Bu arada başlık zaten bir şarkılarına ait, ve son kısımda şarkı sözünün çevirisinden faydalandım. bu arada karışıklık olmasın, Young K İngilizce ismi Brian. Korece ismi Kang Young Hyun. Bu ismi daha çok yakıştırdığım için kullanmak istedim.

Bunu normalde bu gece sahurda yayınlayacaktım, bir seferlik erkene çektim. bunu da sahur time sadness hanesine sayı olarak yazalım...........

bunu da sahur time sadness hanesine sayı olarak yazalım        

68747470733a2f2f73332e616d617a6f6e6177732e636f6d2f776174747061642d6d656469612d736572766963652f53746f7279496d6167652f59376a50666334645869305934413d3d2d3732393739383936342e313539653339386465666166636232313432363835373130323732362e6a7067?s=fit&w=1280&h=1280        

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
icequeenhera
#1
Chapter 1: Kızsam mı sevsem mi dövsem mi bilemedim şimdi
icequeenhera
#2
Ben buna da tekrar başlıyoremm
NursimaElfAhgase
#3
Chapter 18: bem geldim ki bu tekrar ıumak güzeldi
dinozoruschenus #4
Chapter 18: BU SHOWNU HİKAYESİ BANA İYİ GELECEK VE YARALARIMI SARACAK
icequeenhera
#5
Ben geldiimm
ddaisyW #6
Yeniden hesap açtım :')