Part 1/2

I'm not following you!
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; blehmeh

Çeviri; SeKaism

Karakter: 7k+




 

"Bay Park, popülerliğinizi nasıl tanımlarsınız?"

"Bay Park, hayranlarınıza ne söylemek istersiniz?"

"Bay Park, çıkış yaptığınızda nasıl hissettiğinizi bize söyler misiniz?"

"Bay Park, duyduk ki siz ve Sandara ..."

"Bay Park, bu doğru mu ..."

"Bay Park, söylentiler uyuşturucu kullandığınız yönünde ..."

"Bay Park, bir hayrandan geçen gün sigara içtiğinizi duyduk ..."

"Bay Park..."

"Bay Park ..."

Paparazziler ve muhabirler her yerdeydi. Kore'nin, belki Güney Asya'nın en popüler ünlüsü olan Park Chanyeol gibi biri için arabasının rahatlığından ya da evinin gizliliğinden ayrıldığı her an, her gün omuzlandığı yükler böyleydi.

Başlarda büyük gözlerle ve samimi ifadelerle ciddiyetle yanıtlıyordu ama bir süre sonra, popülerliği gittikçe arttıkça, anlamsız olduğunu fark etmişti.

"Bay Park..."

"Bay Park ..."

Click. Click click. Click click click.

Click click click click. Click. Click click. Click.

Ugh. Ne acı ama.












 

Kalın güneş gözlüğünü takarak ve başına çektiği bir hoodie ile yaşlılar için olan 50 yıllık küçük bir kafede otururken Kore Gazetesini açmıştı Chanyeol. Sırtını yaslıyor, yaşlı biri gibi görünmeye girişiyordu ve gazete okuyor gibi görünse de aslında sadece kimliğini gizlemeye çalışıyordu.

Bu kafeyi büyük ailesi önermişti ki büyük ailesi burada tanışmıştı, o zamanlarda büyük babası üniversite harcını ödemek için para kazanan yoksul bir garsonken büyük annesi, ailesi üniversiteye girmesi için baskı yapmadığı zamanlarda çay zamanından keyif almak isteyen zengin bir genç hanımdı. Burası çok eski olduğundan ve sadece ihtiyarlar geldiği için Chanyeol daha da rahatlıyor ve farklı biri olarak davranılmadan dışarıda zaman geçirebileceğini biliyordu.

Gazeteyi gönülsüzce kaydırırken gözüne bir şey takıldı.

Gazetenin ortasında, Eğlence/Ünlüler bölümünde hava alanının tam ortasında durduğu bir fotoğraf vardı ve kalın başlıkla 'PARK CHANYEOL SANDARA PARK İLE Mİ SEVGİLİ?' yazıyordu. Böyle olacağını tahmin etse de şok olarak Chanyeol okumaya başladı, bu sefer lanet paparazzinin ne uydurduğunu merak etmişti.

"İki gün önce Seul parklarından birinde Park Chanyeol bir hayran tarafından 2ne1 grubundan Dara ile dışarıda görüldü. Aşağıda hayranın ve Dispatch'ın çektiği fotoğraflar var! 'Park'lar gerçekten birbirini seviyor mu? Açıklamalarını bekliyoruz! Öğrenmek için bizi takip etmeye devam edin!" Chanyeol fotoğraflara baktığında yüksek sesle alay etti. Biraz fazlaydı sesi.

Yüzü kızararak gazetesinden kaçamak bir bakış attı ve kafedeki yaşlı birçok kişinin ona garipçe baktığını gördü. Tekrar gazeteyle saklanmadan önce şuursuzca (ünlü olmaya başladığından beri göstermediği) saçma gülümsemelerinden birini bıraktı.

Fotoğraflar karanlıktı ve net değildi ve kesinlikle 720p değildi. 360p bile değildi ki ve Tanrı aşkına 360p bile yeteri kadar rezil bir kaliteydi. Ama fotoğrafları tekrar gördüğünde bir kez daha gülesi geldi.

Sandara Park'ın yüzü fotoğraflarda netti, ağaçların karanlığından görünüyordu ama yakınında durduğu çocuk gölgelerle gizlenmişti. Ancak Chanyeol onunla aynı boylarda olduğunu söyleyebilirdi. Tekrar güldü (bu sefer şeytani bir kıkırdamaydı), çünkü 22 yaşındaki Park Chanyeol, böyle genç bir yaşta aşkla ilgilenmiyordu. Ve ondan 8 yaş büyük olan birisiyle hele hiç ilgilenmiyordu!

Üstelik Park Chanyeol birkaç yıl önce çıkış yaptığında kameranın önünde çok gergindi, gözlerinin seğirdiği ve yüzünün çoğunluğunu kaplayan ağzıyla yaptığı sırıtmayı yasaklamıştı ve bilin bakalım öz saygısını denizlerin dibine atan kimdi? Favori grubu olan 2ne1'daki biasından başkası değil.

"Benim için Park Chanyeol sevimli küçük bir erkek kardeş gibi." Demişti, iki yıl, 3 ay ve 4 gün önce o feci gecede Ryeowook ile radyo sohbet programında. "Sadece ... gülümsediğinde yüzü ... ve bu ..." Dudakları garip bir gülümsemeyle kıvrılmıştı ve tüm radyo kahkahaya boğulmuştu. Dakikalarca gülmüşlerdi.

İşte ondan sonra Chanyeol sırıtmasını saklamıştı. Elinde olan bir şey değildi, lanet olsun! Mükemmel insanların da kusurları vardır!

Ki bir de Park Chanyeol'ün popülerliği öyle yükseliyordu ki 2ne1'dan Dara onunla yarışamıyordu bile! Ve Dara-noona kıçından bir parça istese bile, almasına hayatta izin vermezdi!

Rahatsızca solurken ve idolü tarafından kalbinin incindiği kötü anılara dalmışken gazeteyi yüzünden indirdiğinden ve yüzünün kısmen diğer insanlara göründüğünden habersizdi. Sandara'nın egosunu bir değil, iki değil, üçten fazla zedelemesini anımsarken sanki hep oraya aitmiş gibi karşı sandalyesine birisinin sessizce oturduğunu fark etmemişti.

"Park Chandara'ymış ay götüm..." Bacaklarını çaprazlarken ve sayfayı çevirmeye hazırlanırken kendi kendine mırıldanmıştı ama sıradaki sayfanın üzerinde gözleri gezinirken tanıdık Click sesini duyduğunda donup kalmıştı.

Click. Click. Click.

Sanki kaçınılmazla yüzleşmekten korkarcasına gözlerini yavaşça dolaştırdı. Güneş gözlüğü çoktan burnuna kaymıştı. Önündekini gördüğünde kalbi atmayı bıraktı.

Daha doğrusu, önündeki kişiyi.

Gerçekten yumuşak görünen açık kahverengi saçlı, yüzünü pahalı gözüken bir kamerayla saklayan minyon biriydi. Chanyeol odayı daha fazla Click sesinin doldurduğunu duydu. Yaşlıların şu şerefsizin ne yaptığına dair biraz bile meraklı olmamalarına şaşırmıştı! Bu yasaktı! Birisinin izni olmadan fotoğraf çekemezdi!

"Ne bok yiyorsun?" Chanyeol tısladı, daha sonra kariyerini batırabilecek potansiyelinde olan birisinin önünde küfrettiğini fark ettiğinde ağzını kapatırken anında pişman olmuştu. Ve sonra gözlüğü burnundan düştü. Düşen gözlüğü yakalamaya çalışsa da bu süreçte gazeteyi düşürmüştü ve gözlüğüne uzanırken, gazetesi kahvesine düşmüştü ve sonunda gözlüğü eninde sonunda yere düşmüş ve ince bir tok ses çıkarmıştı. 'Park Chanyeol şimdi sakar yanını gösterdi!' Chanyeol ön sayfadaki başlığı hayal edebiliyordu şimdiden. Sessizlik kuşatmıştı ki ta ki Click. Click. Click sesleri dışında.

"Sikeyim. Kes şunu!" Siktir. Chanyeol yine anında pişman olmuştu. Sikeyim! Kes sövmeyi, senin sikik aptal!

Click. Click. Click.

"Lütfen ... lütfen yapma." İnsanların içindeyken her zaman yaptığı gibi yüzünü sakinleştirirken sesi de sakindi. "Ne kadar istiyorsan vereceğim. Sadece kes şunu ve beni yalnız bırak. Parayı söyle ve sana vereyim." Elleri hareketsiz kalarak çocuk kamerayı indirdi. Chanyeol gülümseyen gözler, tatlı bir düğme burun ve küçük bir gülümsemeyle hafifçe yukarı kıvrılmış dudaklarla, temiz, pürüzsüz bir yüzle karşılaştı.

Bu aptal şerefsiz nasıl oluyor da ona böyle şantaj yapabiliyordu?

Gerçi en başta niye kendini şantaj yapılmaya maruz bırakmaya cesaret edebilmişti? Yeteri kadar dikkatli değildi. Siktir!

İçinden iç çekerek Chanyeol çek defterini ve pahalı bir kalemi çıkardı ama dahasını yapamadan çocuk konuştu.

"Burada yokmuşum gibi davranın. Ne yapıyorsanız devam edin." Bununla birlikte genç tekrar kamerasını aldı ve gözüne konumlandırdı, daha fazla fotoğraf çekmeye hazırdı ama Chanyeol sabırsız bir iç çekiş bıraktı ve çek defterini masaya bıraktı.

"Ne dediğimi duymadın mı?" Chanyeol tıslasa da bir kez daha kendini kontrol etmek için elinden geleni yapmaya çalıştı. "Parayı söyle ve ne istiyorsan vereyim." Çocuk kamerayı indirdi ve ona dünyadaki en garip insanmış gibi baktı.

"Oh, favori sayım 48'dir!" dedi, daha sonra yine kamerayı tuttu. Rahatsızca, ifadesiz yüzünün aksine dişlerini sıkarak Chanyeol çek defterine '480,000 USD' yazdı ve önündeki paparazziye uzattı. Oğlan şaşırarak kamerayı tekrar indirdi ve kağıt parçasını kabul etti.

"Şimdi beni lütfen yalnız bırak. O fotoğrafları sil, buraya geri gelme, burada olduğumu kimseye söyleme, hiçbir şey yayınlama." Oğlanın kağıdı sanki inceler gibi yüzüne tutmasını izlerken sakince söyledi Chanyeol. Tüm paparazzilerin yaptığı bu. Paranın gerçekten orada olup olmadığını görmek isterler. Ne doyumsuz şantajcılar ama. Chanyeol kendi kendine düşünse de göz açıp kapayıncaya kadar oğlan elini masaya çarpmış ve kağıdı ona geri uzatmıştı.

"Paranızı istemiyorum!" Tekrar oturmadan önce söyledi oğlan. Chanyeol kağıdı geri aldı, ne kadar aptal olduğunu fark ederken iç çekti. Çocuklar elbette para istemezdi.

"Ne istiyorsun o zaman?" diye sordu. "Oyuncaklar? Video oyunları?" Önündeki oğlan gücenmiş gözüktü.

"Kaç yaşında olduğumu sanıyorsunuz?" Chanyeol sabırsız hissederek omuz silkti.

"Bilmem, on altı?" Tahmin etti. "Belki on altı yaş için oyuncaklar gereksiz olabilir ... Ne istiyorsun? Bilmemi bekleme çünkü altı yıldır on altı yaşında değilim ..."

"... Ben de değilim!" Önündeki oğlan bağırdı ve Chanyeol'ün çenesi yere düştü. "Hatta Bay Chanyeol, sizden büyüğüm! Altı ay!"

Ne .........................

"Saçmalık!" dedi Chanyeol, sonra yine ne yaptığını fark etti ve ağzını kapattı. On tane kolu varmış gibi Baekhyun hemen kamerayı kaldırmış ve birkaç fotoğrafını çekmişti. Click. Click. Click.

"Şunu kesecek misin?!" Chanyeol tısladı, kaşlarını hayal kırıklığıyla çatmıştı, duvarının yıkılmasına izin verirken gözleri kocaman olmuştu. Bu çocuğu daha da teşvik etmiş gibiydi ve daha fazla fotoğraf çekmeye başlamıştı. Bir süre sonra pes etti, kamerasını indirmeden önce koca bir iç çekti.

"İyi, istediğiniz gibi olsun." Oğlan mırıldandı, omuzlarını indirmişti. "Bu kadar huysuz biri olduğunuzu bilmiyordum." İşte o zaman Chanyeol tekrar yalnız kalacağını düşünmüşken, oğlan Chanyeol'e bakarken gözleri yılbaşı gibi heyecanla parlamıştı.

"Tamam! Neden başka bir şey denemiyoruz?" Chanyeol'e gülümsedi ve Chanyeol ondan nasıl büyük olduğunu sorgulamasına engel olamadı. "Sizi herkes tanıdığı için, Bay Chanyeol ve beni de tanımadığınız için, bu ürpertici olmuş olmalı. Bu yüzden kendimi tanıtacağım."

"Uh, gerçekten istemi – "

"Adım Byun Baekhyun ve fotoğrafçılık lisansıyla yeni mezun oldum. Üniversitede halen gazetecilik okuyorum ve şimdi de gazetecilik için pratik yapıyorum!" dedi Baekhyun. "Yakında 23 olacağım ve bir dergide gazetecilik yapıyorum. Röportaj yapacağım ilk kişi sizsiniz! Harika değil mi?" Oh hayır ...

"... Umrumda değ – "

"Şimdi tanıştık, Bay Chanyeol ve kameralardan utandığınız için size birkaç soru sorarak başlayacağım!" Baekhyun tekrar gülümsedi ve Chanyeol bu çocuğun içindeki paparazzi şeytanlığını bu masumlukla saklamaya çalıştığını biliyordu. Biliyordu sadece işte.

"Hayır, Sandara Park ile sevgili değilim! Beni yalnız bırak!" Chanyeol tekrar tısladı, durduk yere çıkan bu aptal dedikodularla yüzleşmek istemiyordu! "Uyuşturucu almıyorum, sigara içmiyorum, siktir sigara içmeye vaktim bile yok – " Chanyeol küfrettiğini fark etti. Yine.

Kariyeri sular altındaydı.

"..." Baekhyun kafasını kaldırdı, Chanyeol'e garipçe bakarken şaşkınlıkla gözlerini kırpıştırdı. "...Bu sorular çok sıkıcı. Daha ilginç olanları sormak istiyorum."

"Kolay bir taneyle başlayalım hadi ..." Baekhyun kitabına bakmak için kafasını eğerken sesi gitgide azaldı. Chanyeol kalakaldı. Sikeyim, bunlardan daha ilginci ne olabilirdi ki daha ...

"Sizce kediler mi köpekler mi?" Biliyordu! Baekhyun'un bunu soracağını -

Bekle, ne?

"K-k-kediler mi köpekler mi?" Chanyeol aptalca kekeledi. Baekhyun gözlerini devirdi.

"Ünlü biri için kesinlikle hazırlanmamışsınız." Chanyeol hakarete püskürdü.

"Hadi! Kedi mi köpek mi?" Chanyeol kafayı yiyecekti. Bu soru en son ne zaman sorulmuştu?

"K-köpekler?" Baekhyun'un az önceki etkilenmemiş yüzü yüreklendirici, küçük bir gülümsemeyle değişti ve not alarak cevabı yazmaya başladı. "Benim için de öyle! En son ne zaman Çince bir müzik dinlediniz?"

"Ne – "

"Sadece sorulara cevap verin! O kadar vaktimiz olduğunu sanmıyorum!"

"Uh ... Uh ben ..." Ne? Bekle, o Çince müzik dinlemezdi bile! Dinler miydi? ...Bilmiyordu bile, lanet olsun! Baekhyun neredeyse sabırsızca iç çekti ve Chanyeol nedense gücendi. Dostum, profesyonel bir paparazzi olman gerek senin ... Bana bir iyilik yapıyormuşsun gibi bakmayı kes.

"Oh acele edin, edecek misiniz?" Baekhyun yine iç çekti ve Chanyeol hafızasından o can sıkan iç çekmeyi silmek istedi! 

"Bilmiyorum! Başka bir tane sor!" Oğlan tekrar iç çekti ve sayfayı çevirmeden önce isteksizce bir şeyler karaladı.

"Hiç büyük annenizi sol yanağından öptünüz mü?" diye sordu Baekhyun, daha sonra kafasını kaldırarak ona baktı. "Büyük anneniz var, değil mi?"

"Elbette var!" birden bağırdı, Baekhyun'un ani çıkışla hafifçe ürkmesini daha sonra gözlerini tekrar not defterine kaydırmasını izledi. "Elbette bir büyük annem var! İki tane var! Herkesin iki tane vardır!"

"Evet, evet, ilk dediğinizde de duymuştum." Baekhyun onu sabırsızca geçiştirdi. Chanyeol ona dehşete düşer gibi baktı – daha önce kimse ona böyle davranmamıştı! Bu kadar edepsizlikle daha önce hiç karşılaşmamıştı. Sonra aklına soru gelmişti: Hiç büyük anneni sol yanağından öptün mü?

Bekle, daha önce büyük annesi öpmüş müydü ki?

Chanyeol orada öylece oturup beynini yakarcasına düşündü ama ağzından bir yanıt çıkana kadar Baekhyun yine iç çekmişti.

"Şimdiye kadar röportaj yaptığım kişiler arasında en yavaş olanısınız." Baekhyun şikayet etti. Chanyeol gözlerini devirdi.

"Röportaj yaptığın tek kişi benim."

"... ... ...Aptalın önde gideni olduğunuz için (adamım, ünlülerin aptal olabileceğini bilmiyordum)", Baekhyun daha çok kendi kendine mırıldandı ama Chanyeol her bir lanet kelimesini duymuştu. "İkisinden birini seçmenizi isteyerek başlayacağım. Tamam mı?"

"Değil –"

"Tamam! Terlik mi çıplak ayak mı?"

"Ne – "

"Terlik mi çıplak ayak mı?" Baekhyun sabırsızca tekrar etti.

"...Çıplak ayak."

"...Komik, çünkü ben terliği tercih ederim." Pekala, herkes senin gibi olacak diye bir kanun yok ya ...

"Uzun kız arkadaş mı kısa mı?"

"Aşk sorularını cevaplamıyorum –"

"Uzun. Yoksa kısa mı?" Baekhyun'un ses tonunda olan bir şey Chanyeol'ün reddetmesini engelliyordu. Doğrusu uzun mu yoksa kısa bir kız arkadaş isteyeceğini bilmiyordu çünkü hiçbiri ona çekici gelmiyordu (aseksüelin tekiydi, niye insanlar anlayamıyordu?!), ama Baekhyun'a bakınca, onun minyon tipi onu küçücük gösterirken, Chanyeol konuşmadan edemedi. "Küçük."

"Hiç yere tükürdünüz mü?" Chanyeol doğru duyduğuna emin olamadı.

"Ne?"

"Bilirsiniz? Balgam boğazınıza takılır ve bir yere çıkarmak istersiniz?" Baekhyun her bir kelimeyi yavaş yavaş söyledi ama uzun olan, oğlanın ona tek bir kelimesini anlayamıyormuş gibi davrandığını es geçmeye karar verdi. Chanyeol büyük babasının bir kere tükürdüğünü gördüğünü ve onu kopyalamak istediğini hatırlarken yüzü kızardı –

"Çok aptalca! Daha önce hiç..." Bu oğlanın isteği neydi? Hayatını batırmak? Yine kızarmadan cümlesini bile bitiremiyordu, çünkü Chanyeol yalan gerçekten söyleyemiyordu.

"Yalancı!" Baekhyun belirtti ve bir şeyi not aldı. Mümkünmüş gibi Chanyeol ifşa olunca daha da kızardı. O kadar mı kötüydü?

"Ne halt yazıyorsun?" Chanyeol fısıldadı ve lanet olsun cidden sövmeyi kesmeliydi ama şu çocuk en beter hallerini ortaya saçıyordu!

"Cevaplarınızı, tabi ki." Baekhyun gülümsedi. Chanyeol o an muhabirlere, ya da paparazzilere hatta ya da gazetecilere bile yanıt vermemesi gerektiğini fark etti! O gürültülü çocuğu hayatından tekmelemek üzereyken telefonu çaldı.

"Alo?..."

"Chanyeol! Neredesin?"

"...Bilmen gerekmeyen bir yerde. Niye?" Sabırlı gözlerle onu izleyen Baekhyun'u dikkatlice süzdü.

"Yeni yıl için eve gitmeden önce programını ana hatlarıyla çizmek istiyorum. Seni alması için birini göndereceğim bu yüzden konumunu bana at. Çabucak geri dön." Bununla birlikte, Joonmyun görüşmeyi bitirdi.

"Ooh. Nereye gidiyorsunuz?" Baekhyun Chanyeol'ün telefonuna bir şey yazmasını, cebine koymasını ve eşyalarını toplamaya başlamasını izlerken merakla sordu. Uzun olan ayağa kalktı.

"Senin işin değil." Chanyeol yanıtladı. "Bir daha görüşmemek üzere."

"Bekleyin!" Baekhyun onu takip etti, küçük acele adımları ile Chanyeol'ün uzun adımlarını yakalamaya çalıştı. "Sizinle gelmeme izin verin!"

"Hayır!" Chanyeol şu çocuğun garip(ama lanet olsun sert) kıçın sorularının onu sonsuza dek rahatsız etmesinden korkmuştu.

"O zaman... Bekleyin!" Baekhyun hemen arkasından devam etti konuşmaya. Chanyeol kafeden hızlıca çıkarken adımlarını hızlandırdı. Şükürler olsun küçük şehrin sokaklarında sadece yaşlılar olan huzur verici bir Pazartesi sabahıydı neyse ki.

"Sizinle tekrar karşılaşmam çok zor! Bay Chanyeol, sorularımı bitirmem için birkaç dakika daha verin bana!" Baekhyun arkasından seslendi. Chanyeol hala ondan kaçarken o, omzunda oldukça ağır ekipmanlar taşıyıp kırmamaya çalıştığı için Chanyeol biraz üzgün hissetmişti. Chanyeol tanıdık siyah bir arabayı gördü ve kolunu salladı.

"Sadece küçük bir proje için buradayım ve birkaç gün içinde geri eve dönmem gerek!" Chanyeol bir gürültü duydu ve eli kapıdayken arkasını dönüp baktığında Baekhyun'un eşyalarını toplamak için yere çömeldiğini, küçük yüzünün üzüntü ve hayal kırıklığıyla büründüğünü gördü. O sahneyi izler izlemez kalbinin ağrıdığını hissetse de insan kalbini arka plana attı ve arabanın kapısını açıp arabaya bindi.

"Bay Chanyeol!" Siyah camlı arabanın kapısını kapatmadan ve şoför eve dönmek için sürmeden önce kısık bir sesin umutsuzca seslendiğini duydu.














 

"O kimdi?" (Arabayı süren) koruma merakla sordu. Çoğu zaman korumalar Chanyeol ile konuşmazdı. Ki konuşsa da zaten Chanyeol cevap vermeye zahmet etmezdi.

Fakat çocuğun üzgün yüzünü hatırlarken cevap vermeden duramadı.

"Aptal bir paparazzi."

Bunu söylerken bile koruma Chanyeol'ün ses tonunda ne rahatsız olmuşluk ne de iğrenmişlik izi bulabilmişti ve arkasını dönüp baktığında, Chanyeol dikkati dağılmış ve odaklanamayan bir halde gözlerinin camdan çok, çok uzaklarda gezindiğini görmüştü.












 

1.Gün: 14 Şubat

"Bay Park, çocukluk arkadaşınız Damyang'da yaşadığı için buraya geldiğinizi duyduk..."

Cidden onu her yerde takip ediyorlardı.

"Bay Park, bugün Sevgililer Günü, acaba bir ihtimal ...?"

"Bay Park, çocukluk arkadaşınız sadece bir arkadaştan fazlası olabilir mi ..."

Bitmiyordu.

"Bay Park, onun sizden büyük olduğunu duyduk ..."

"Bay Park, yaşça büyük kadınlardan mı hoşlanıyorsunuz ..."

"Bay Park, adı Yoora diye duydum ..."

Chanyeol patladı.

"O benim kız kardeşim. Kız kardeşimi ziyaret ediyorum." Chanyeol zorla konuştu, neyse ki gözlüğü gözlerindeki kızgınlığı saklayabiliyordu. Sesini sakin tuttu ve dudaklarını genişçe gerdi, yakışıklı bir şekilde sırıttı ve menajeri Kim Joonmyun onu itip hiçbir soruya cevap vermemesi gerektiğini hatırlatsa da boyunu kullanarak zavallı menajerini es geçmişti ve daha çok paparazzi gözlerindeki zafer dolu sinsilikle, ellerinde mikrofonla onlara yaklaşsa da yere sağlam basmaya devam etti. Daha fazla bilgi istiyorlardı ve Chanyeol'ün dahasını vereceğini biliyorlardı.

Ya da yanılıyorlardı.

"Lütfen takip etmeyin." Dedi Chanyeol sessizce, sesi ciddi olsa da çekiciydi. Çin yeni yılı ve ailemle biraz yalnız zaman geçirmek istiyorum." Bununla birlikte, uzun adımlarla hızlıca ilerleyip çaresiz ve kısa menajerinin onu takip etmek için koşmak zorunda bırakmadan önce hepsini sıyırıp geçmişti.

İçeri girdiğinde iç çekmiş, sonsuz insan okyanusuna camdan bakmadan önce gözlüğünü çıkarmıştı. Ne zaman duracaklardı?

Bazen ünlü olmak öyle zordu ki Chanyeol onlardan biri olduğu için pişmanlık duyuyordu.












 

Arkasından ayrılmayan paparazzi(ve bazı sasaeng hayranlardan bile) arabalarından kaçmaya çalıştıktan saatler sonra etrafı ağaçlarla ve doğayla kaplı küçük bir kır evine varmıştı ve şükürler olsun ki ona huzur vermek isteyip önünden çekilen arabalar da vardı.

Bu şekilde kız kardeşini ve hatta ailesinin gizliliğini tehlikeye atacağını bildiği için, sonunda herkesten uzak(ve yılın en önemli zamanını ailesiyle geçiremeyeceğinin verdiği kızgınlığı bir kenara attı) eğlenebileceği gözlerden uzak bir yerde muhtemelen gelecek üç haftayı yalnız, bir başına geçirecekti.

Chanyeol'ün popülerliği gökkuşağını aşınca yaşadığı huzursuzluğun ardından Damyang'a taşınan ailesiyle buluşmak istiyordu. Ancak nerede olduğu ortaya çıktıktan sonra fikrini değiştirmiş ve menajerine bulunamayacağı bir yerde kalmak istediğini söylemişti – insanların onu gerçekten tanımadığı ya da onu orada görmeyi beklemediği bir yerde.

Birçok sövüş ve şikayetten sonra Joonmyun pes etmiş ve telefonuyla mekanları araştırmıştı ve sonunda işte buradaydı, tatil için yurt dışına çıkmış ve kendi kişisel alanından başka bir şey istemeyen yorgun argın bir pop stara evlerini kiralamaya nezaketle karar vermiş yaşlı bir çiftin kır evindeydi.

"Üç hafta sonra görüşeceğiz, doğru mudur?" Joonmyun sordu ona ve Chanyeol Joonmyun'un ona uzattığı bavulu kabul ederken yorgunca başını salladı. "İyi eğlenceler." Dedi menajeri. Bu süreyi kendini yenilemek için kullan." Bununla birlikte, sanki Chanyeol'ün sınırlı tatil süresini daha fazla boşa geçirmesini istemezmiş gibi, kısa Joonmyun gösterişli siyah arabaya koşmuş ve saniyeler içinde araç gözden kaybolmuş, arasından tozlar bırakmıştı.

Kore'nin bu temiz havasını içine çekerken ve üzerindeki kuşların cıvıldamalarını duyabiliyorken Chanyeol'ün başının ağrısı şimdiden geçmişti, bavulunu almış ve onun için kilitlenmeyen evin içine girmişti.












 

2.Gün: 15 Şubat

Chanyeol dışarıdaki kuşların cıvıldamasıyla ve kapalı göz kapaklarının üzerinde utangaçça parlayan yumuşak güneş ışığıyla uyandı. Gözlerini açtığında oda hala loştu, sabahın hala erken saatleri olduğunun farkına varmıştı – şafak vaktiydi.

Doğrularak oturur konuma geçerken dün öğleden sonra 3'te vardığında ne kadar yorgun olduğunu fark etti. Valizini içeri sürükleyip evde etrafına bakınmış ve sonra duvarlarında tablolarla ona gençliğindeki odasını anımsatan tek kişilik bir yatak odasıyla karşılaşmıştı. Hemen ardından odanın çekimine kapılıp bir tür kontrolsüz bir korkuyla karışık şaşkınlıkla yürüyerek parmaklarının yatağı keşfetmesine izin vermiş, örtülerin çocukluğunda uyurken kullandıklarına benzediğini anladığında merak içinde bakakalmıştı. Üzerine oturdu, parmaklarının arasında neredeyse çözülecek derecedeki yumuşaklığını hissederken, hala şüphe içindeymişçesine bedenini tamamen yatana kadar yavaşça hareket ettirdi ve örtüler üstünü kapatıncaya dek kıpırdandı. Gözlerini yumduğunda, annesinin gizlice odasına girerek yorganını sıkıca omuzlarına örttüğü geceler aklına gelmişti ve bu yatak örtülerinin yumuşaklığı bu anıyı çok daha gerçek kılıyordu.

Daha fazla düşünmeden, en popüler erkek idol olan Park Chanyeol, daha önce hiç görmediği ve muhtemelen de hiç görmeyeceği iki kişinin evinde uyuya kalmıştı. Ve uzun, çok uzun zamandır hissettiğinden daha çok evinde hissetmişti kendini.












 

Bir yürüyüş yapmaya karar vermişti.

Dar pantolonlar ve tasarım kıyafetler onu çok rahatsız hissettiriyordu ve biraz özgür olmak istemişti. Chanyeol bavulunu açtı ve gençken giymekten nefret ettiği ama şimdi onları kolları açık davet ettiği rahat, günlük kıyafetleri bulunca rahatlamıştı. Sessizce Joonmyun'a teşekkür etti, ya da evden ayrılmadan önce bavula tam olarak ihtiyacı olanı koyacak kadar nazik olan her kimse.

Burası çok huzur verici, neredeyse sessiz sakin bir yer olduğu için kilitlemeye gerek duymadı.

Soğuk esinti yüzünü okşadı ve yürürken sonunda etrafındaki manzaraya bakabilmişti – ağaçların neredeyse 1800'lü yıllara ait olacak kadar eski gözüktüğünü fark etmiş ve onlar onu izlerken rahatlamıştı, tıpkı küçükken büyük ailesinin ya da ailesinin onu takip edip her adımını izlerken düşerse onların tutacağı için korkmadığını bilerken hissettiği gibi. Küçük bir patika dikkatini çekti ve farkına varmadan yürümeye başlamıştı bile, yol nereye giderse o da oraya gidiyordu. Yürürken kendi kendine merak etti: Kulakları en son ne zaman sonu gelmeyen paparazzilerinin soruları, hayranlarından çığlıkları ve müzikler yerine doğallığı işitmişti? Gözlerini kapatarak patikayı takip etmeye karar verdi, sabahın bu erken saatlerinde yürüyüşe çıkan insanların da yanından geçerek bir banka oturdu, önündeki küçük göle hayran kalıyorken Chanyeol beş duyusundan birini kapattıktan sonra etrafındaki sessizliğin tadını çıkardı.

Ne kadar yürüdü ya da nerey

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet