Nefret edilesi lanet bir güne daha açtı büyük gözlerini Kyung Soo. Güzel dudaklarından nefret kelimeleri ve lanetlemeler döküldü yine. Penceresinde öten aptal kuşlara hareket çekti ve banyoya gitti. Banyoda da hayata iyi (!) dileklerini sunmayı ihmal etmedi tabii ki. Jong In karşısındaki y atarlı yaratığı izliyordu. O her lanet edişinde de yüzündeki gülümsemeyi biraz daha büyütüyordu. Evet, Kim Jong In. Kyung Soo'nun biricik nefreti. "Lanet olsun Jong In! Sana banyoyu temizlemeni söylemiştim!" Soo'nun sesi sinirli geliyordu ve Jong In mutluydu. Neee? O bir nefretti ve bu doğal değil miydi? "Ha?" Jong In'den gelen basit yanıt Kyung Soo'nun gözlerini yaşartmıştı. "Beyinsizsin Jong In." Jong In kahkaha atarken Soo'yu belinden yakaladı ve yanına çekti. "Birlikte beyinsiz olmaya ne dersin?" dedi Soo'nun nefret ettiği ses tonuyla. Tabii aynı ses tonunu karnına yediği yumruktan sonra da sürdüremedi. "Sadece şakaydı." dedi ve ellerini karnının acıyan bölgelerinde gezdirdi. Soo kabul etmeliydi ki bu gerizekalıyı seviyordu ve Jong In'de bunu biliyordu. Ara sıra bunu kullandığı bile olurdu. Tabii sonrasında zavvalı bir şekilde ortada kalan yine bizim Jong In olurdu. Jong In ikinci atağa geçti ve seri hareketlerle Soo'yu duvara sıkıştırdı. Birbiri için atan iki kalp. Birbirini bekleyen iki beden. Bir insan ve bir nefret. Ama tek bir düşünce. "Lanet olsun Jong In ne halt ediyorsun?" Tabii ki dostum. O Do Kyung Soo. Kolay teslim olacağını mı düşünmüştünüz? "İzin verirsen seni sevmeye çalışıyorum. Kyung Soo... Bu hayattan birlikte nefret etmeye var mısın?" "Aaah! Gerizekalı." "Nee?" Kyung Soo parmak uçlarında yükseldi ve olacaklardan habersiz Jong In'in dudağına masum bir öpücük kondurdu. Bilmediği şey nefreti nefretle yok edemezdiniz ama küçük bir öpücüğün mucizesi göz kamaştırıcıydı. Göz kamaştırma konusunda ciddiyim. Jong In'in sağ bileği parlıyordu. Bileği ... BİLEĞİ?!